Dinler Arası Diyalog ve Ilımlı İslam söylemlerinin
yoğunlaştığı günümüzün sıkça konuşulan konularından birisi de ehli kitap olarak
nitelenen Hristiyan ve Yahudilerin de cennete girebilecekleri, cennete girmek
için yalnızca Müslüman olmak gibi bir şartın bulunmadığı yolundaki söylemler
olmuştur.
Söz konusu tartışmanın geçmişi aslında daha öncelere
dayanmaktadır. Geçen yüzyılın sonlarında yaşayan ve (Mason olduğu tescillenen
ve delilleriyle bilinen bkn; Cemalettin Afgani-Muhammed Abduh çizgisinin bir
parçası durumunda olan Reşit Rıza, Menar isimli tefsirinde Hristiyan ve
Yahudilerin de Allah’a ve Ahiret gününe iman etmek ve iyi işler yapmak kaydıyla
cennete gidebilecekleri yolunda görüşler ortaya koymuştur.
Reşit Rıza‘nın bu yorumu daha sonra bu yöndeki birçok
tefsire kaynaklık etmiş bulunmaktadır. İslam dünyasını önemli Kur’an
tefsircilerinin büyük çoğunluğunca kabul edilmeyen bu görüş, Ilımlı İslâm ve
Dinler Arası Diyalog söylemlerinin son derece yoğunlaştığı son dönemlerde
yeniden gündemleri işgal etmeye başlamıştır.
SORU: Malum Bir Cemaatin
Başı Bir Kitabında şöyle diyor:
“Herkes kelimeyi tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir.Hatta kelimeyi tevhidin ikinci bölümü,yani Muhammed Allah’ın Resulüdür kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rhmet ve merhamet bakışıyla bakılmalıdır.
“Herkes kelimeyi tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir.Hatta kelimeyi tevhidin ikinci bölümü,yani Muhammed Allah’ın Resulüdür kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rhmet ve merhamet bakışıyla bakılmalıdır.
Zira hadislere göre kıyamet günü Allah’ın sonsuz
rahmeti öyle bir tecelli edecek ki şeytan bile umuda kapılacak ve bu rahmetten
istifade edip edemeyeceğini merak edecek.Böylesine ali cenap bir merhamet
karşısında bizim cimrilik etmemiz ve bu cimriliği temsil etmemiz tasavvur
edilemez.Hem sonra bunun bizimle alakası ne hükümranlık Onun,hazine Onun hepsi
Onun kulları.Öyleyse herkes haddi aşmaktan kaçınmalıdır.”
Kaynak bakınız: (1)
Sayın Hocam bu iddiaların doğruluk payı nedir?
Kaynak bakınız: (1)
Sayın Hocam bu iddiaların doğruluk payı nedir?
CEVAP: Bu iddiaları
küllen yanlıştır. Bu konu hem Kur’an’a ters düşmektedir, hem de sünnete.
Mekke’nin fethinde kelime-i tevhidin birinci bölümünü söyleyip ikinci kısmını
söylemek istemeyen Ebu Süfyan’ın imanını Peygamber(s.a.v.)
Efendimiz kabul etmemiş, Ebu Süfyan’da bir süre düşündükten sonra ikinci
kısmını da söyleyerek Müslüman olmuştu. Sadece bu haber bile Peygamber
Efendimizin peygamberliğini kabul etmeyenlerin kafir olduklarını
açıklamaya yeter de artar bile. Zira Muhammed aleyhisselamın peygamberliğini kabul
etmeyen Kur’an’ı da kabul etmemiş olur. Çünkü Kur’an O’na nazil olmuştur.
SORU: Sayın
Hocam, bu malum hoca Kelime-i Tevhidin; ‘Muhammed Allah’ın
Rasülüdür’ kısmını söylemeksizin(inanmaksızın) yalnız ; “Lâ
ilâhe illallâh“ kısmını ikrar eden kimselerin imanlarının kabul
olacağını iddia ediyor. Bu iddialarının doğruluğunu Araf Suresi 156.
ayetinin, ”rahmetim de vardır, o ise her şeyi kaplamış ve
kuşatmıştır.” kısmına mana vererek savunmaktalar. Bu iddiaları
doğru mudur?
Kaynak için bakınız: (2)
Kaynak için bakınız: (2)
CEVAP: Diyalogcu hoca
ilgili ayetin bir kısmını alıp kalan kısmını örterek ayetin anlamını
çarpıtmaktadır. İlgili ayette görlim ne mana vardır. Allahu Teala buyuruyor ki,
mealen:
-” Ve bize hem bu dünyada bir iyilik yaz, hem de ahirette. Biz gerçekten de tevbe edip senin hidayetine döndük.” Buyurdu ki, azabım var, onu dilediğime isabet ettiririm, rahmetim de vardır, o ise her şeyi kaplamış ve kuşatmıştır. Onu da özellikle korunanlara, zekatını verenlere ve âyetlerimize inananlara mahsus kılacağım.” (Araf-156 )
-” Ve bize hem bu dünyada bir iyilik yaz, hem de ahirette. Biz gerçekten de tevbe edip senin hidayetine döndük.” Buyurdu ki, azabım var, onu dilediğime isabet ettiririm, rahmetim de vardır, o ise her şeyi kaplamış ve kuşatmıştır. Onu da özellikle korunanlara, zekatını verenlere ve âyetlerimize inananlara mahsus kılacağım.” (Araf-156 )
Görüldüğü gibi Allahu Teala; “Rahmetim
her şeyi kaplamıştır” buyurduğu bu ayette, bu rahmete kimlerin
ereceğini de ayetin devamında şöyle açıklamaktadır, melaen: “ Onu da
özellikle takva sahiplerine (korunanlara), zekatını verenlere ve âyetlerimize
inananlara özgü kılacağım.” Görülüyor ki ayetin yarısını makaslayıp da
yarısına ayrı, diğer yarısına başka anlam vermek ne kadar yanıltıcı
olmaktadır. Malum hocanın iddia ettiği Allahu tealanın rahmetine nail olabilmek
için ayetin şu kısmına da itikat etmek gerekiyor ;
“…takva sahiplerine, zekatını verenlere ve âyetlerimize inananlara özgü kılacağım.” buyurulmaktadır.
“…takva sahiplerine, zekatını verenlere ve âyetlerimize inananlara özgü kılacağım.” buyurulmaktadır.
Malum hocanın iddiası; Peygamber Efendimize
inanmayıp, Kur’an’ı Allah’ın ayetleri olarak kabul etmeyenlerin
dahi rahmete ereceğidir. Bu iddia ise, Kur’an’ı açıktan
yalanlamaktır. Araf Suresi 36. ayeti kerimede, mealen;
-” Kim de âyetlerimizi yalanlar ve onlara karşı büyüklük taslarsa, işte onlar cehennemliktirler ve orada ebedî olarak kalacaklardır.” (Araf-36) buyurmaktadır.
-” Kim de âyetlerimizi yalanlar ve onlara karşı büyüklük taslarsa, işte onlar cehennemliktirler ve orada ebedî olarak kalacaklardır.” (Araf-36) buyurmaktadır.
Yukarıda belirtilen ayette çok açık
olarak, Peygamber (s.a.v.) Efendimize tüm insanların inanması
emredilmektedir. Hidayet için bunun gerekli olduğu açıkça ifade
edilmektedir. Peygamber(s.a.v.) Efendimize inanmayanların
ise cehennemde sonsuz kalacağı belirtilmektedir.
Dinler arası diyalogdan kasdedilen tebliğ değil de, İslamdan taviz vererek ehli kitapla müşterek bir inançta birleşmekse, bunun asla Allah katında kabul görmeyeceği Kur’an ve Hadislerle sabittir. Allahu Teala buyuruyor ki, mealen;
-“İslâm’dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.” (Âl-i İmran/ 85)
- “Allah indinde hak din ancak İslâmdır.” (A. İmran 19)
- “Deki, “Allaha ve Peygambere itaat edin! Eğer itaat etmeyip yüz çevirirlerse o durumda, Allah elbette kafirleri sevmez.” (Ali imran 32)
Bütün bu ayetlere rağmen böyle bir fikre saplanan malum hocaya Allahu Tealadan hidayet dileriz. Zira onun yolu o itikatla ancak sonsuz cehenneme gider.
Dinler arası diyalogdan kasdedilen tebliğ değil de, İslamdan taviz vererek ehli kitapla müşterek bir inançta birleşmekse, bunun asla Allah katında kabul görmeyeceği Kur’an ve Hadislerle sabittir. Allahu Teala buyuruyor ki, mealen;
-“İslâm’dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.” (Âl-i İmran/ 85)
- “Allah indinde hak din ancak İslâmdır.” (A. İmran 19)
- “Deki, “Allaha ve Peygambere itaat edin! Eğer itaat etmeyip yüz çevirirlerse o durumda, Allah elbette kafirleri sevmez.” (Ali imran 32)
Bütün bu ayetlere rağmen böyle bir fikre saplanan malum hocaya Allahu Tealadan hidayet dileriz. Zira onun yolu o itikatla ancak sonsuz cehenneme gider.
Hıristiyan ve Yahudilerin Müslüman olmamalarının
sebepleri:
Ehl-i kitab mensublarının müslüman olmamalarının altında yatan sebep, araştırıcı olamayıp atalarından ve papazlardan duydukları İslam inancın da olmalarıdır. Onlar da, müslüman olan hırıstiyan ve yahudiler gibi araştırıcı olsalardı, müslüman olmamaları için hiç bir engel kalmazdı.
Ehl-i kitab mensublarının müslüman olmamalarının altında yatan sebep, araştırıcı olamayıp atalarından ve papazlardan duydukları İslam inancın da olmalarıdır. Onlar da, müslüman olan hırıstiyan ve yahudiler gibi araştırıcı olsalardı, müslüman olmamaları için hiç bir engel kalmazdı.
Ehl-i Kitap ile Amentüdeki Farkımız:
1- Hıristiyanlar ”Allah gökte” derler ve öyle
inanırlar, biz ise Allah’ı mekandan münezzeh biliriz.
2- Biz semavi kitapların hepsine inanırız, onlar, Kur’an’a inanmazlar.
3- Biz bütün peygamberlere inanırız, Yahudiler İsa’ya, Hıristiyanlar ise, Muhammed aleyhisselama inanmazlar.
4- Biz Allah birdir eşi ve benzeri yoktur diye inanırız.
5- Yahudiler ”Üzeyir Allah’ın oğlu“, hıristiyanlar ise “İsa Allah’ın oğlu” diye inaırlar. O halde ehl-i kitap ile amentüde ittifak bunun neresindedir?
2- Biz semavi kitapların hepsine inanırız, onlar, Kur’an’a inanmazlar.
3- Biz bütün peygamberlere inanırız, Yahudiler İsa’ya, Hıristiyanlar ise, Muhammed aleyhisselama inanmazlar.
4- Biz Allah birdir eşi ve benzeri yoktur diye inanırız.
5- Yahudiler ”Üzeyir Allah’ın oğlu“, hıristiyanlar ise “İsa Allah’ın oğlu” diye inaırlar. O halde ehl-i kitap ile amentüde ittifak bunun neresindedir?
Hadis-i şerifte buyuruldu ki, mealen;
-“ Bana iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan, mutlaka Cehenneme girecektir.” (Hakim)
-“ Bana iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan, mutlaka Cehenneme girecektir.” (Hakim)
Görülmektedir ki, Diyalogu savunanların ortaya
attığı fikirler İslâm dininin genel hükümlerine aykırıdır. İncil ve Tevrat’ın
hükümleri Kur’an-ı kerimin gelmesiyle nesih olmuş, yürürlükten kalkmıştır.
Kur’an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin bütün hükümleri kıyamete kadar
geçerlidir. Bunların bazılarının tarihsel olduğu için yürürlükten kalktığını
iddia etmek, Kur’an-ı kerime ve Allah indinde dinin İslam olduğuna inanmamak
olur. Allahü teâlâ, kıyamete kadar değişmemek üzere İslamiyeti bütün insanlara
din olarak göndermiştir.
Bu hususta Bediüzzaman Saidi Nursi
Hazretleri konuya şöyle değinmiştir:
-”Muhammedün rasûlullah” demeden mücerret “Lâ ilâhe illallah” Cennet’e girmek için kâfî değildir .” (3)
-”Muhammedün rasûlullah” demeden mücerret “Lâ ilâhe illallah” Cennet’e girmek için kâfî değildir .” (3)
Kaynak için bakınız;
(1) (Fe. Gn. ; Fsl Fsıl. Naklen Koza’dan Kelebeğe
Sayfa 131)
(2)-Yard.
Doç. A. Emre Öktem 06.03.2003 : “… Herkes kelime-i
tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah
etmelidir. Hatta kelime-i tevhidin ikinci bölümünü, yani ‘Muhammed Allah’ın
rasûlüdür’ kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet
ve merhamet bakışıyla bakmalıdır. Zira, hadislere göre, kıyamet günü Allah’ın
sonsuz rahmeti öyle bir tecelli edecek ki şeytan bile umuda kapılacak ve bu
rahmetten istifade edip edemeyeceğini merak edecek. Böylesine âlicenap bir
merhamet karşısında, bizim cimrilik etmemiz ve bu cimriliği temsil etmemiz
tasavvur edilemez. Hem sonra bunun bizimle alâkası ne? Hükümranlık O’nun,
hazine O’nun, hepsi O’nun kulları… Öyleyse herkes haddi aşmaktan sakınmalıdır.”
Fsldn
Fsıl. kitabında:
“Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta kelime-i tevhidin ikinci bölümünü, yani ‘Muhammed Allah’ın resülüdür’ kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır… “
(Küresel Barışa Doğru – S.131)
“Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta kelime-i tevhidin ikinci bölümünü, yani ‘Muhammed Allah’ın resülüdür’ kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır… “
(Küresel Barışa Doğru – S.131)
Malum hocanın
“Fas. Fas.” kitabından alınmış olan bu paragraf, bir Katolik din adamı
tarafından fotokopi ile çoğaltılarak, Müslüman dostlarına -tıpkı kendi
cemaatinden kimselere dinî resimler dağıtır gibi- dağıtılmıştır. Bu paragraf,
dinlerarası diyalog konusunda en aktif rol oynayan hareketin kalkış noktasını
özetlemektedir.
(3)-
26. Mektub, 5. Mesele
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder