31 Aralık 2015 Perşembe

YAHUDİLİK NEDİR ? Yahudiliği doğru anlamak, abartmadan,Arkasındaki esas güçleri bulmak.Güç yahudide değil, onu kullanandadır





Yahudilik için, 

1) tefecilik yeteneğinin büyük güçlere kullanım ve değişim değeri olarak kiralanması,

2) Yahudi elitlerin üstün-seçilmiş kavim asabiyesine dayalı dinsel milliyetçiliği

3- Yahudilik, dinciliktir.

Yahudilik nedir?
1- Yahudilik, tefeciliğin kullanım ve değişim değeridir
Yahudilik nedir? Sorusuna verilebilecek ilk cevap, 'bu soruyu bize sorduran nedenlerdir', olabilir. Nedir bu nedenler? Güncel olarak süper güç ABD'nin müttefiki, küresel finans-kapitalin önemli bir kısmını yöneten ve kendisini sürekli mağdur ve zalim halinde yeniden üreten bir Yahudi topluluğunun varlığı. Yahudilik, kendisini doğuran ilk saiki, yani yükselen bir politik imperium'a (Perslere) kahyalık karşılığında var olma şansı yakalama yeteneğinin sürdürülülebiliyor oluşudur. Yahudilik, kısaca, bir topluluğun kendisini varolmak için adadığı 'kullanım ve değişim' değeridir.

Tarihte, insan topluluklarının var kalmak için kan bağına (aşiret, kabile) ya da bir toprağa tutunduğu, ancak varlığını sürekli kılma çabası yerine 'öteki' ilekarışarak insanlık ailesinin parçası haline dönüştüğünü biliyoruz. Şu veya bu şekilde en ücra coğrafyalarda dahi yaşayan bir topluluk, bir şekilde yüzyüze geldiği başka bir toplulukla ilişkiye geçerek sentezlenir, dönüşür, yenilenir. Bunun iki istisnası vardır. Çingeneler ve Yahudiler.
Çingeneler, Hind kökenli oldukları iddia edilen ve kendi halinde yaşamaktan başka bir iddiaları olmayan, çoğu zamanda kenarda da olsa yaşadıkları toplumla uyum içinde bütünleşebilen topluluklardır.Çingene, ekip biçmez, yerleşmez, üretmez, zanaat, askerlik, siyaset sevmez. Sadece üretenlerden yaşayacak kadar ister.

Yahudileri akraba oldukları çingenelerden ayıran husus, aynı çingene karakterine sahip olmakla birlikte, isteklerini, dışardan baktıkları insan topluluklarının birbiriyle ilişkisinin bir biçimi olan alışverişte aracılık yaparak, yani üretmeden en karlı çıkılan pozisyonda durarak elde etmeyi öğrenmiş olmalarıdır. Yaşadıkları topluma, hatta insanlık ailesine karışma, bütünleşme, ya da bir toprağa aidiyet gibi çabalardan ısrarla uzak durmaları, aksine inatla kendilerine ait bu yabancılık asabiyesini korumaya çalışmaları, işte bu aracılık sırrını sihirli bir varolma yolu, yani fazla çabalamadan başkalarının emeğinden faydalanma tekniğine dönüştürmüş olma hazzından kaynaklanır.. Bu yabanilik, 'seçilmiş kavim' inancıyla ikame edilir, ancak sorun daha farklı bir yerdedir. Seçilmiş kavim inancı da dahil, Yahudiliği var eden temel saik, bu topluluğun ileri gelenlerinin özenle koruduğu 'Torah (Tevrat-Töre) ve Talmud gibi dinsel karizma referansları sayesinde içe dönük kapalı kabile asabiyesini sürdürme ve bu asabiyeyi tarihin her döneminde yükselen güçlere kullanım ve değişim değeri olarak kiralama kabiliyetidir. 

Persler sayesinde dönemin zenginlik merkezi Kudüs ve civarının tefecilik tekelini alan Yahudi tüccarlar, bu misyon ve rolü tarih boyunca yükselen her güce kiralamıştır. Fenike, Sur, Samarya, Kudüs…Akdeniz, Nil, Kızıldeniz, Bara körfezi, Fırat/Dicle kavşağıdır. Yani Hindistan, İran, Yemen, Mısır, Anadolu ve Yunanistan-ki antik çağın dünyasının merkezi buralardır- arasındaki tüm ticaret, alışveriş, yolculuk, bilimsel, teknolojik ve kültürel üretim, bu kavşakta gerçekleşmekte, değiştokuş edilmektedir. Yahudi hahamlar ve tapınakları, bugünkü manada birer bankadır ve Yahudilik, Persler çağında yaşadığı altın yılları hep özlemle anmış, kudüsü ve Süleyman tapınağını da bu özlemin sembolü yapmıştır. O dönemde tatlı karlar elde eden ve üretmeden kazanmanın yollarını öğrenen sonradan görme bu topluluklar, Yahudilik kimliği icat ederek kendilerine bir asabiye bulmuştur. Yani Yahudilik herşeyden önce bir etnos, bir ırk değildir. yahudilik bir ortak asabiyenin süreklileştirilmesiyle oluşmuş bir tefeci asabiyesidir. Bu asabiye, işte bu tatlı kazanç yollarınınsüreklileştirilmesi, kalıcılaştırılması için gereklidir. Tarihte var olmuş bir çok önemli kavmin, topluluğun uygarlıklar yarattıktan sonra bile yok olmasına rağmen, Yahudiliğin hala yaşıyor oluşu, bu dinselleştirilmiş asabiye olgusundan kaynaklanır. Buradan Yahudiliğin bir diğer tanımına ulaşırız.

30 Aralık 2015 Çarşamba

HİSSE SENETLERİ, sermaye piyasasının en önemli aracı haline gelmiş ve bir ortaklık belgesi olarak değil de bağımsız bir mal olarak alınıp satılıyorken , Günümüzde İdaresinin Müslümanların hakim olmadığı Yahudi , Hristiyanların ,Mason ve Ateistlerin hakimiyetinde bulunan , Gerçek değerin üstünde ve dışında kâğıtların aşırı rant sağlamak niyeti ile ucuzken alınması, pahalanıp satılması , değerini düşürüp başkasına zarara ve Ekonomiye üretime önemli bir katkısı olmaksızın paralar kazanılan BORSA da HİSSE SENEDİ DÖVİZ ALMAK SATMAK HİLE, YALAN VE ALDATMA GİBİ VASITALARLA OLAN KAZANÇLAR HELALMIDIR HARAMMIDIR ?


Değerli kardeşimiz;

İktisadi ilişkilerin yoğunlaşıp sermaye piyasasının önem kazandığı günümüzdehisse senetleri, sermaye piyasasının en önemli aracı haline gelmiş ve bir ortaklık belgesi olarak değil de bağımsız bir mal olarak alınıp satılmaya başlanmıştır.

Bu manada günümüzde borsanın temelini oluşturan hisse senedi alım-satımına iki farklı yönden bakmak gerekiyor:

1. İmal edilmesi, ticarî hizmeti caiz olan bir konu ile meşgul bulunan bir şirketin hisse senedini alarak ona ortak olmak. Şüphesiz bu tasarruf caizdir. Alan, şirketin malvarlığına hissesi nispetinde ortak olur, kâr ve zararına katılır, dilediği zaman da hissesini başkasına satabilir. (Piyasada bu tip holdinglerin sayısı da oldukça fazladır.)

2. Ait olduğu iktisadî değerden bağımsız değer kazanıp kaybeden bir hisse senedini eldeki parayı değerlendirmek, değerini korumak, iniş çıkışları gözeterek para kazanmak maksadıyla alıp satmak ki, borsadaki alışverişler daha çok bu ikinci maksada yöneliktir. Bu manada borsaya yatırım yapmak tam olarak değilse de biraz kumara, piyangoya benziyor. Gerçek değerin üstünde ve dışında kâğıtların pahalanıp ucuzlamasına sebep oluyor. Ekonomiye ve üretime önemli bir katkısı olmaksızın paralar kazanılıyor ve kaybediliyor. İşte bu bakımdan borsada soruda geçen ifadesiyle "oynamayı" her yönüyle makbul bir ticaret olarak değerlendirmek çok zor. (Hayrettin Karaman, Günlük Hayatımızda Helaller ve Haramlar, s. 265, İst. 1999)

"İslam Konferansı Teşkilatı"na bağlı "İslam Fıkıh Akademisi"nin girişimiyle 1988 yılında Rabat’ta toplanan Borsa Semineri’nin sonuç bildirisinde ve adı geçen akademinin 1992 yılında Cidde’de yapılan VII. Dönem Toplantı’sında hisse senetlerinin kâr ve zarara iştirak etmesi sebebiyle, kural olarak helal olduğu, fakat şer’i hükmünün bunu çıkaran şirketin ticari işlem ve amaçlarının meşru oluşuyla yakından ilgili bulunduğu belirtilmiştir.

Şirketin faiz, içki imali ve ticareti, karaborsacılık, hile, yalan ve aldatma gibi dinen haram vasıtalarla kazanç sağlaması hâlinde, hisse senetlerini alıp satmanın ve bundan gelir elde etmenin haram ve günaha iştirak etmek olduğundan caiz olmayacağı bildirilmiştir.

Burada şunu da ifade edelim ki, faaliyet alanı haram işlemler yapma, dinen yasak hizmet ve mal üretiminde bulunma olmamakla beraber, bazı haram işlemlere taraf olması sebebiyle şirketin karına haram kazanç karışmış olması hallerinde ise, pay sahiplerinin bu miktarı yaklaşık olarak hesaplayıp kendisinin hayır ve hasenat niyeti ile olmaksızın ve toplum hakkı olduğu inancı ile hayır yolunda harcaması tavsiye edilmiştir.

Evet, çağımızın getirdiği fıkhî problemlerden olan borsa ve hisse senetleri hakkında bir kısım çağdaş din âlimleri caiz değil derken, çoğunluk ise caiz olduğu yönünde görüş birliği yapmışlardır. Ancak hisse senedi alınacak olan şirketin -yukarıda da ifade ettiğimiz gibi- İslam’ın haram kıldığı içki veya domuz eti gibi mamullerin imalatını veya satımını yapmaması gerekiyor.

İMKB'de hisse senedi alıp satmanın İslami kurallara uygun olup olmadığına, şu konulara uygun olup olmadığına bakarak kararı vereceğiz:

1. Doğrudan faiz muamelesi yapan şirketlerin hisse senetlerini almak ittifakla haramdır. Bankalar, bankerlik ve tefecilik kuruluşları gibi.

2. Şer'an mütekavvim olmayan, yani alınıp satılması helal sayılmayan şeylerin üretim ve alım-satımıyla uğraşan şirketlerin hisse senedini almak da aynıdır; şarap, bira vb. şeyler üreten kuruluşlar gibi...

3. Mütekavvim, yani alınıp satılması helal olan mal üretmekle beraber, bizzat ortak olunan o malı faizli muamelerlerle satan ve faiz sebebiyle elde ettiği kârı diğerine karışan ve toplam kârının yarısı ve daha fazlası olan şirketlere hisse senediyle ortak olmak da haramdır.

4. Ortak olunan şey helal bir üretim olmakla beraber, şirketi elinde bulunduran Müslümanlar başka haram işlerle de uğraşıyorlarsa, onlardan hisse senedi almak suretiyle onları desteklemek "günahda yardımlaşma" anlamı taşır. Halbuki bu Kur an'ı Kerim'de yasaklanmıştır,

5. Yahudi ve Hristiyanların hakim olduğu şirketlerden hisse senedi almak, başka hiç bir mahzur yoksa en azından mekruhtur. Fıkıh kitaplarımıza bakıldığında; komünist, mason ve ateistlerin hakimiyetinde bulunan şirketlerden hisse senedi almak caiz değildir, gibi bir sonuç çıkarılabilir.

6. Satın alınan hissenin fabrikanın tümüne nisbeti, yani kaçta kaçından ibaret olduğunu bilmek lazımdır. Yani alınan miktar belirsiz olmamalıdır.

7. Mal olması gerekir. Sermayesi olmayan vücuh-kredi şirketi gibi, bir müesesenin hisselerini satın almak caiz değildir.

8. Aslında helâl olan fakat İslâm'a uygun olarak çalıştırılmayan bir fabrikanın hisse senetlerine sahip olan birisinden alacağını alabilmek için, bu kişinin hisse senetlerini almak caizdir. Şu var ki, bu hisseleri bir an evvel elden çıkarıp satmak gerekir. Ve bu arada hissesine bir kâr düşerse, onu amme maslahatına veya fakirlere vermesi gerekir.

9. İdaresine Müslümanların hakim olduğu, haramla iştigal etmeyen, daha şeffaf olup satıma konu olan şirket varlığını dolayısı ile satılan senede düşen hisseyi açıkça bildiren, senetleri isme muharrer olup, ortaklıktan vazgeçmek isteyenlere bu imkânı sağlayan şirketlerin hisse senetlerini almak ittifakla caizdir.

Ve bu Müslüman iş adamları, İslâmî teşebbüsler ve helal sermaye için son derece önemli bir konudur. Çünkü, işaret ettiğimiz gibi, hisse senetleri, İslâm'a göre en büyük haramlardan olan faizin şu andaki en önemli alternatifi, işletme ve yatırım sermayesi temini için en kestirme yoldur. Müslümanlar bunu haram unsurlardan uzaklaştırarak uygulayabilseler, helal temellere oturmuş, millete hizmeti ibadet bilen çok büyük işletmelerin doğmasına ve faizin belinin kırılmasına sebep olabilirler.

Kaynaklar:


- Halil Gönenç, Günümüz Meselelerine Fetvalar, I/382-383.
- Prof. Dr. Faruk Beşer, Fetvalar, Nil Yayınları, İzmir, 1991, s. 78-79.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet


10 Ağustos 2015 Pazartesi

Günümüz Dünyasında Kendisini Mehdi Mesih Tanrı İlan Etmiş İlginç İnsanlar .Kimisi Mehdi kimisi bizzat Tanrı olduğunu iddia ediyor.


1. Alan John "A.J" Miller
Eski bir Yehova Şahidi. Daha sonra kendi dini olan "Kutsal Gerçek"i kurdu. Kendisi Avustralyalı. Önceki hayatında Hz İsa olduğunu söylüyor. Karısının da Mecdeleli Meryem olduğunu belirtiyor.

2. Vissarion
Ortodoksluk ve Budizm karışımı bir tarikat kurup kendisini de Tanrı ilan etmiş bir adam. Takipçilerine et yemeyi yasakladı. Aynı zamanda alkol, sigara ve para kullanmak da yasak. Kendisi ve 50.000'e yakın takipçisi Rusya'da küçük bir kasabada yaşıyor.

3. Hogen Fukunaga
Ho No Hana adlı bir tarikatın kurucusu. Hem İsa'nın hem Buda'nın hem Sidartha'nın reenkarnasyon geçirmiş kişilikleri olduğu iddiasında. En büyük yeteneği insanların ayaklarına bakarak geleceklerini tahmin etmek. Ayak fetişistliğine kılıf uydurmak için böyle bir yol seçmiş büyük ihtimalle. Dolandırıcılıktan 12 yıl hapis cezası var.

4. Charles Manson
Ünlü seri katil de kendisini ilah ilan edenler arasında. Takipçi sayısı da hayli fazla.

5. Ariffin Mohammed
Malezya'da bulunan "Özgür Gökyüzü" tarikatının lideri. Kendisinin önceki yaşamlarında Hz İsa, Buda, ve aynı zamanda Hz Muhammed (sav) ve Shiva olduğunu iddia ediyor. Şu an Tayland'da sürgün hayatı yaşıyor.

6. Apollo Quiboloy
Flipinli bu adam da Tanrı'nın oğlu olduğunu iddia ediyor. İnsanların beynini yıkamakla suçlanıyor. Ülke seçimlerinin sonucunu tahmin etmeye çalıştı. Ancak, yanıldı. Bunu da seçimlerde hile yapılmasına bağladı.

7. Inri Cristo
Zengin bir Mesih. Dünyayı dolaşıp kendisinin Hz İsa olduğunu söylüyor. Takipçilerinin hepsi genç ve güzel kadınlar.




8. Brian Davis Mitchell
Kendisi bir pedofili suçlusu. Kendisini ilahtan ziyade bir meleğin reenkarne olmuş hali olarak ilan ediyor. Dünyanın geleceği için önemli bilgilere sahip olduğunu söylüyor. 9. Mitsuo Matayoshi
Kendisi Japonya'da seçimlere katılmış bir Mesih iddiacısı. Vaatleri de Japon olmayanları ülkeden sürmek, ekonomiyi sadece tarıma dayandırmak, yozlaşmış insanları yakarak cezalandırmak ve Tanrı'nın isteklerini yerine getiren bir yargıç olmak. Seçimi kazanamadı tabii.


10. Jehovah Wanyoni
Kendisini Tanrı'nın oğlu ilan etmiş bir diğer adam. 25 karısı ve 95 çocuğu var. AIDs'in tedavisini bildiğini söyleyip Kenya hükümetinden 34.6 milyon dolar istedi. Tabii, alamadı. Yaklaşık 1000 kişilik bir takipçi kitlesi var.

11. Shoko Asahara
Aum Shinrikyo adlı bir tarikatın önderi. Kendisini Hz İsa olarak tanıtıyor. Dünyanın sonunun Yahudiler, Farmasonlar ve İngiltere Kraliyet Ailesi tarafından getirileceğini söylüyor. 1995'te Tpokyo metrosuna yapılan sarin gazı saldırısında parmağı var. Saldırıda tam 13 kişi ölmüştü. Tehlikeli bir adam.




12. Wayne Bent
Tanrı'nın kendisiyle konuştuğunu ve onu Mesih ilan ettiğini söylüyor. Diğer kişiliği de melek Mikail'miş. Bent'in kendi öz kızı da dahil olmak üzere birçok kızı tacizden sabıkası var.




13. Marina Tsvigun
"Aydınlanmış İnsanlık" adlı tarikatin lideri. 80.000 civarı takipçisi var. 10 Kasım 1993'te kıyametin kopacağını söylemişti. Tarikat üyeleri de tam olarak o gün polisler tarafından yakalandı.




14. Oscar Ramiro Ortega-Hernandez
Kendisi Obama'yı şeytan kendisini de Tanrı ilan ederek Beyaz Saray'a silahlı saldırıda bulundu. Obama ailesi evde yoktu ve şans eseri kimse yaralanmadı.




15. David Shayler
Eski bir MI5 ajanı. Devlet bilgilerini sızdırdığı için meslekten kovuldu ve hapis yattı. Daha sonra kendisini Mesih ilan etti.


16. Mehmet Ali Ağca
Papa suikastini gerçekleştiren ve daha sonra Papa ile fotoğrafları basılan Mesih iddiacısı. Papa'nın kendisinin Mesih olduğunu söylediğini savunuyor.


17.Adnan Oktar




Eğer Birisinin Dış Görünüşü Mehdi / Mesih Olduğunu Kanıtlamaz İse Mehdi / Mesih’i Nasıl Tanıyacağız? Örneğin Mehdi, Televizyon Programında Koca Göğüslü Kadınlara “İnşallah” Dedirten Birisi Olabilirmi?




Adnan Oktar ve gurubu sürekli olarak Adnan Oktarın mehdi kendilerinin’de cemaatı oldugunu iddia ediyorlarİşlerine geldiği yerlerde Saidi Nursi’den ve diğer tarikatlardan deliller sunuyorlar. Mehdiyle alakalı sahte hadisleri yazıp devamlı müddette Adnan Oktarı ima ediyorlar. Hatta sahte hadisli mehdi tariflerini kendime uyguladım ben bile Mehdi çıkabilirim :Mehdilik yetmezmiş gibi bir de Mesih beklemeye başladılar. Hatta bir dergilerinde Deccalın şu an yaşadığını bir yerlerde gizli olduğunu Yecüc Mecüclerinde Moğollar olduğunu yazmışlardı.

Harun Yahyacılar Mehdi gelince Altın çağın başlayacağını (ki bu Altın çağ lafı pek çok sapkın uzaylı kültünde kullandığı bir terimdir) sanırlar. Efendim buna göre o gelince tüm dinler bir olacak, tüm insanlar bir anda zengin olacak, nefis falanda kalmayıp neredeyse bir dünya cenneti olacak. Bu inanca cidden inanıyorlar ve bu konuda bir ton kitapları’da var. İnşallah hatalarını artık görürler.. Heryerde her defasında ne kadar vatansever ve milliyetci olduğunu söyleyen sahte hoca Adnan Oktar ve ekibi meğer askere gitmemek için nr türlü yollara başvurmuş.Adnan Oktar deli raporu alarak askere gitmemiştir. Yaşlandıktan sonrada Ankara Gata’da sağlam raporu alarak delilik olayını kaldırmıştır. Bu zaman zarfındada yaşlandığı için para verip askere gitmeden askerlik yapmıştır.


Adnan Oktar (Harun Yahya)
• Adnan Oktar 1956 yılında Ankara’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Ankara’da tamamladı. Ortaokulu Cebeci’de, liseyi Kurtuluş’ta okudu. Liseden sonra özel bir dershaneye gitti. 1979 yılında İstanbul’daki Devlet Güzel Sanatlar Akademisi İç Mimari bölümüne girdi.
• Yukarda Adnan Oktarın hayatına yer verdik. Adnan Oktarın İstanbul’a geliş tarihi olan 1979 yılını mehdinin İstanbul’a geliş yılı olduğu ve o dönemde patlayan bir tankerinde kıyamet alameti olduğunu iddia ettiğini kendi internet sitesindeki videodan izleyebilirsiniz. İsterseniz
• (Dailymotion – ADNAN OKTARIN GERÇEK YÜZÜ – Bilim ve Teknoloji Kanal?) bu linkten izleyebilirsiniz.

• Harun Yahya ismi?
• Dikkat edilirse Harun ve Yahya isimlerini kullanmaktadır kitaplarında sitelerinde.
• Peki, neden bu isimleri seçmiş olabilir.
• Veya bu Peygamberler Hangi kavme gönderilmişti.
• Harun a.s Musa a.s kardeşidir. İsrailoğullarına gönderilmiş olan peygamberlerdendir.
• Yahya a.s da İsrailoğullarına gönderilmiş bir peygamberdir. Harun a.s ve Yahya a.s Musa a.s gönderilen Tevrat üzerine insanlara tebliğde bulunmuşlardır.
• Bunları araştırıp okuduktan sonra Adnan Oktarın amacı acaba nedir? diye düşündüm. Ancak Adnan Oktarın böyle bir gayesi var ise eğer yanlış yapmaktadır. Çünkü Tevrat Yahudiler tarafından tahrif edilmiş bir kitaptır. Hak din Allah katında İslam’dır. Hak olan kitap’da Kuran Darwinizm Çökertti mi?


• Adnan Oktar dikkat edilirse Darwinizm’i çökerttiğini söylemiştir.


Ancak çökerttiği sadece kendi kafasındaki Darwinizmdir.


Zaten onun bir çalışma yapmasına gerek yoktur. Çünkü dinini yaşayan bir insan zaten böle saçmalıklara inanmaz.


Bilimsel olarak bunu başardıklarını söylemektedir. Katıldığı programlarda sunucunun sorduğu her soruyu doğru düzgün cevaplamaktan aciz bir ekibi var. Kendisi ise daha kötü bir durumda 3 kelimeyi bir araya getiremiyor.

18.Fetullah Gülen : Fetullah Gülen Gerçekten Kendisinin Mehdi / Mesih Olduğunumu Düşünüyor ve Kendisi Hakkında İleri Sürülen Mehdilik / Mesihlik İddiaları Hakkında Ne Diyor?

Cemaat evlerinde kalan çocukların anlattıklarına şahit olan Erem Şentürk, canlı yayında CIAMAAT Abi’lerinin çocukların beyinlerini nasıl yıkadıklarını anlattı.


Evlerde kalan çocuklara Abi’lerin Gülen’in “mehdi” olduğu propagandası yaptıklarını aktarırken, örgütün birtakım ebced hesaplarıyla dünyanın sonuna gelindiğine inandıklarını, Gülen’in “kurtarıcı” olduğunu düşündüklerini ve “Türkiye batarsa batsın” noktasına nasıl geldiklerini çarpıcı sözlerle anlattı.


Şentürk, “abiler”in cemaat evlerindeki gençlere, “Biz hesapladık dünyanın 160 yıl ömrü kaldı. Biz dünyanın ömrünün sonuna geldik. Hocaefendi de mehdi olacak, dünyanın şu anda kurtuluş umudu.” diyerek propaganda yaptıklarını söyledi.


İşte CIAMAAT Evlerinde Çcukların Beyinleri Böyle Yıkanıyor.

Cemaat Neden Gülen’e Mehdi Gözüyle Bakıyor?: Büyük Ağabeylerimizden Gülen’i 21′inci Yüzyılın Mehdilik Vasıflarını Taşıdığını Söyleyenler Vardı. Biz Sorduğumuz Zaman Gelecek Mehdi’nin Peygamberimizin Kelamını Her Yere Götüreceğini Şu An Günümüzde Gülen’in Bu Vazifeyi Üstlendiğini, Bütün Dünyaya Okul Açmasının Sebebinin Bu Olduğu Söyleniyordu. Mehdi’nin Bunları Yapacağını, 21′nci Yüzyılda Bu Özellikleri Taşıyan Tek Kişinin Gülen Olduğunu Belirtiyorlardı Ama Tepki Çekeceği İçin Açık Açık Söylenemiyordu


Yurtlarda ‘Mehdi Gülen’
sohbeti yapılırdı!

Sabah gazetesi bugün manşetinde Cemaat evlerinde ve yurtlarında uzun süre kalan ve şu an bir belediyede halkla ilişkiler bölümünde çalışan 27 yaşındaki Mustafa Bozkurt’un iddialarını okurlarına aktardı.

Gülen Cemaati’nin paralel bir örgütlenme için devlet kurumlarına sızdığını ileri süren Sabah gazetesi bugün manşetinde Cemaat evlerinde ve yurtlarında uzun süre kalan ve şu an bir belediyede halkla ilişkiler bölümünde çalışan 27 yaşındaki Mustafa Bozkurt’un iddialarını okurlarına aktardı.

Başından geçenleri Sabah’a anlatan Bozkurt, cemaatin desteğiyle Rusya’da yüksek öğrenimini tamamladığını söyledi ve müthiş bir de iddia dile getirdi: ”Bize Fethullah Gülen’in Mehdi vasfını taşıdığını anlatıyorlardı” dedi.

Latif Erdoğan: “Gülen, Bana ‘Allah İle Konuştuğunu Söyledi. Kainatı Hz.Muhammed İçin Yarattım Senin İçin De Devam Ettiriyorum’ Dedi” Diye Konuştu.





Nur Cemaatinin Önemli İsimlerinden Metin Karabaşoğlu, Gülen’in Kendini Mehdi İlan Ettiğini İddia Etti





.GÜLEN’İN HZ. İSA OLDUĞUNU SÖYLEDİLER!”


Hocaefendi’nin ziyaretine gitmiştim. Hizmetini gören Mehmet Tabanca bana ‘Hocaefendi’nin Hz. İsa olduğunu’söyledi. “Hz. İsa’nın anası babası yoktu, oysa ki Hocaefendi’nin anası ve babası var” dedim. “Ahir zamanda Hz. İsa’yı bir anne ve bir babadan dünyaya göndermek, İsm-i Rahim ve İsm-i Hakim muktezasıdır” dedi. Bu sözün Hocaefendi’ye ait olduğunu söyledi. Ahir zamanda gelecek Hz. İsa’nın ancak Nur-u iman dikkatiyle bilineceğini, onun da ancak mukarrebini bileceğini söyledi. Anladım ki bugün Hocaefendi’nin yanında bulunanlar, onun Hz. İsa olduğu kanaatini taşıyorlar.


Peki bunun din açısından bir sakıncası var mı? Hayır yok. Yok, çünkü ahir zamanda Hz. İsa (a.s.m.) gelecek, peygamber olarak değil Efendimiz’in ümmeti olarak gelecek. Bu hususu 20 yıl sır olarak sakladım, hiç kimseye söylemedim. Fitneye sebep olmamak için.


GÜLEN, “HZ. İSA DEĞİLİM” DİYEMEDİ!


Bu Hz. İsa (a.s.m.) meselesini haftalarca düşündüm. İç alemimde sıkıntılar meydana geldi. Isparta’dan Hüseyin Kıymık ile otobüse atlayıp İzmir’e gittik. Hocaefendi’ye özel mesele hakkında görüşmek istediğimi söyledim.“Hüseyin sen dışarıya çık” dedi. Ben kendisine, “Siz Hz. İsa mısınız?” dedim. Yüzü kıpkırmızı oldu. Birbirini tutmayan cümleler sıraladı, “İsa’yım” diyemedi,“İsa değilim” de diyemedi. Öyle sıkıntılı bir duruma girdi ki, soruyu sorduğuma bin pişman oldum. “Ben sizi Hz. İsa olarak değil, Kur’an’ın hizmetkarı olarak seviyorum”dedim ve ayrıldım.


Isparta’ya geldim. Okulların kapanması yaklaştı. Ali Candan “Çocukları kampa götürelim” dedi. Ben de “Hayır burada kamp yapalım” dedim. Aramız açıldı, yollarımız ayrıldı. Ben civardaki ilçeleri dolaşarak takdirlik ve okul birincisi çocukları toplayarak Eğridir Yukarı Gökdere Köyü’nde kamp yaptım. Rahmetli Bayram Yüksel Abikampımızı şereflendirdi.


IV – Fetullah Gülen Mehdi Olamaz Çünkü Alametlere Uymuyor ve Zaten Kendisinin de Mehdi Olduğunu Asla Söylemiyor Çünkü Talebesi 20 Yıllık Sırrı Açıkladı: Fethullah Gülen Hz. İsa İmiş!


Fetullah Gülen Mehdi Olamaz Çünkü Hiçbir Açıdan Beklenen Mehdilik Alametlerine Uymuyor;





19- Abdullah Öcalan




Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez. (Maide–51)

İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak Yahudiler ile şirk koşanları bulacaksın. (Maide - 82)

Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.”
Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır. Bakara Suresi(120. Ayet)
İnanç Konusunda Tavsiyeler;

Allah’ın emir ve yasaklarının tamamına veya bir kısmına tamamen zıt olan beşeri ideolojilerden uzak durun. Bu ideolojilere çağıran insanların yaldızlı sözlerine asla kanmayın.
Yalnızca Allah’a kulluk edin ve sadece ondan yardım isteyin. İbadet anlamına gelebilecek olan dua etmek, kurban kesmek, secde etmek… vb davranışları Allah’tan başkasına yapmayın. Sadece Allah’a ait olması gereken vasıfları; peygamberlere, din adamlarına, yöneticilere… vb asla vermeyin.
Allah’ın apaçık ayetlerine aykırı olan sözler; kime ait olursa olsun, hangi kitapta geçerse geçsin kesinlikle reddedin. Bu konuda size gelebilecek çevre tepkisinden değil, sadece Allah’tan korkun. Ve sakın Allah’ın ayetlerini eğip bükerek, o sözlerin anlamına uyduracak şekilde saçma sapan yorumlar yapmayın.
Allah’ın dinine, uydurulmuş hadislere ve âlimlerin yorumlarına dayanılarak yapılan ekleme ve çıkartmaları asla kabul etmeyin. Böyle yapmanın Allah’a iftira atmak olduğunu da sakın unutmayın.
Allah’ın yasaklamış olduğu hizipçiliği sürdürerek ümmet olmanın yolunu tıkayan hizipçilerden uzak durun. Allah’ın kitabından başka bir rehber, Allah’ın dininden başka bir din, Müslüman isminden başka bir isim kabul etmeyin. Ve unutmayın ki hiziplere ayrıldığınızda; Müslümanların kardeş kavgasına ve emperyalistlerin Müslüman kanı dökmesine destek vermiş olursunuz.
Kur’an-ı Kerim’in en doğruya ileteceğinden asla şüphe etmeyin. Muhammed ümmetine indirilmiş tek vahy olan Kur’an-ı Kerim’in ayetlerine önyargısız ve pazarlıksız bir şekilde teslim olun. O’nun dışındaki kitaplardaki bilgilerin doğru olup olmadığını sorgulamadan asla kabul etmeyin. Yoksa uydurulmuş sahte vahylere tabi olmaktan kendinizi kurtaramazsınız.
Hz Muhammed’in örneğimiz olduğunu sakın unutmayın. O, Kur’an’a uyarak bizlere örnek olmuştur. Biz de Kur’an’ı rehber edinerek O’nu örnek almalıyız. Şunu açıkça belirteyim ki; Peygamber’in adına uydurulmuş hadislerle amel edenler de, o hadislerden hüküm çıkartan mezhepçi âlimlerin içtihadlarına göre amel edenler de Peygamber’in yolunu değil, hiziplerinin yolunu izlemiş olurlar.
Kur’an-ı Kerim’in ayetlerini göz ardı ederek, Kur’an’a rağmenci tutumlarını bırakmayan liderlerin peşinden gidenlerin hepsinin hesap gününde Cehenneme, Allah’ın kitabını rehber edinenlerinse Cennete gideceklerini unutmayın.


Yüce Rabbimiz ahiret hayatının dünya hayatından daha hayırlı ve devamlı olduğunu açıklamıştır. Bu yüzden dünya hayatına aldanıp ahiret hayatını göz ardı etmeyin. Maddi ve manevi tüm gücünüzle ahiret günü için hazırlanın. Dünya hayatına sadece gerektiği kadar zaman ayırın.
Hesap gününde hesaba çekilmezden önce, atalar dini mensubu olup olmadığınızın muhasebesini yapın. Aksi halde Müslüman gibi yaşar, kafir olarak ölürsünüz.

Vatikan ve Papa'nın Gizli Türkiye Senaryosu


vatikan-ve-papanin-gizli-turkiye-senaryosu-tahir-tamer-kumkalePapa'nın Türkiye ziyaretinin perde arkasında yatan gizli olaylar nelerdir? Papa İslam Dini ve Hz. Muhammed'le ilgili sözleriyle yeni bir haçlı seferi mi başlatıyor? 

Dinler arası diyalokla ne yapılmak isteniyor? Türkiye üzerinde sürdürülen psikolojik harekatın perde arkasında yatan gerçekler nelerdir? Katolik ve Ortadoks birlikteliği gerçekleşiyor mu? Papa Ayasofya ziyareti ile ne elde etmek istiyor? Konstantinopolis hayali neden hala gündemde? 

Papa 16. Benediktus 28 Kasım 2006 tarihinde Vatikan Devlet başkanı sıfatıyla cumhurbaşkanımızın davetlisi olarak Türkiye'yi ziyaret edecektir. Müslümanlık ve özellikle Türkiye aleyhtarı beyanları ile gündeme gelen Roma Katolik Kilisesinin ruhani lideri Papa 16. Benediktus'un Almanya ziyareti sırasında Regensburg İlahiyat Fakültesinde akademisyenlere hitaben yaptığı konuşmadaki olay yaratan sözleri bardağı taşırmıştır. 

Bütün İslam alemi adeta yeni bir haçlı savaşı başlatan papayı şiddetle protesto etmiştir. Papa 16'ncı Benediktus'un Türkiye'ye gelişi ile ilgili spekülasyonlar hiç bitmemiştir. İslam hakkındaki radikal söylemleri dolayısıyla halkımız papanın ziyaretinden memnun olmamıştır. Ülkemizin aydınlarından da bu ziyaret ile ilgili son derece menfi görüşler yayılmaktadır. 

Ülke gündemindeki önemli olaylar ardındaki gerçekleri uzman yazarları vasıtasıyla Türk kamuoyuna yansıtmayı görev edinen Pegasus Yayınları elinizdeki özgün eserle Papa ziyaretinin arka perdesini aralamakta ve halkımızı bilgilendirme görevini yerine getirmenin gururunu taşımaktadır.

Ateist profesör Dawkins'e muhteşem cevaplar..

Ünlü Türk Ateistler - 1

Allah'ın ayetine "sinir bozucu" diyen, ezanı Türkçe okutan zalim CHP

Yaşar Nuri sonunda gerçek inancını açıkladı! Sapık görüşleriyle yıllarca Müslümanların kafalarını karıştıran Müslüman görünümlü İlahiyatçı Yaşar Nuri Öztürk, “Dinci tasalluttan kurtulmanın felsefi çaresi Deizm’dir” açıklamasını yaparak gerçek inancını ortaya koydu. Deizm


Bir zamanlar televizyon televizyon gezerek sapık görüşleriyle Müslümanların kafalarını karıştıran, düşüncelerini bulandıran sözde İlahiyatçı Yaşar Nuri Öztürk, gerçek inancını açıkladı.  
Deizm

Deizm hakkında yazdığı yeni kitabıyla ilgili röportaj veren Öztürk, "Kuran; Deizm’i teşvik eden, terviç eden bir kitap değil ama ona kapı aralayan bir kitaptır" dedi.

"ATATÜRK DE DEİST’TİR"

Röportajında aşırı dindar insanların bir zaman sonra yozlaştıklarını iddia eden Öztürk, “Deistler, dinciliğin bütün kötülüklerine, rezilliklerine rağmen Allah’a inançlarını koruyan samimi mü'min insanlardır. Tarihin en namuslu, en ahlaklı, en üretken adamlarıdır. Atatürk de Deist’tir. Hem namuslu hem de Allah’a imanı olan adam başka bir yere gidemez” dedi.

DEİZM NEDİR?

Deizm veya Yaradancılık, mantık ve doğal dünyaya dair gözlemlerin kaynağını oluşturduğu; dini bilgiye dolaysız biçimde sadece akıl yoluyla ulaşılabileceği ilkesini esas alan, bu sebeple vahiy ve benzerine dayalı tüm dinleri reddeden tek Tanrı inancıdır.

Kehanetlerin, mucizelerin, dini dogmaların, demagojilerin ve kaynağı ilahi ilan edilen dinlerin reddinden dolayı peygamberler, kutsal kitaplar, sevap, günâh, ibâdet, dua, vahiy, melek, cin, şeytan, cennet, cehennem, ahiret ve kader gibi kavramların bu inanışta yeri yoktur.




FETHULLAH GÜLEN HZ.MERYEM İLE HZ.MUHAMMED'İ NEDEN NİKAHLADI : Fethullah Gülen sonra şu yorumunu ilâve ediyor: “Acaba ne idi bu ruh? Hemen büyük çoğunluğu itibariyle bütün tefsirler, ayeti kerime de: “… ruhumuzu gönderdik… ”diye belirtilen ruhun Cebrail (a.s.) olduğunu ifade etmektedirler. Ne var ki, burada Kur’an “Ruh” tabirini kullanıyor; ruh’un tayinin de ise ihtilaf vardır.İhtimalin sınırları ise ihtilafın çerçevesini aşkındır; hatta Efendimizin ruhunu içine alacak kadar da geniştir.


Konu benim gündemime Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar’ın “Dinlerarası Diyalog ve Başkalaştırılan İslâm” başlıklı makalesi ile girmişti. (İslâmi Araştırmalar, c.20, sy.3, syf.290, TEK-DAV Yayını, Ankara, 2007)

Şöyle ki;

“Kur’an’dan İdrake Yansıyanlar” adlı kitabında Fethullah Gülen, Meryem Suresi 17. ayetin meâlini, kendi ifadesiyle şöyle veriyor:

“Sonra, insanlardan gizlenmek için bir perde germişti.Ruhumuzu göndermiştik de ona tam bir insan olarak görünmüştü ” (Meryem Suresi-17.Ayet)

Fethullah Gülen sonra şu yorumunu ilâve ediyor:

“Acaba ne idi bu ruh? Hemen büyük çoğunluğu itibariyle bütün tefsirler, ayeti kerime de: “… ruhumuzu gönderdik… ”diye belirtilen ruhun Cebrail (a.s.) olduğunu ifade etmektedirler. Ne var ki, burada Kur’an “Ruh” tabirini kullanıyor; ruh’un tayinin de ise ihtilaf vardır.İhtimalin sınırları ise ihtilafın çerçevesini aşkındır; hatta Efendimizin ruhunu içine alacak kadar da geniştir.


Evet bu da muhtemeldir; zira Hz. Meryem çok afife ve nezihe bir kadındı. Bu itibarla da gözlerinin içine başka bir hayal girmemişti ve girmemeliydi de. Ona sadece kendisine helal olan biri bakmalıydı. O da olsa olsa Efendimiz olabilirdi; zira o bir münasebetle Hz. Meryem’in kendisiyle nikâhlandığına işaret buyuruyordu. Bu açıdan da “Ruh”un Efendimizin ruhu olabileceği de ihtimal dâhilindedir…” (Fethullah Gülen: Kur’an’dan İdrake Yansıyanlar, İstanbul, 2000, s. 247-248.)

Fethullah Gülen, cümlesinin sonunda bu konuda başka kanıtlar (?) bulunmadan kat'iyet ifade etmeyeceğini belirtiyorsa da, söz konusu çok şüphe çeken bir zorlamayla yaklaşıp, ayete işkence ederek böyle ütopik ve Kur’an’a aykırı bir şekilde yorumladıktan sonra ne kıymeti kalıyor?

Algıyı olgunun önüne geçirdikten sonra ne kıymeti kalıyor?


Saf zihinlere Peygamberlerinin aslında dünyanın en kalabalık mensuba sahip dininin Peygamberinin de babası olduğu rüşvetini verip, karşılığında Müslüman talebeler ve kendisine bir şekilde güvenmiş koca bir cemaat, farkında olmadan Hz.İsa merkezli diyalog zeminine çekildikten sonra, ne kıymeti kalıyor?

Üstelik konuyla alakalı şüpheye mahal bırakmayacak şekilde muhkem Kur'an ayeti varken!

Tembel talebelerin bile bildiği üzere İslam'da "nass'ın olduğu yerde içtihada mahal olmaz" iken yani kesin muhkem Kur'an ayeti'nin değindiği konuda alternatif yorum getirmek, İslam'a uygun olmuyor iken, Fethullah Gülen, kendi yorumuna Hz.Peygamberi de ortak ederek -haşa- “O, Hz.Meryem’in kendisiyle nikâhlandığına işâret buyuruyordu.” diyor.

Gülen'in sözünü ettiği işâret, Kenzu’l-Ummal’daki bir rivayettir.

Hadis uydurma yani kaynak olarak gösterilmesi, Peygamberin sahih hadisinde dile getirdiği üzere, 'cehennemde kendine yer hazırlamaya' karşılık geliyor.

Rivayet zincirlerindeki sıkıntılar bir yana konulup hadis sahihmiş gibi ele alınsa bile,

Hz. Peygamber’in Hz.Meryem ile nikâhının ve zevceleşmesinin Ahiret’te, Cennet’te olacağını söylediği görülüyor. (Bu nikahlanma olayına eserin 146 nolu dip notu ile Gülen, Ali el-Muttaki’ nin “Kenzu’l-Umma -l” (11/424) adlı eserinden dayanak gösteriyor.Ancak nedense rivayetin metnini vermiyor.Oysa orada Hz.Peygamber’e isnad edilen söz şudur: “Sa’d İbn Cünade’den, Allah Resûlü dedi: Cennet’te Allah beni İmrân kızı Meryem, Firavun’un hanımı ve Musa’nın kız kardeşi ile evlendirecek… ” Bu rivayet farklı ravilerden az çok farklarla Taberânî: Mu’cemu’l-Kebîr, VI, 52, no: 5485;Heysemî: Mecmu’a, IX, 128, gibi diğer kaynaklarda da geçmektedir.Ancak hadis, sahih veya sahihe yakın hadisleri topladığı söylenilen Kütub-i Sitte’de bile yok.)

O zaman sorun ne?

Fethullah Gülen, Hz.Meryem ile Hz.Muhammed'i Neden Nikahladı?

Gülen bu din, akıl ve mantık dışı yorumlarıyla Hz.İsa’nın babasının yani Hz.Meryem'in kocasının -haşa- Hz. Muhammed olduğunu iddia ederken ve buna kitabında yer vererek ABD’de olanlardan habersiz cemaate duyururken amacı ne?

İşte burada 'Emperyalizm'in Dinler Arası Diyalog Operasyonu' ve bu operasyondaki Gülenizm faktörü akla geliyor...

Yoksa İslam'da hangi sözün ne zaman hadis olarak kabıl edilip edilemeyeceğini, mevzu (uydurma) hadisi sanki gerçekmiş gibi nakletmenin vebalini veya başka bir bağlamda ifade edilmiş Peygamber sözünü kendi sözüne adeta yalancı şahid kılmak için kırpmanın ve bağlamından koparmanın ne derece büyük bir günah içerdiğini Fethullah Gülen'in bilmediğini düşünmek için, Fethullah Gülen Düşmanlığı gibi eklektik bir sığlıktan boğulmak gerekiyor.

Hayır, öyle değil; Gülen emekli bir vaiz ve bunları pekala çok iyi biliyor!

O halde?

"Hz.Meryem kimseyi hayal etmemişti, ona tertemiz biri yaklaşabilirdi, o da Hz.Muhammed olabilirdi" gibi din ve mantık dışı bir ifadenin maksadı olarak, hayatları arasında 600 yüzyıl olan Hz.Meryem annemizi ve Hz.Muhammed efendimizi değil de, Emperyalizm'in Dinler arası Diyalog Operasyonu'na gönüllü veya farkındalıksız bir Hizmet hamlesi ve Hz.İsa’nın etrafında temerküz etmiş bir faaliyet olarak, Hıristiyanlığı ve İslâmı “evlendirmeye ” yönelik girişim şüphesi doğuyor.

Kur’an-ı Kerim, hassas konuyla ilgili Meryem Suresi gibi müstakil bir sure tahsis ediyor ve surenin 20.ayetinde Hz.Meryem Yahudilere ‘bana bir beşer dokunmadığı halde…’ diyerek iman edenlere bütün yorum ve tahmin kapılarını kapatıyorken,
ABD’de yaşayan emekli vaiz Fethullah Gülen’in ‘Hz.Meryem’e ancak Hz.Muhammed dokunmuş olabilir’ imâsının arka planında, Hz.İsa merkezli bir düşün dünyası oluşturarak Emperyalizm’in Dinler Arası Diyalog Operasyonu’na Hizmet yatmıyorsa, başka ne gibi bir amaç olabilir?

Evet, bu konuyu Kur'an'a arz ettiğimizde karşımıza 2 ayet çıkar ve "Dur! Bu konuda yorum hakkın yok!" der.Bunlardan biri Meryem Suresi 20.ayettir ve o ayette biz Meryem annemizin yahudilere karşı hitaben "bana bir beşer değmedi" dediğini öğreniriz.

Hicab ile ifade ediyorum ki, Fethullah Gülen'in sorguladığımız sözleri için "Hz.Muhammed'in kendinden değil ruhundan söz ediyor" diyenlerle de karşılaşılıyor. İşte o noktada da Kur'an Kehf Suresi 110.ayetteki Allah'ın Peygamberine Hitabı ile, bu konuda laobaliyete müsaade etmiyor:

"De ki, ben de sizin gibi bir beşerim!..."

Yani Peygamberimizi, doğumundan 6 asır öncesine götürüp Hz.Meryem ile -haşa- nikahlamak için, İslam Dini'nin ne Kitabı ne Hadisi izin veriyor! Burada akla, Fethullah Gülen'in Neo-Platonizm/Yeni Eflatunculuk safsatasına olan bağlılığı konuşulabilir ki, bu ayrı ve uzun bir bahistir.

Bizce her şey net ama sanırız sonra çokça üzülmemek için, Kur’an’ın bir diğer kritik ayeti olan Tevbe Suresi’nin 31.ayetine, daha doğrusu bu ayetin ışığında Adiyy bin Hatem ile Alemlere Rahmet Peygamberimiz’in arasında geçen diyalogdaki ‘Peygamber Tefsiri’ne çok dikkat etmek gerekiyor.

Ayette Allah,
“Onlar, ahbarları (dîn adamlarını) ve ruhbanları (rahipleri) ve Meryem oğlu Mesih'i Allah'tan başka Rab'ler edindiler. Oysa tek bir ilâha kul olmalarından başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka ilâh yoktur. Allah Onların şirk koştukları şeylerden, münezzehtir.” buyuruyor.

Hrıstiyan iken Müslüman olan Adiyy bin Hatem’in Peygamberimize gelip ayetin bağlamını sorması üzerine Allah’ın Resulü, kanaat önderlerinin her dediğini benimsemenin, helal dediğine helal, haram dediğine haram demenin, yani Allah’ın çizdiği çerçeveleri kaale almadan kendi zannınca veya kalabalık etrafınca yüceleştirilmiş kimlikleri izlemenin, ayette sakınılması gereken Şirk’in tam da kendisi olduğunu ifade ediyor.

Allah muhafaza buyursun…

Kendisine beşer değmeyen Meryem’in Rabbi,
Kulluğuna beşer değdirmeyenlere, yeter...

FATİH TEZCAN