Bahailik, 19. yy ortalarında İran’da ortaya çıktı, Osmanlı coğrafyasında
yaşanan olaylar sonrası gelişti. Bahai din önderlerini 1860’lı yıllarda izleyen
ABD’nin Beyrut Konsolosları onları “İslam dünyasının masonları” olarak
tanımladı. Bahai Din önderlerinin kutsal mezarı İsrail’in Hayfa şehrindedir.
Bahai topluluğu, Osmanlı’nın çöküş yıllarında İngiliz istihbaratının emrinde
çalıştı.
19. yüzyıl başlarında İran’da ortaya çıkan Bahailer’in serüveni ve günümüze yansımaları inanç ile modernizmin “yeni bir din” olarak görülebilir. İran sarayında yüksek görevde bulunan Mirza Hüseyin Ali, “Kıyamet öncesi insanlığı kurtaracak bir mehdi” olduğunu ileri sürerek ortaya çıktı. Tanrıdan “vahiyler” aldığını ve kendisinin insanlar ile tanrı arasında iletişimi sağlayan bir “kapı” olduğuna inanıyordu. Kapı sözcüğünün Arapça karşılığı “Bab”dır. “Babi” veya Farsça karşılığı ile “Bahai” yeni bir din önderini de ifade eder.Şii mezhebinin yaşandığı İran coğrafyasında ortaya çıkan Mirza Hüseyin ali’nin “Babilik/ Bahailik” inancı islam uleması tarafından “dinden ayrılma” olarak görüldü. Ve Mirza Hüseyin 1850 yılında Tebriz’de kurşuna dizildi. Ölmeden önce oğlu Mirza Hüseyin Ali’yi “Bahaullah” ilan etmişti. Bahaullah Mirza Hüseyin Ali, Osmanlı toprakları olan Bağdat’a yerleşti. Dini çalışmalarını sürdürdü. 1864 yılında Edirne’ye sürüldü. Ve orada 5 yıl kaldı.
19. yüzyıl başlarında İran’da ortaya çıkan Bahailer’in serüveni ve günümüze yansımaları inanç ile modernizmin “yeni bir din” olarak görülebilir. İran sarayında yüksek görevde bulunan Mirza Hüseyin Ali, “Kıyamet öncesi insanlığı kurtaracak bir mehdi” olduğunu ileri sürerek ortaya çıktı. Tanrıdan “vahiyler” aldığını ve kendisinin insanlar ile tanrı arasında iletişimi sağlayan bir “kapı” olduğuna inanıyordu. Kapı sözcüğünün Arapça karşılığı “Bab”dır. “Babi” veya Farsça karşılığı ile “Bahai” yeni bir din önderini de ifade eder.Şii mezhebinin yaşandığı İran coğrafyasında ortaya çıkan Mirza Hüseyin ali’nin “Babilik/ Bahailik” inancı islam uleması tarafından “dinden ayrılma” olarak görüldü. Ve Mirza Hüseyin 1850 yılında Tebriz’de kurşuna dizildi. Ölmeden önce oğlu Mirza Hüseyin Ali’yi “Bahaullah” ilan etmişti. Bahaullah Mirza Hüseyin Ali, Osmanlı toprakları olan Bağdat’a yerleşti. Dini çalışmalarını sürdürdü. 1864 yılında Edirne’ye sürüldü. Ve orada 5 yıl kaldı.
Bahaullah’ın taraftarları mart 1867 tarihinde ABD’nin Beyrut konsolosluğuna bir dilekçe vererek “lidelerinin serbest bırakılması” için yardımcı olmasını istediler. 53 imza ile verilen dilekçede Edirne’de cezaevinde bulunan Bahaullah’ın serbest bırakılması isteniyordu. Bahai liderinin dilekçesinin bir örneği ABD Devlet Arşivi’nde koruma altına alındı. Bahai lideri ile ilgili dilekçede “Masonik bir mühür” bulunduğu kaydı düşüldü.
Bahailerin “Masonlukla ne ilgileri olabilirdi. Bahailer’in kendi arşivlerinde bulunan belgeler üzerinden yapılan araştırmalar sonucu “Bahaullah” diyebilinen Mirza Hüseyin Ali’nin dua metinlerini “Mason yıldızı” tarzında yazdığı ortaya çıktı. Mason yıldızı “Büyüye karşı korunma” özelliği taşıdığı gibi iki ayağı duran insanın “En Yüce varlık” olduğu görüşlerini yansıtır. 1840’lı yıllarda Bağdat civarında 40.000 taraftarının bulunduğu hakkında istihbari bilgiler elde eden ABD konsolosluğu ve diğer batılı ülkeler diplomatik misyonları Bahai liderinin sürgün yerinin Akka kalesi olarak değiştirilmesini sağladılar.
Hindistan Delphi Lotus Bahai Tapınağı
|
Padişah Abdülaziz, Mirza Hüseyin Ali’nin çalışmalarını
kontrol ve susturmak amacıyla Akka’ya sürgün etti. Mirza, Akka kalesinde
sürgünde iken Hayfa’da serbest dolaşma haklarına kavuştu. Kuranı Kerim
surelerinin “hükmünü kaybettiği” görüşünden hareketle tanrıdan aldığı ayetlerle
“Kitabı Akdes”i 1871-74 yılları arasında yazdı . Taraftarlarının sayısı hızla
arttı.1880’li yıllarda dünyanın önde gelen Yahudi asıllı Rotschild ailesi ve
“masonlar” ile ilişkilere geçti. Yahudilerin Filistin topraklarına yerleşmesine
yardımcı olduğu Osmanlı Arşiv belgelerine bile yansıdı. 1890 yılında öldü.
Ölmeden önce de Abbas Efendi’yi “Bahaullah” tayin etmişti. Abbas Efendi, II.
Abdülhamit’in gücünün kıldığı II. Meşrutiyetten sonra “Bahailik” inancının
serbestçe yayılması çalışmalarını hızlandırdı. I. Dünya Savaşı devam ederken
“İngilizler ve Yahudiler ile işbirliği” yaptı. İngiltere1920 yılında “şövalye
madalyası” ile ödüllendirildi. 1921 yılında öldüğünde babasının Karmil
dağındaki mezarının yanına gömüldü. Bundan sonrası… Bahailer Şevki Efendi
yönetiminde çalıştılar. Dünya genelinde ırkçılığın zararları karşısında insan
sevgisi ve kardeşliğin esas olduğu “kadın haklarının” öne çıktığı görüşleri
savundular. Hindistan’ın Bombay, İsrail’in Hayfa, ABD, Kenya başta olmak üzere
dünyanın pek çok yerinde Bahai tapınakları inşa ettiler.Günümüzde (2000’li
yılların başları) dünyadaki Bahailer’in sayısının 6-8 milyon civarında olduğu
açıklanıyor. Kökleri “Peygamber Hz. Muhammed’e dayandırılan,ancak zamanla yeni
bir din inancının öncüsü olarak tarih sahnesine çıkan Bahailer’in bugünkü
görünüşleri “İslam dünyasının masonları” olarak da görülebilir. Bahailer’in
dünyaya kendilerini tanıttıkları internet sitelerinde Yahudi ve Masonluğun
ortak simgesi olan Davut yıldızını ve iç içe geçmiş üç tane üçgeni kullanmaları
onların geldikleri yeri göstermesi bakımından önemlidir. (5)
Bahailik sömürgecilerin fırkası!
Bahaullah lakabıyla tanınan Mazederan’lı (İran’ın kuzeyinde bir bölge) Mirza Hüseyin Ali Nuri önderliğinde, Bahai cemaatı sömürgecilere en çok hizmet etmesi yüzünden, doğrudan doğruya İngiltere devleti tarafından destek gördü.
Bahaullah, Filistin’in Akka şehrinde Osmanlılar tarafından sürgünde gönderildiğinde, Onun oğlu Abdulbaha, İngilizlerle gizlince temas kurarak Filistin’de anti islam bir devleti, kurulma planının temelini attılar! İngiltere hükümeti Abdülbaha’nın bu hizmetleri karşısında, Ona şövalye (knıghth hood) madalyasını ikram etti. Bu olay Bahailerin Garn-i Bedii kıtabının cilt 2 sayfa 214 de yazılmıştır(yazar şevki efendi). Aşağıdaki fotoğraf, Filistin işgalinden sonra İngiliz generalinin Abdulbeha’ya madalya verme sahnesini göstermektedir. Abdülbeha’da İngiliz kralına dua etti!
Bahaullah lakabıyla tanınan Mazederan’lı (İran’ın kuzeyinde bir bölge) Mirza Hüseyin Ali Nuri önderliğinde, Bahai cemaatı sömürgecilere en çok hizmet etmesi yüzünden, doğrudan doğruya İngiltere devleti tarafından destek gördü.
Bahaullah, Filistin’in Akka şehrinde Osmanlılar tarafından sürgünde gönderildiğinde, Onun oğlu Abdulbaha, İngilizlerle gizlince temas kurarak Filistin’de anti islam bir devleti, kurulma planının temelini attılar! İngiltere hükümeti Abdülbaha’nın bu hizmetleri karşısında, Ona şövalye (knıghth hood) madalyasını ikram etti. Bu olay Bahailerin Garn-i Bedii kıtabının cilt 2 sayfa 214 de yazılmıştır(yazar şevki efendi). Aşağıdaki fotoğraf, Filistin işgalinden sonra İngiliz generalinin Abdulbeha’ya madalya verme sahnesini göstermektedir. Abdülbeha’da İngiliz kralına dua etti!
Bizim sorumuz şudur, mademki İngiliz ve Amerika devletleri
Bahailiği tamamen himaye etmektedirler, neden onlar Hristiyanlığı bırakıp Bahai
olmuyorlar?!
Bu konunun, Müslümanlar tarafından dikkate alınması gerekir ki, batı devletlerinin Bahailiği himaye etmelerinin tek nedeni, İslam ülkelerinde, İslam dinini ortadan kaldırmak istemeleridir.
Bahai taraftarlari, bir insanın aynı zamanda hem peygamberlik ve hem Allahlık iddiası olabileceği düşüncesini ortaya koyarak, İslam peygamberinin son peygamber olmadığını iddia etmektedir. Bahailik, İslam dininin döneminin geçmiş olduğunu ve onun yerine Bahailiğin geldiğini öne sürerek, bir çok gafil Müslümanın, hem inanç hem de ideolojik sapmasına neden olmuştur!
Sahte fırkaların tanımasında şuna dikkat etmeliyiz.Tüm semavi elçiler kendilerini Allahın kulu bilirken, Bahaullah defalarca Allahlık iddiası ederek kendi mezarını Bahailer için kıble ilan etmiştir! (6)
Bu konunun, Müslümanlar tarafından dikkate alınması gerekir ki, batı devletlerinin Bahailiği himaye etmelerinin tek nedeni, İslam ülkelerinde, İslam dinini ortadan kaldırmak istemeleridir.
Bahai taraftarlari, bir insanın aynı zamanda hem peygamberlik ve hem Allahlık iddiası olabileceği düşüncesini ortaya koyarak, İslam peygamberinin son peygamber olmadığını iddia etmektedir. Bahailik, İslam dininin döneminin geçmiş olduğunu ve onun yerine Bahailiğin geldiğini öne sürerek, bir çok gafil Müslümanın, hem inanç hem de ideolojik sapmasına neden olmuştur!
Sahte fırkaların tanımasında şuna dikkat etmeliyiz.Tüm semavi elçiler kendilerini Allahın kulu bilirken, Bahaullah defalarca Allahlık iddiası ederek kendi mezarını Bahailer için kıble ilan etmiştir! (6)
Abdullah Cevdet ve Bahailik
Abdullah Cevdet yogun siyasal faaliyetleri sonucu Fransa’ya da kaçmak zorunda kaldı. 20. yy. başından beri Bahailerin bulunduğu Paris’te Cevdet muhtemelen Bahailik’le temas etti. Cevdet’in 1904-1932 senelerinde yayınladığı ve halkı aydınlatma aracı olarak gördügü “İctihad” dergisinde, 1921 senesinin sonunda ve 1922’nin başında üç makale yayınlandı. Bu üç makalesinde Bahailik hakkında çok olumlu bir şekilde yazıyor. Abdullah Cevdet bu makalelere dayanarak İctihad’ın 1 Mart 1922 tarihli 144. sayısında bir makale yayınlar. “Bir dünya dini olarak kabul edilmesini istedigi Bahailik hakkindaki” bu yazısında peygambere hakaret ettiği gerekçesiyle önce tutuklanarak iki sene hapse mahkum edilir. (7)
Biz son olarak, tüm Müslümanların, büyük islami din adamları ve alimlerinin, Bahai fırkası hakkında verdikleri şerii hüküm ve fetvalara dikkat etmelerini ve bu saptırıcı fırka karşısında durmaları gerektiğini ayrıca kendilerini bu fırkanın tehlikeli planlarından korunmasını Allah-u Teala’dan niyaz ederiz.
Abdullah Cevdet yogun siyasal faaliyetleri sonucu Fransa’ya da kaçmak zorunda kaldı. 20. yy. başından beri Bahailerin bulunduğu Paris’te Cevdet muhtemelen Bahailik’le temas etti. Cevdet’in 1904-1932 senelerinde yayınladığı ve halkı aydınlatma aracı olarak gördügü “İctihad” dergisinde, 1921 senesinin sonunda ve 1922’nin başında üç makale yayınlandı. Bu üç makalesinde Bahailik hakkında çok olumlu bir şekilde yazıyor. Abdullah Cevdet bu makalelere dayanarak İctihad’ın 1 Mart 1922 tarihli 144. sayısında bir makale yayınlar. “Bir dünya dini olarak kabul edilmesini istedigi Bahailik hakkindaki” bu yazısında peygambere hakaret ettiği gerekçesiyle önce tutuklanarak iki sene hapse mahkum edilir. (7)
Biz son olarak, tüm Müslümanların, büyük islami din adamları ve alimlerinin, Bahai fırkası hakkında verdikleri şerii hüküm ve fetvalara dikkat etmelerini ve bu saptırıcı fırka karşısında durmaları gerektiğini ayrıca kendilerini bu fırkanın tehlikeli planlarından korunmasını Allah-u Teala’dan niyaz ederiz.
Dipnotlar
1-) Fığlalı, a.g.m., IV, 465-66; Şevki Efendi, a.g.e.,
s. 109.
2-) Adip Taherzadeh, Hz. Bahaullah’ın Zuhuru, çev.
Süreyya Güler, İstanbul, 1998, II, s. 80-82; Özşuca, Bahai Tarihi, s.
41-49; Neyif Özşuca, Bahaî Dini, Ant Matbaası, Ankara, 1989, s. 1-4.
3-) Fığlalı, a.g.m., IV, 466; Abdülhamid, a.g.e., s.
161-171.
4-) Şevki Efendi, a.g.e., s. 231-247; Özşuca, Bahai
Tarihi, s. 53-72.
5-) Bkz. Fığlalı, a.g.m., IV, 466; İkân Kitabının
tenkidi konusunda bkz. Abdülhamid, a.g.e., s. 101-113; Kurdun Oğlu
Risalesi, Özdemir Basımevi, İstanbul 1976.
6-) http://fatwasforbahais.wordpress.com
7-) http://www.dunyadinleri.com
7-) http://www.dunyadinleri.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder