Aydın; Hıristiyanlığın kurucusu Pavlus
olduğunu; Hz İsa'nın getirdiği dini bozan, sır dinlerin, Yahudi anlayışının,
Gnostik düşüncelerin,Helenistik inançların vb.düşünceleri yorumlayarak bu gün
milyarlarca iman edeni bulunan Hıristiyanlığın kurucusu atası pavlus olduğunu
belirterek sözlerine başladı. Aydın özetle konuşmasında şunlardan söz etti:
Kendisini ”
annesinin rahmindeyken tanrı tarafından seçilip görevlendirilen kişi” olarak
tanımlayan Pavlus, Hıristiyanlığın en önemli şahsiyetlerinden birisi, hatta en
önemlisidir. Pavlu’sun öğretileri, Hıristiyan geleneğinin temelini
oluşturmakta, Hıristiyanlık Pavlu’sun inanç ve düşünceleri etrafında gelişip
şekillenmiştir.
Pavlus,
mektuplarında kendisini, çarmıha gerilerek ölen ve sonra tekrar dirilen Rab İsa
Mesih’in mesajını vaz etmek üzere seçilerek görevlendirilen kişi şeklinde
tanımlar(Gal.1,1-2,2:7;Kor.11.23;1 sel.4,2). Başta Anadolu olmak üzere
Yunanistan, Trakya, Ege adaları ve diğer bölgelere yoğun görev faaliyetleri
bulunan Pavlus’un öğretilerinin merkezinde Mesih, İncil, kurtuluş, vaftiz vb.
kavramlar yer alır. Pavlus inanç sistemini bu kavramlar üzerine kurmuştur.
Bütün bu kavramlara Pavlus’ca yüklenen anlam Hıristiyanlık dininin temelini
oluşturmuştur.
İsa Mesih’e iman,
Hıristiyanlıkta önemli bir akidedir. Kurtarıcı Mesih’e imanın yanı sıra, onun
tanrı Oğlu ve rab olarak tanımlanması olmazsa olmazdır. Bu oğul İsa çarmıhta
öldükten sonra tekrar diriltilip göğe yükseltilmesi haç akidesi, Mesih’i
merkeze alan Hıristiyanlık anlayışı, şeriatın Mesih’le birlikte tamamlanmış
olduğu, şeriatın tek bir gayesi “sevgiye” indirgenmesi de Hıristiyanlığın
önemli özelliklerindendir.
Her ne kadar
Hıristiyanlar, dinlerini İsa’ya dayandırsalar da aralarında birçok Hıristiyan
bilim adamının da yer aldığı çeşitli araştırıcılar bu günkü Hıristiyanlığın,
İsa’nın tebliğ ettiği din ya da İsa’nın öğretileri doğrultusunda oluşturulan
bir din olmadığı vurgularlar. Tarihsel İsa’nın dininin Hıristiyanlık olmadığını
ve dolayısıyla İsa’nın ilk Hıristiyan olamayacağını ifade ederler. Tanrı ile
insan arasında herhangi bir aracının varlığını kabullenmeyen İsa’da bu günkü
Hıristiyanlık akidesine rastlanmadığını söylerler.
Peki,
Hıristiyanlığın kurucusu İsa değilse kimdir? Bu konuda yine birçok araştırıcı,
Yahudi toplumu içerisinde yaşayan ve erdemin, ahlakın üstünlüğünü vurgulayarak
tanrısal hukuka riayet konusunda kişilerden kaynaklanan bazı aşırılıklarla
suiistimallerle eleştiren tarihsel İsa’nın basit ve sade öğretisinin,
kendisinden sonra terk edildiği ve yerine kendisi adına kendisince temsil
edilmeyen yabancı akidelerin tesis edildiği kanaat’ındadırlar. İsa Mesih’in
yüce kişiliğinin ölümünden hemen sonra bozulduğu ve Ortadoğu, Yahudilik ve
çeşitli Afrika geleneklerinin yaşam tarzına ait birçok yabancı unsurların
birleştirildiği kanaatindedirler.
Diğer taraftan
araştırıcılar çoğunun tarihsel İsa’nın mesajını değiştirerek bozan kişinin
Pavlus olduğunda hemfikirdirler. Pavlus’un İsa’nın inancına ihanet etmekle
suçlanmıştır. Buna göre Pavlus “İsa’nın basit öğretilerini tahrip eden” ve Hıristiyanlık
olarak tanıdığımız dini oluşturan” kişidir. Mesih anlayışı üzerine dayanan “sır
dini” şeklinde Hıristiyanlık, Pavlus’un ellerinde şekillenmiştir. O,
“Hıristiyanlığı Yahudilikten kurtarmış”, Pağanist sır dinlerinin bir
adaptasyonu olarak” Hıristiyanlığı oluşturmuştur.
PAVLUS’UN YAŞAMI
Pavlus MS. İlk on
yıl içinde Tarsus’ta Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir.
Yahudiliğin Ferisi mezhebindendir. Babası çadırcılık mesleğiyle uğraşan
biridir. Muhtemelen Pavlus’un da bu meslekle uğraştığından söz edilir. Pavlus
ilk tahsilini ailesinden alır. Belli bir yaşa gelince ailesi tarafından Kudüs’e
gönderilerek Yahudilik tahsili yapar. Pavlus Kudüs’te eğitimini alınca,
Yahudilerin yüksek meclisi olan Sanhedrin’e üye seçilir. Pavlus’un tarihsel İsa
ile hiç karşılaşmamış olması dikkatlerden kaçmamaktadır. O Sanhedrin’de katı
bir İsa düşmanı olarak görülür. İsa taraftarlarını yakalamak, onları takip
etmek görevini üstlenmiş fanatik bir Yahudi’dir. İsa taraftarı Stefan’ın
Sanhedrin’de cezalandırılıp, taşlanarak öldürülmesini izlemiştir. Sanhedrin,
Pavlus’a özel bir önem vermektedir. O Katı bir Yahudi, şiddetli bir Ferisi
tarikatı mensubudur. İsa ve taraftarlarından nefret etmekte onlara karşı
Yahudiliği savunmaktadır.
Pavlus Kudüs dışında
ki İsa taraftarlarını tutuklayıp cezalandırmak amacıyla Şam’a gönderilir. Şam’a
yaklaştığı bir öğle vaktinde birden bire ortalığı şiddetle aydınlatan bir
ışıkla gözleri görmez olur. O ışığın içinden bir ses şöyle seslenir: “Saul,
Saul, bana neden zulmediyorsun” der. Bunun üzerine Pavlus’un, “ey efendim sen
kimsin?” sorusuna, aynı ses “ben, senin bana zulmettiğin İsa’yım” der. Haydi,
ayağa kalk. Seni hizmetimde görevlendirmek için sana göründüm. Hem gördüklerine,
hem de kendimle ilgili sana göstereceklerime tanıklık edeceksin. Seni, kendi
halkının ve diğer ulusların elinden kurtaracağım. Seni, ulusların gözlerini
açmak ve onları karanlıktan ışığa, Şeytan'ın hükümranlığından Tanrıya döndürmek
için gönderiyorum. Öyle ki bana iman ederek günahlarım affına kavuşsunlar ve
kutsal kılınanların arasında yer alsınlar(Res. İş. 26:16-18).
Bu noktada,
öncelikle Pavlus’un gördüğü bu vizyonun Apokaliptik(anlaşılmayan bir söz) bir
görüm ya da mistik bir tecrübe mi yoksa bazıları tarafından ileri sürüldüğü
gibi Pavlus’un kişiliğinden ve fizyolojik yapısından kaynaklanan psikolojik bir
durum mu olduğuna bir açıklık getirmek yararlı olacaktır. Güçlü bir Yahudi geri
plana sahip olan Pavlus'un yaşadığı dönem, Yahudi sırcılığı oldukça revaçta
olduğu bir zamana tekabül etmektedir. Metafizik âlem ve varlıklarla temas
kurarak gizli bazı bilgileri ifşa etmek ve geleceğe, özellikle de Mesih ve
Tanrının krallığı dönemlerine yönelik açıklamalarda bulunmak, Apokaliptik
(sırcılık) geleneğin temel özellikleri arasındadır
Diğer taraftan
mektuplarda yer alan çeşitli ifadeler, Pavlus’un fizyolojik yönden hasta olduğu
izlenimini vermektedir. Korintlilere İkinci Mektup 12:5-9’da Pavlus'un bedensel
ve ruhsal olarak hasta olduğuna işaret eden bazı ifadeler bulunmaktadır.
Pavlus’un
mektuplarında geçen bu ifadelerde bahis olunan ve zayıflık, korkma, titreme
gibi semptomlarla birlikte bedene rahatsızlık veren bu hastalık ne olabilir?
Hıristiyan yazarların genellikle karşı çıkmalarına rağmen çeşitli
araştırıcılar, bu semptomların bir epilepsi vakasını akla getirdiği
düşüncesindedirler. M. Krenkel gibi araştırıcılar, özellikle Galatyalılara
Mektup 4:14’te geçen “... Bundan dolayı bana tükürmediniz” ifadesinin bu konuda
oldukça önemli olduğunu, zira Pavlus'un yaşadığı dönemde epilepsi vakalarında
hastalığın bulaşmaması amacıyla epileptiğe karşı tükürme âdetinin mevcut
olduğunu ifade ederler. Ayrıca
Pavlus’un, yaşadığı bu ruhsal tecrübeler esnasında zaman zaman kendinden geçmiş
olduğu da anlatılmaktadır.
Epilepsi (Sara
olarak da bilinir.) beyin içinde bulunan sinir hücrelerinin olağan dışı bir
elektro-kimyasal boşalma yapması sonucu ortaya çıkan nörolojik bozukluk,
hastalıktır. Beynin normalde çalışması ile ilgili elektriğin aşırı ve
kontrolsüz yayılımı sonucu oluşur. Sıklıkla geçici bilinç kaybına neden olur.
Epilepsi nöbetleri
farklı şekillerde ortaya çıkar. Bazı nöbetlerden önce korku hissi gibi
olağandışı algılamalar ortaya çıkarken, bazı nöbetlerde kişi yere düşebilir,
bazen ağzı köpürebilir.)
Şam vizyonu hadisesi
Pavlus'un yaşamında bir dönüm noktasıdır. Zira o, bu hadise ile birlikte, kendi
ifadesiyle çarmıha gerilerek ölen İsa’nın ölümden dirilerek kendisine
göründüğünü, dolayısıyla onun Mesih olduğunu düşünmüştür. Mesih doktrini,
kefaret düşüncesi, yaklaşan zaman, haç
Pavlus teolojisinin temel taşlarını oluşturan diğer unsurların
teşekkülünde, Şam vizyonu bir milat teşkil eder.
Pavlus,
mektuplarında sıklıkla kendisinin Tanrı tarafından İsa Mesih’in elçisi ya da
peygamberi olarak seçilip görevlendirildiğini ve öğretilerinin tamamını İsa
Mesih'ten aldığını ileri sürer. Şam vizyonu, Pavlus’un bu elçilik görevinin
başlangıcıdır. Kendi ifadesiyle, o ana kadar “kutsal yasaya bağlı bir Ferisi”
olan Pavlus, bu vizyonla birlikte “İsa Mesih'in peygamberi" olma
niteliğini kazanır.
İsa Mesih adına
faaliyetlere başlayan Pavlus, tebliğ faaliyetlerine başlar. Pavlus misyon
çalışmalarının merkezi olarak Antakya’ya seçer. Bunun sebebi Antakya’da Roma
egemenlik sahasında Yahudilikten uzak Yunanca konuşan halk arasında yaymaya
başlar. Burasını hareket üssü olarak kullanır. Pavlus Kudüs’te bulunan İsa
havarileri ile temas geçer. Kudüs’te İsa’nın kardeşi olan Yakup cemaatin lideri
konumundandır. Pavlus ile Yakup arasında tartışmalar baş gösterir. En önemli
anlaşmazlık erkeklerin sünneti, yiyecekler, kadınlar ve Musa şeriatı
konularında olur. Yakup ve Pavlus farklı inançlardan bahis etmektedirler.
Pavlus Kudüs’teki İsa cemiyetinden ayrılarak büyük bir yürüyüşe başlar. Bu
yürüyüşü 30 yıl sürer. Anadolu, Ege adaları, Yunanistan, Kıbrıs, Makedonya ve
Roma toprakları olur.
Pavlus’un
düşünceleri eski dini olan Yahudilik üzerine çevrilir. O Musa hukukunun İsa ile
son bulduğunu, tanrının krallığına kendisi sayesinde Baba Rab in oğlu İsa ile
oluşacağını anlatarak, Yahudilerle şiddetli tartışmalara girer. Yahudiler
Pavlus’un faaliyetlerini ciddi tehlike sayarak onu Roma kanunlarına şikayet
ederler. Pavlus kendisi bir Roma vatandaşıdır. Roma vatandaşlarının hakkı olan
Roma hukukuna göre Roma’da yargılanmayı ister. Bu isteği doğrultusunda Pavlus
uzun bir gemi yolculuğunda sonra Roma’ya varır. Pavlus’un Roma’ya gelişi halk
arasında büyük yankı uyandırır. Pavlus tıpkı İsa gibi çeşitli mucizeler
gösterir. Roma imparatoru Neron Pavlus’un halk üzerinde ki etkisinden çekinerek
onu bir süre hapis eder. Bu arada Neron döneminde büyük bir yangın Roma’yı yok
eder: Neron bu felaketin sebebi olarak tanrıları kızdıran Pavlus’a bağlayarak,
çevresinde ki Yahudi ve pağanist düşüncelerin etkisiyle Pavlus’un idamına karar
verir. 27 Haziran 67 yılında Pavlus başı kesilerek idam edilir.
PAVLUS’UN YETİŞTİĞİ ÇEVRE VE KÜLTÜREL ARKA
PLAN
Mektuplarında
kendisini “özbeöz bir Ferisi”, “Tarsus doğumlu bir Roma vatandaşı” ve “gizli
bilginin öğreticisi” gibi ifadelerle tanımlayan Pavlus’un yetiştiği ve faaliyetlerini
sürdürdüğü çevre, oldukça zengin kültürel yapısıyla dikkatleri çekmektedir.
Pavlus’un çocukluk ve yetişkinlik dönemlerinde önemli rol oynayan Anadolu,
Suriye ve Ürdün-Filistin havzasının tarih boyu kültürel yönden sahip olduğu
zenginlik bilinen bir gerçektir. Diğer taraftan ilerleyen dönemlerinde
Pavlus’un yaşamına giren ve seyahatlerine konu olan Makedonya, Yunanistan, Ege
adaları ve nihayet Roma’nın, Pavlus’un yaşadığı dönemlerde dinsel, düşünsel ve
kültürel yönden sahip olduğu verimlilik, çeşitlilik ve çok yönlülük de
bilinmektedir. Dolayısıyla Pavlus’un, dışa kapalı sığ bir ortamda değil,
oldukça zengin bir kültürel atmosferde yaşamını sürdürdüğünü ve çocukluk
döneminden itibaren bu kültürel zenginliği teneffüs ettiğini söylemek yanlış
olmaz.
Pavlus’un gerek
peygamberlik, gerekse misyon faaliyetleri sırasında çok çeşitli ve zengin bir
kültürel atmosferde yaşadığı bir gerçektir.
Şimdi Pavlus’un
üzerinde etkili olan üç önemli gelenek ayrı bir öneme sahiptir:
1- Eski Ahit ve
Yahudilik
2-Helenizm ve Sır
dinleri
3- Gnostizim
İsa'da Tanrı İnancı
İsa'da TAnrı inancı
şöyledir:
İsa'ya göre Musa
hukukundaki en önemli buyruk, Tanrının tek olduğunu ve ondan başka Rab
olmadığını belirten (Tanrımız olan Rab tek Rabdir") ve Tanrıyı bütün
varlığımızla sevmemiz gerektiğini vurgulayan emirdir (Mark 12.29-32). Tanrı
yaratan, öldüren, dirilten ve yargılayandır (Mark. 10.6); her şeye gücü
yetendir (Mark. 10.27); yerlerin ve göklerin Rabbidir (Mat. 11.25; Luka.
10.21). Hesap gününün ne zaman olacağını yalnızca o bilir; ondan başka hiçbir
kimse, ne melekler ne de bir başkası bunu bilebilir (Mark. 13.32). Ona göre
Tanrı en üstün olandır. Örneğin bu çerçevede İsa bir deyişinde, Tanrının mutlak
iyi olan olduğunu belirterek Tanrıdan başka hiç kimsenin mutlak iyi
olamayacağına dikkat çekmektedir (Mark. 10.18). İsa'nın bu ifadeyi, kendisine
“iyi öğretmen" diye hitap eden bir kişiye karşı söylemesi de ilginçtir.
İsa “Bana neden iyi diyorsun? İyi olan tek biri var; o da tanrıdır"
diyerek, bir yandan kendisi için mutlak üstünlük nitelemelerini uygun görmemiş,
diğer taraftan da mutlak üstünlük vasfına yalnızca Tanrın haiz olduğunun altını
çizmiştir. Ayrıca İsa’ya göre Tanrı her alanda egemen/kral olandır ve yalnızca
ona itaat edilmesi gerekir. Bu nedenle onun tarafından gönderilen yasalara
riayet etmemek doğru değildir; böyle davrananlar asla Tanrının egemenliğine
nail olamayacaklardır.
Pavlusta Tanrı
İnancı
İsa'da görüldüğü
gibi Pavlusta tavizsiz bir tek, üstünbir
tanrı düşüncesi görülmemektedir. İsa’nın teolojisinde görülmedik şekilde, Baba
Tanrı ve tanrısal Oğul olan Rab İsa Mesih ikiliği vardır. Örneğin Pavlus,
birden fazla Tanrı olmadığı vurgusundan sonra şunu dile getirir:
... Bizim için tek
bir Tanrı Baba vardır. O. her şeyin kaynağıdır ve biz onun için yaşarız. Tek
bir Rab vardır, o da İsa Mesih’tir. Her şey onun aracılığıyla yaratıldı, biz de
onun aracılığıyla yaşarız (1 Kor. 8.5-6).
Koloselilere
mektubunda ise Pavlus, Rab İsa Mesih’le ilgili şu çarpıcı ifadeleri kullanır:
“Görünmez Tanrının görüntüsü, bütün yaratılışın ilk doğanı odur. Nitekim gökte
ve yeryüzünde, görünen ve görünmeyen şeyler, tahtlar, egemenlikler, yönetimler
ve hükümranlıklar, her şey onda yaratıldı. Her şey onun aracılığıyla ve onun
için yaratılmıştır. Her şeyden önce var olan odur ve her şey varlığını onda
sürdürmektedir” (Kol. 1.15-17).
Yine Pavlus
Romalılara mektubunda (Rom. 9.5), Mesih’in “her şeyin üzerinde hüküm süren
Tanrı" olduğunu söylemektedir. Bundan başka Titus’a Mektubunda "...
Yüce Tanrı ve Kurtarıcımız olan İsa Mesih’in yücelik içinde gelmesini
bekliyoruz" (Tit. 2:13) demektedir.
Otoriteye Kaşı Tutum
İsa, içinde yaşadığı
toplumsal yapıya ve statükoya ciddi eleştiriler getirmiş; din adamları
sınıfının hiyerarşik üstünlüğüne ve toplumda oluşturduğu rant düzenine karşı
çıkmıştır. Ayrıca İsa, toplumdaki ahlaki çöküntüyü ve sosyal
düzensizliği/adaletsizliği eleştirmiş, konuşmalarında sermayeyi ve gücü elinde
tutanlara karşı olumsuz görüşler dile getirmiştir. Başta Yahudi din adamları ve
ileri gelenleri olmak üzere toplumdaki egemen güçlerce bu davranışı nedeniyle
takibat altına alınan İsa, nihayet yörenin yöneticisi tarafından “Yahudilerin
kralı” olduğunu iddia etmekle suçlanmış ve ölüm cezasına çarptırılmıştır.
Nitekim tıpkı İsa gibi daha önce Yahya’nın da siyasal otorite tarafından benzer
kaygılarla tutuklanıp öldürüldüğü hatırlanmalıdır. Kısaca eldeki mevcut kaynaklar,
İsa’nın yaşadığı Filistin yöresine egemen olan ne Yahudi ileri gelenleriyle ne
de diğer siyasal otoriteyle olumlu ilişkiler kurmayı bir ön kabul olarak
gördüğünü ortaya koymaktadır. İsa, Tanrının her alanda mutlak egemenliği
merkezli öğretileri doğrultusunda toplumsal yapıyı değerlendirmiş, dolayısıyla
yer yer egemen güçlerle karşı karşıya gelmiştir. O, asla statükoculuğu tercih
etmemiş ve mevcut sosyal-siyasal yapıyı olduğu gibi korumayı amaçlayan bir
muhafazakâr olmamıştır.
Yaşadığı çevrede toplumsal ilişkileri ve
sosyal-siyasal yapıya ilişkin görüşleri açısından Pavlus’un fikir ve
davranışlarına baktığımızda ise onun bir statükocu ve mevcut otoriter yapı
yanında yer alan bir kişi olduğunu görüyoruz. Sosyal-siyasal yapıyla
ilişkilerinde Pavlus’ta görülen üç karakteristik özellik dikkat çekicidir: (i)
dünyevi egemenliğin tanrısal iradenin tezahürüyle gerçekleştiğini düşünmesi ve
ona itaati emretmesi; (ii) mevcut sosyal kurum ve değerlerin ya da bu çerçevede
statükonun olduğu gibi korunmasına vurgu yapması; (iii) son olarak bulunduğu
her ortama uymayı caiz görmesi.
Mektuplarında
Pavlus, dünyevi otoriteye itaat etme gerektiğini belirtir. Özellikle Romalılara
hitaben yazdığı mektubunda geçen şu meşhur ifadesi konuya ilişkin onun
yaklaşımını en iyi özetleyen bir örnektir:
Herkes altında
bulunduğu yönetime boyun eğsin. Çünkü Tanrıdan olmayan yönetim yoktur; var
olanlar Tanrı tarafından kurulmuştur. Bu nedenle yönetime karşı direnen,
tanrının düzenlediğine karşı gelmiş olur. Karşı gelenler yargılanırlar. ...
Yönetim senin iyiliğin için Tanrının hizmetindedir. Ama kötü olanı yaparsan
kork. Yönetim, kılıcı boş yere taşımıyor; kötülük yapanın üzerine Tanrının
gazabını salacak -olan öç alıcı olarak Tanrının hizmetindedir. Bunun için
yalnız Tanrının gazabı nedeniyle değil, vicdan nedeniyle de yönetime boyun
eğmek gerekir. Vergi ödemenizin nedeni de budur. İşte yöneticiler, Tanrının bu
amaç için gayretle çalışan hizmetkârlarıdır. Vergi hakkı olana vergiyi, gümrük
hakkı olana gümrüğü, korku hakkı olana korkuyu, saygı hakkı olana saygıyı,
herkese hakkını verin (Rom. 13.1-7).
Tanrısal Hukuk
Pavlus'a göre Tanrı
Adem ve eşi ile bir antlaşma yapmıştır.
Fakat Adem ve eşi o antlaşmaya uymayarak Tanrıya karşı günahkar olmuştur. İlk
günahı kadın işlemiş ve kocasını bu günaha teşvik etmiştir. Daha bşlangıçta insan
antlaşmaya uymayarak günah kirine bulaşarakCennetten çıkarılmış. Bu ilk günah
Adem ve nesline gecerek İsa Mesih'e kadar devam etmiştir. Tanrı İnsanın bu
günahtan arınması için peş peşe Peygamberler göndermiş, yasalar belirlemiştir.
Ama insan hukuk sayesinde günahtan arınacağına, hukuk sayesinde daha çok günaha
meyl etmiştir. Hukuk bir yerde insanı günahtan koruyacagına daha çok günaha
teşvik eder olmuştur. Dolayısıyla hukuk günahın sebebidir. Allah'ın İbrahim ile
akidinde O'nun soyuna verdigi kurtuluş yasası Musa ile devam etmiştir. Musa hukuku
ile Yahudiler üstün bir ırk olup kendileri dışındakilerin kurtulamayacagına
inanmışlardır. Katı bir Yahudi olduğu
halde Pavlus yasa sayesinde hidayete
erememiş, Hıristiyanlara zülm eden, onları yakalamak için seyahetler yapan bir
radikal Fersi olup çıkmıştır. Demek ki yasa insanları kötülükten koruyamamıştır. Tanrının birinci
ve geçici olan kutsal yasası İsa ile sona ermiştir. Tanrı adeta insanlara şunu
demektedir: " Gördünüz mü? Siz yasa ile kurtuluşa eremediniz ben bunu size
yasanın uygulanamyacagını gösterdim. Bu
tezimi gördünüz ve beceremediniz. Esas gayem bunu yasanın
uygulanamazlığını göstermekti. Bunu gördünüz ve artık ben sahneye esas planımı
sürüyorum. Kendi oğlumu insan kılığında aranıza gönderiyorum . O size yasanın
bittiğini, günahlarınızın bedelini tanrı olan oğlumu çarmıhta öldürecegim Sizin
günahlarınıza kefaret olacaktır. Ölecek üç gün sonra dirilecek. Göğe yanıma
gelecek ve bir süre sonra tekrar yeryüzüne gelerek Tanrının hükmünü tüm dünyaya yayacaktır. Siz yasaya uydunuz ve
benim oğlum Tanrıyı bile çarmıhta kurtaramadınız."Pavlus 'a göre yasa
günaha sebep olmaktadır. Buda İsa Mesih ile sona ermiştir. Bundan sonra tek
yasa vardır. O da sevgi yasasıdır. Kişi Tanrıyı sevecek. Sonra komuşusunu
sevecek. Sevgiye indirgenmiş bir dünyada artık yasaya gerek yoktur. Sevgi ile
insanlar huzur bulacaktır.
Pavlus'a göre Musa
hukuku sadece Yahudiler ayrıcalık tanımaktadır. Oysa Yahudi olmayanlar bundan
mahrum kalmaktadır. Romalılar hukuk kuralları olan bir toplumdur. Onlara Musa
hukuku dayatılırsa bu yasaya uymuyacaklar ve günaha girecektir. Örnegin Yahudi
yasası sünnet olmayı emrederken, bu yasaya yabancı olan Romalılar bu sünnnet
olmaya uymuyacaklar ve günahkar olacaktır. İsa ile son bulan yasa sonucunda
insanlara Musa hukuku dayatılamaz . Böyle olunca Yahudi olmayanların sünnet
olmasına gerek yoktur.
İsa'nın öğretisini
kendi anlayışına göre yeniden yorumlayan Pavlus akidesini İsa Mesih, kurtarıcı,
haçta ölüm, diriliş vb akideler üzerine kurarak Hıristiyanlığın ilk kurucu
atası olmuştur.
Pavlus'un Filimon'a mektubu 1
1-2 Mesih İsa'nın uğruna tutuklu olan ben Pavlus'tan ve
kardeşimiz Timoteyus'tan, sevgili emektaşımız sen Filimun'a, kızkardeşimiz
Afiya'ya, birlikte mücadele verdiğimiz Arkipus'a ve senin evindeki inanlılar
topluluğuna selam!
3Babamız Tanrı'dan ve Rab İsa Mesih'ten size lütuf ve
esenlik olsun.
Şükran ve dua
4-5Rab İsa'ya olan imanını ve bütün kutsallara beslediğin sevgiyi duydukça dualarımda seni anıyor, Tanrıma sürekli şükrediyorum. 6İmanını başkalarıyla paylaşmakta etkin olman ve böylelikle Mesih'te sahip olduğumuz her iyiliğin bilincine ulaşman için dua ediyorum. 7Senin sevgin bana büyük sevinç ve teselli kaynağı oldu. Çünkü, kardeşim, kutsalların yürekleri senin sayende ferahladı.
Pavlus'un Onesimus için ricası
8-9Bu nedenle, gerekli olanı sana buyurmaya Mesih'te büyük cesaretim olduğu halde, şimdi Mesih İsa'nın uğruna tutuklu biri olan ben yaşlı Pavlus sana sevgiyle rica etmeyi yeğliyorum.
10-11Ben hapisteyken kendisine manevi baba olduğum, bir
zamanlar sana yararsız, ama şimdi sana da bana da yararlı olan oğlum
Onesimus'la[a] ilgili bir ricam var.
12Kendisini, yani can ciğerimi sana geri
gönderiyorum.
13-14Müjde'nin uğruna tutuklu kalacağım sürece senin yerine bana
hizmet etmesi için onu yanımda alıkoymak isterdim; ama senin onayın olmadan bir
şey yapmak istemedim. Çünkü yapacağın iyiliğin zorunluluktanmış gibi değil,
gönülden olmasını istedim.
15Onesimus'un bir süre senden ayrılmış olması, belki
de onu temelli geri alman içindi.
16Onu artık köle değil, köleden üstün,
sevgili bir kardeş olarak geri alacaksın. O, özellikle benim için çok
değerlidir. Ama hem bir insan, hem de Rab'be ait biri olarak senin için daha da
çok sevilecek bir kardeştir.
17Buna göre eğer beni yoldaşın sayıyorsan, onu beni kabul eder gibi kabul et.
18Sana herhangi bir haksızlık etmişse, ya da bir borcu varsa, bunu benim
hesabıma say.
19Ben Pavlus bunu kendi elimle yazıyorum, bedelini ben öderim.
Senin kendi yaşamını bile bana borçlu olduğunu söylememe herhalde gerek yok.
20Evet kardeş, Rab yolunda bana bir yardımın olsun. Mesih'te yüreğimi ferahlat.
21Sözümü dinleyeceğinden emin olarak ve istediğimden fazlasını da yapacağını
bilerek sana yazıyorum.
22Aynı zamanda bana kalacak bir yer hazırla. Çünkü dualarınızın aracılığıyla sizlere bağışlanacağımı ümit ediyorum.
Son selamlar
23-24Mesih İsa uğruna kendisiyle birlikte tutuklu bulunduğum Epafra, emektaşlarım Markos, Aristarkus, Dimas ve Luka sana selam ederler.
25Rab İsa Mesih'in lütfu ruhunuzla birlikte olsun. Amin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder