27 Şubat 2017 Pazartesi

MÜNAFIKLAR Mezhepsizlerin taktikleri , Doğru gibi görünen yanlışlar , Mezhepsizlerin fikirlerinden bazıları


Sual: Mezhepsizleri iyi tanıyabilmek için onların taktiklerini bilmemiz iyi olmaz mı? Bu taktiklerden önemlileri nelerdir?

CEVAP
Doğru bilinirse yanlış meydana çıkar. Doğru tektir, yanlış çoktur. İlim öğrenmek için yanlışları değil, doğruyu öğrenmek gerekir. İki noktadan ancak bir doğru geçer. Sayısız eğri çizgiler çizilebilir. Eğriyi öğrenmek lüzumsuz. Çünkü doğru bilinince ondan başka her şeyin yanlış olduğu meydana çıkar. İmanın şartının altı olduğu öğrenilince, beş veya yedi diyenlerin yanlış olduğu kendiliğinden meydana çıkar.

Ehli bid’atin taktiklerinden bazıları şöyledir:

1- Herhangi bid’at ehli, birini büyük bir zat olarak takdim edebilmek için, büyük zatların arasına sokup takdim ederler. Mesela şöyle derler:
(Ebu Hanife, imam ibni Teymiye ve Gazzali gibi büyük zatlara dil uzatılmaz.) [Burada sapık ibni Teymiye iki büyük zat arasına konmuştur.]

Bir Maocu da aynı taktikle şöyle demişti:
(Fatih ve Mao gibi büyük zatların kıymetini bilmeli.)

2- Hurafeleri sayıp araya sünnet olanları katarlar. Mesela derler ki:
(Yatırlara çaput bağlamak, mum dikmek ve ölü için Kur’an okumak hurafedir.)

Çaput bağlamak, mum dikmek caiz değil ama, ölü için Kur’an okumak sünnettir. Mason Abduh gibi reform istiyorum diyen şair de aynı teraneyi okur:
(Bu Kur’an inmemiştir, ne fal bakmak için, ne de kabirde okumak için.)
Görüyorsunuz aynı taktik. Elbette Kur’an-ı kerim fal bakmak için inmedi, ama ölülere okunmasını Resulullah efendimiz defalarca bildirdi.

Evliyadan yardım istemeye karşı çıkarak yatırdaki evliya zata leş diyor:
(Bu hakkı ne taştan, ne de leşten istemeli.)
Burada da taşın yanı sıra asıl maksadını bildiriyor.

3- Rahmet için söylenmiş farklı hadis-i şerifleri bahane edip diyorlar ki:
(Peygamber bir öyle bir böyle söylemez, onun için hadisler bize delil olamaz. Kur’andan başkasına bağlanmamak gerekir.)

4- Mezhepler arasındaki rahmet olan farklı ictihadı bahane edip, sapıkların sözlerinin de bir ictihad olduğunu söylüyorlar:
(Şeyhülislam ibni Teymiye’nin de, imam Şevkani’nin de farklı ictihadları tenkit edilmemeli.)

5- Hakiki İslam âlimlerini gözden düşürmek için şöyle diyorlar:
(Her âlim bir şey söylüyor, hangisinin doğru olduğunu nereden bilelim. Onun için yalnız Kur’ana uymak lazım.)

6- Tesettürün aleyhine konuşurlar. Kapanmayı emreden açık bir âyet yok derler. Mevcut âyetleri de değiştirerek şöyle diyorlar:
(Allah başınızı örtün demiyor, yakanızı göğsünüzü örtün diyor.)

7- Namazdaki tesettürü inkâr edip şöyle diyorlar:
(Allah her şeyi görür. Onun için hiçbir şey perde olmaz. Karanlıkta da görür, elbiseli iken de görür. Onun için, kimse yok iken namazı çıplak kılmanın mahzuru olmaz.)

8- Dini hükümleri bozmaya çalışıp diyorlar ki:
(Kur’anda sadece inek ve koyun kurban edilir demiyor, balıktan da olur horozdan da olur, herkes gücünün yettiğini keser.)

9- Ezanı ve namazı bozmak için Türkçe yapılmasını isteyerek diyorlar ki:
(Anlamadan yapılan ibadetin faydası olmaz. Ezanda da, namazda da her millet kendi dilini esas almalıdır.)

10- Dinde reform yapmak, yani dini değiştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Diyorlar ki:
(Zaman sana uymazsa sen zaman uy demişler. Luther’i örnek alarak dinin zamana uymayan yönlerini değiştirmek gerekir.)

Bunların oyununa gelmemelidir.

İslam’ın esası
Sual: Bir âyeti İmam-ı a’zamın veya başka bir âlimin açıklamasına, (Bu hüküm, Ebu Hanife’nin kendi görüşüdür, yalnız onu bağlar. Ben âyet ve hadisten söylüyorum, İslam'ın ruhunu anlatıyorum, benimki İslam’ın esasıdır, herkesi bağlar) diyenler oluyor. Niye İmam-ı a’zam İslam'ın ruhunu, İslam’ın esasını anlatmıyor da, kendi görüşünü bildiriyor?

CEVAP
Mezhepsizler, mezhepleri o âlimlerin kendi görüşleri olarak kabul ediyorlar. (Mezhepler göl, İslam ise denizdir) diyorlar. Yani kendi görüşlerine, (İslam) veya (İslam’ın ruhu), (İslam’ın esası), (Din budur) diyorlar. Mezhepsizlerin Kur’andan anladığı İslam oluyormuş, İmam-ı a’zam gibi büyük zatların Kur’andan bildirdikleri, mezhebin görüşü ve göl oluyormuş, onlarınki ise deniz oluyormuş. Kendi anlayışları için (İslam’ın ruhu), (İslam'ın görüşü) diyorlar. Kullandıkları tâbirlerden bile onları tanımak kolay olur. Nakli esas almazlar, yani Ehl-i sünnet âlimlerinden nakil yapmazlar. Ya kendi görüşlerini din olarak ortaya sürerler veya Şevkanî, Efganî, Elbanî, Kardavî, Mevdudî gibi mezhepsizleri delil gösterirler. Böylece ne mal oldukları meydana çıkar.


ALINTI : http://www.dinimizislam.com

ÖRNEK : Mezhepsizlerin taktikleri .



Adnan Oktar, canlı yayında göya Erdoğan'a destek vererek, "şamata" yapıldığını söyleyip sitem etti.

Adnan Oktar, A9 kanalında yaptığı programında ''kedicikleri'' ile birlikte gündemi değerlendirdi.

Yolsuzluk operasyonunu eleştirerek, 'Bırakın çalışsın Tayyip Hocam' diyen Adnan Oktar, devamında "Ya çaldıklarını farzeledim, geri verirler. Bir o kadar da üstüne biz para verelim. Ne uzatıyorsunuz?" diye konuştu.

Oktar ayrıca, ''Kim yaptıysa tamam girsin yatsın hapise. Bu kadar şamataya gerek yok ki ya. Bütün yatırımları durdurmanın anlamı nedir. Öyle bir hırsızlık olduğunu düşünelim. Bütün yatırımları neden durduruyorsunuz? Durdurmaya niye çalışıyorsunuz?'' sözleriyle sitem etti.



Sual: Peşinden gidilen şu yazarın ne gibi yanlış yönleri vardır?
CEVAPSapıklıkları normal görülüyor ki, peşinden gidenler oluyor, fakat o görüşlerin bâtıl olduğunu bilmiyorlar. Onun için, (Bu adamın şu görüşleri yanlıştır) demek yerine, ona Ehl-i sünneti anlatan kitaplar vermeli. Kitapları okuyup doğruyu öğrenirse, o kişilerin yanlışlarını kolayca görür. Önce ona, dini doğru olarak öğretmek gerekir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bir hükmün doğru veya yanlış olduğu Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun olup olmamasıyla anlaşılır, çünkü Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uymayan her görüş, yanlıştır. Her sapık, kendi görüşünün Kur’an-ı kerime ve hadis-i şeriflere uyduğunu ve sapıklığının doğru olduğunu sanır. Nitekim Kur’an-ı kerimde mealen, (Kur'an-ı kerimdeki misaller, çoğunu küfre sürüklediği gibi, çoğunu da hidayete ulaştırır) buyuruluyor. (Bekara 26) [1/ 286]

Ehl-i sünnet itikadı ve diğer doğru bilgiler bilinirse, bunun zıddını savunanların yanlış yolda olduğu anlaşılır. Piyasadaki sapıkların Ehl-i sünnete aykırı görüşlerinden bazıları şunlardır:
1- Amentü’deki altı esastan birini inkâr etmek, mesela (Hayır Allah’tan, şer şeytandandır) demek veya kaderi inkâr etmek,

2- (Amel, imandan cüzdür demek) [mesela namaz kılmayana kâfir demek],

3-
 (İman artıp eksilir) demek [Parlaklığı, kuvveti artıp eksilir demeli.],

4- Kur’an-ı kerime mahlûk demek,

5- (Allah Arş’ta) demek. İstiva kelimesine yanlış mana verip (Allah Arş’a oturdu) demek,

6- Kabir sualine, kabir azabına, şefaate, Sırat’a, hesaba veya Mizan’a inanmamak,

7- (Allah gaybı, enbiya veya evliyasına bildirmez) demek,

8- Evliyanın kerametini inkâr etmek,

9- Eshab-ı kiramın hepsi cennetlik iken, herhangi birini kötülemek,

10- İki kayınpederi [Hazret-i Ebu Bekir’le hazret-i Ömer’i] diğer sahabeden üstün bilmemek. İki damadı [Hazret-i Osman’la hazret-i Ali’yi] sevmemek,

11- Mirac’ın, ruh ve bedenle birlikte olduğunu inkâr etmek,

12- Peygamberlerin günah işlediğini söylemek,

13- Dindeki dört delili kabul etmeyip, (Yalnız Kur’an, yalnız Kitap ve Sünnet) demek,

14- Bugün için, dört hak mezhepten birinde olmamak. (Bütün mezhepleri tahkik ederim, doğru olanı alırım) veya (Mezhebe girmeyi caiz görürüm) demek, yani mezhepsizliği de caiz görmek. Dört hak mezhep tabirini kullanmamak,

15- (Resulullah’tan sonra, nebi gelmez, ama resul gelir) demek,

16- Öldürülenin, intihar edenin eceliyle öldüğünü inkâr etmek,

17- (Peygamberin üstünlüğü, çalışmakla elde edilmiştir) demek,

18- Deccal’in, Dabbet-ül-arz’ın, Hazret-i Mehdi’nin geleceğine, Hazret-i İsa’nın gökten ineceğine ve diğer Kıyamet alametlerinden birine bile inanmamak,

19- (Âhirette de Allahü teâlâ görülmez) demek,

20- (Kâfirler Cehennemde sonsuz kalmaz, Cehennem ebedi değildir) demek,

21- (Günahkâr müminler Cehenneme girmez, Cehenneme giren hiç çıkmaz) demek,

22- Mest üzerine meshi caiz görmemek,

23- Sultana [devlete] isyanı caiz görmek,

24- (Yahudiler de, Hristiyanlar da Cennete girecek) demek,

25- (La ilahe illallah diyen Cennete girer, Muhammedün Resulullah) demeye gerek yok demek,

26- (Deccal bir akımdır, İsa ve Mehdi de manevi şahıs yani ruh olarak gelecekler) demek,

27- (Hazret-i İsa gelince hakiki Hristiyanlığı yayacak) demek,

28- Hazret-i Mehdi’nin vasıfları uymadığı hâlde, birilerine Mehdi demek,

29- Enbiya ve evliyanın kabirlerine gidip onların hürmetine dua etmeyi caiz görmemek,

30- (Vehhabi olsun, Mutezile olsun, yani bid’at ehli de olsa, herkesi severim) demek,

31- (Ruh ölür, ruhlar ve ölüler işitmez) demek. Telkini, devir ve iskatı inkâr etmek,

32- Naylon çoraba meshi caiz görmek,

33- İslam halifelerini, Osmanlı sultanlarını kötülemek,

34- (Ölmeden önce ruhunu Allah’a ulaştırmak gerekir) demek,

35- (Kaza namazı kılmak gerekmez) demek,

36- İhtiyaç veya zaruret halinde dört hak mezhepten birini taklit etmeyi kabul etmemek veya her mezhepten kolay gelen hükümle amel etmek,

37- İslâm âlimlerini kötülemek maksadıyla, kitaplarında uydurma hadis olduğunu söylemek,

38- Organ nakline haram demek,

39- Tesadüf kelimesini kullanmak caiz değildir demek,

40- Mezhebe bağlanmak için, mezhep taassubu tabirini kullanmak, ictihad kapısı açıktır demek,

41- Zuhr-i âhir diye bir namaz yoktur demek,

42- İslami görüş, İslam düşüncesi, İslam felsefesi, İslamcı gibi tabirler kullanmak,

43- Ahmet Kadiyani; Behaullah, Beykiyef, C. Efgani, Ebul ala Mevdudi, Hasan el Benna, Hasan Sabbah, İbni Hazm, İbni Kayyimi Cevziyye, İbni Rüşd, İbni Sebe, İbni Teymiye, İzmirli İsmail Hakkı, M. Şevkani, M. Abduh, M. bin Abdülvehhab Necdi, Makdisi, M. Hamidullah, M. Ebu Zehra, M. İkbal, M. Sıddık Hasan Han, N. Elbani, Reşat Halife, Reşit Rıza, S. Kutup, Seyyid Sabık, Şeyh Bedrettin, Yusuf Kandehlevi, Yusuf Kardavi, Zuhayli gibi mezhepsizleri ve bid'at ehlini savunmak, kaynak göstermek.

(Yukarıdaki bilgiler, Fıkh-ı ekber, Nuhbet-ül-leali, R. Nasihin, Mekt. Rabbani, S. Ebediyye, F. Fevaid’den alınmıştır.)



Dinimizi yıkma planları

Sual: Dinimizi yıkmak isteyenlerin uyguladıkları belli başlı planları nelerdir?
CEVAPPlanları çoktur. Fakat özellikle şu yollarla saldırıyorlar:
Âlimlere olan itimadı yıkmak, Mezhepleri birleştirerek herkesi mezhepsiz yapmak, Eshab-ı kirama olan itimadı sarsmak, halifeleri gözden düşürmek, kapalı ictihad kapısını kırarak açmak, Hadis-i şeriflere olan itimadı sarsmak, meal okumayı teşvik.

Şimdi bunları teker teker cevaplandıralım:
1- Âlimlere olan itimadı yıkmaya çalışıyorlar. Halbuki Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Bu misalleri ancak âlimler anlar.) [Ankebut 43]

(Bilmiyorsanız âlimlerden sorun!) [Nahl 43]

(Bilenle bilmeyen bir olur mu?) [Zümer 9]

Peygamber efendimiz de buyuruyor ki:
(Âlimlere tâbi olun.) [Deylemi]

(Âlimler, kurtuluş rehberleridir.) [İbni Neccar]

2-
 Mezhepleri birleştirerek herkesi mezhepsiz yapmak istiyorlar. Mason Abduh’un çömezi Reşit Rıza ile onları taklit eden mezhepsizler, mezheplere saldırıyorlar. Halbuki mezhepler kardeştir. Birinde yapılması güç olan şey, ötekine göre yapılır. Bunun için Peygamber efendimiz, (Âlimlerin farklı ictihadları, mezheplere ayrılmaları rahmettir) buyuruyor. (Beyheki)

3-
 Eshab-ı kirama olan itimadı sarsmaya çalışıyorlar. Maksatları onların rivayet ettiği hadis-i şeriflere ve onların topladığı Kur'an-ı kerime gölge düşürmektir. Halbuki Allahü teâlâ hepsinden razı olduğunu, hepsinin Cennetlik olduğunu bildiriyor. (Tevbe 100, Hadid 10)

Rafizi meşrepli kimseler de, “Müslüman müslümanla savaşmaz” diyerek Hazret-i Ali ile savaşan eshab-ı kirama kâfir diyerek hakaret ediyorlar. Halbuki iki müslüman ordunun savaşabileceği Kur’an-ı kerimde bildiriliyor. İki tarafa da kâfir denmez. Çünkü, (Eğer müminlerden iki grup birbiriyle savaşırlarsa aralarını düzeltiniz) buyurulmuştur. (Hücurat 9)

4-
 Asırlardır gelen halifelerin gerçek halife olmadığı, onların hilafetinin sahih olduğunu söyleyen binlerce âlimin de gerçek âlim olmadığı, dolayısıyla bu âlimlerin sözlerine itimat edilemeyeceği fikrini yaymak istiyorlar. [Âlimlere itimat sarsılınca, onların bildirdikleri dine de itimat kalmaz.]

5-
 Geri kalışımızı yeni ictihadlar yapılmayışına bağlamaya çalışıyorlar. Kur'an-ı kerimin yanlış şekilde tevil ve tefsirleri yapılarak yeni görüşler çıkarmak suretiyle dini bozmaya çalışıyorlar.

6-
 Hadis-i şeriflere olan itimadı sarsmaya çalışıyorlar. Halbuki hiçbir hadis kitabında ve hiçbir İslam âliminin kitabında uydurma hadis yoktur. İslam Âlimleri din düşmanları tarafından, din kitaplarına sokmaya çalıştıkları sözleri kitaplarına almamışlardır. Bazı cahil okuyucular, bir hadisi Kur’ana göre ölç ona göre yaz diyorlar. Sanki imam-ı Buhari ve diğer hadis âlimleri bir hadisi kitaplarına alırken Kur’ana uyup uymadığını anlamamışlar da biz mi anlayacağız?

7-
 Herkesin meal okumasını teşvik ediyorlar. Böylece her anlayışa göre farklı görüşler meydana çıkmasına, yani dinde anarşi çıkarmaya çalışıyorlar. Mesela Kur’anı yanlış tevil ederek, namaz üç vakittir, tesettür farz değildir, tavuktan, balıktan kurban olur diyorlar. Allahü teâlâ, Peygamber efendimize Kur’anı açıklamasını emretmiştir. (Nahl 44)
Peygamber efendimiz de, Kur'an-ı kerimi açıklamıştır. Onun için Kur’anı yorumlamak için Resulullahın açıklamasına bakmak şarttır. Onun açıklamasından farklı yorumlar getirmek dinde reform olur. Hatta Peygamber efendimizin hadis-i şeriflerini de âlimler açıklamış, bize onlara uymaktan başka şey bırakmamışlardır.

Din düşmanlarının bu oyunlara bilmeden alet olmak gaflet, bilerek alet olmak hainliktir.

Anarşi çıkarmak istiyorMezhepsiz bir yazar diyor ki:
1- İslamiyet, hilafetin saltanata çevrilmesi ve ictihad kapısının kapatılması ile yıkılmıştır. Ateş oduna düşman olduğu gibi, sultanlar (padişahlar) da ictihada düşmandır. Dört halifeden sonra, hilafet sultanlığa (padişahlığa) çevrildi. Hilafet ancak Ömer’in yaptığı gibi şura ile seçilir. Başka türlü seçilenlerin hilafeti sahih değildir.
CEVAPMezhepsizler tarafından da kitapları muteber kabul edilen Şah Veliyullah-ı Dehlevi hazretleri, İzalet-ül-hafa kitabında buyuruyor ki:

("Halife dört şekilde seçilir:
Birincisi, âlimlerden, hakimlerden, kumandanlardan ve diğer söz sahiplerinden, bir araya toplanmaları kolay olanların seçmesi ile olur.

İkincisi
, halifenin, birini seçerek vasiyet etmesidir. Hazret-i Ömer’in seçilmesi böyle oldu.

Üçüncüsü
, halifenin vasiyet ettiği bir kaç kişi arasında birini seçmektir.

Dördüncüsü
, birinin güç kullanarak, hilafetli zor ile elde etmesidir. Böyle güç kullanarak hilafeti ele geçiren zat, ya hilafete ehildir veya değildir. Ehil ise, mesele yoktur. Hilafet şartlarına malik değilse, böyle olan halifenin İslamiyet’e uygun olan emirleri kabul edilir. Bunun emri ile cihada gidilir.
Abdülmelikin hilafeti böyle idi.") [Böyle halifelere de beyat edilince meşru olacakları, İbni Abidin’de ve Hadika’da da bildirilmektedir.]

Osmanlı halifelerinin seçilme şekilleri, Hazret-i Ömer’in seçilişine benzemektedir. Halife, kendisinden sonra gelecek olanı vasiyet ediyor. Halife dilerse, kardeşini veya oğlunu tavsiye edebilir. Nitekim Hazret-i Ömer’e (Yerine halife olarak oğlunu tayin et!) dediklerinde onlara, (Hilafet zor bir iştir. Bir aileden bir kurban kâfidir) buyurarak oğlunu halife olarak vasiyet etmedi. Etseydi elbette caiz olurdu.

İctihad kapısını kimse kapatmamıştır. Ehli olmadığı için kendiliğinden kapanmıştır. İctihad edip etmemekle, geri kalışımızın bir alakası yoktur. Binlerce insan kendisinin ehil olup olmadığına bakmadan, kitap yazıyor. Madem ictihad yapılmadığından geri kaldık. Şimdi herkes ictihad yaptığı halde niçin ilerlemiyoruz?

2-
 Sultanlara ses çıkarmayan âlimler, birer saray mollasıdır. Resmi vazife alan Osmanlı şeyhülislamları da birer saray ulemasıdır.
Müslümanlıkta bütün başlar Allah’a bağlıdır. Sultanlık sisteminde ise, baş başa, baş padişaha bağlıdır. Bu bakımdan Müslümanlığı yıkan emirlik [amirlik] sistemidir. Emirin her emrine itaat eden, kula kul olmuş demektir.
CEVAPMezhepsiz yazar, amire, idareciye gösterilmesi gereken itaati kırmak, disiplini bozmak ve anarşi çıkarmak istiyor. Halbuki dinimiz emire [amire, idareciye] itaati emretmektedir.
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, Peygambere ve sizden olan emirlere itaat edin!) [Nisa 59]

Peygamber efendimiz, dine riayet etmeyen, şeytan gibi emirlerin geleceği zamanlar olacağını bildirince, Eshab-ı kiramdan Hazret-i Huzeyfe, (Ya Resulallah o zamana yetiştirsem ne yapayım?) diye sordu. Resulullah buyurdu ki: (Sırtına vurup malını alsa da, emirin sözünü dinle ve ona itaat et!) [Buhari]

Hadika’da ve Redd-ül-muhtar’da (Emire isyan etmek fitnedir. Zalim olan emire de itaat vaciptir. Berika’da ise, (Emirin dine uymayan emirlerine fitneye sebep olmamak için karşı gelmemelidir!) deniyor. Yine bu kitaplardaki hadis-i şerifte, (Fitne çıkarana Allah lanet etsin) buyuruluyor.

Dinimiz böyle emrederken, yazar, halifeye isyan etmedikleri için âlimlere "Saray uleması" diye saldırıyor. (İmam-ı a'zam halifenin zulümlerine isyan ettiği için şehit edildi) diyerek hadiseyi çarpıtıyor. Herkesin bildiği gibi hadise şöyle:

İmam-ı a'zam hazretlerine kadılık teklif edilir. (Ben kadılık yapamam) buyurur. (Yalan söylüyorsun) derler. (Eğer yalan söylüyorsam, yalancıdan kadı olmaz. Doğru söylüyorsam kadılık yapamam diyorum) buyurur. Çok takva ehli olup, dünya makamına kıymet vermediği için kabul etmez.

3-
 Sultanlık sisteminde, insan, Allah’ın değil, padişahın kuludur. Onun için padişah, halka "Kullarım" derdi. Sultanlığa karşı çıkanlar, soylu mücadele verenlerdir. İmam-ı a'zam, vazife almadığı için gerçek âlim olduğunu ispat etmiş, halifenin zulümlerine isyan ettiği için de şehit edilmiştir.)
CEVAPBazı kelimeler birkaç manaya gelir. Cümledeki yerlerine göre manaları değişir. Mesela Mevla kelimesi, yedi manaya gelir. Daha çok ilah, efendi, köle manasında kullanılır. (Mevlanın rahmeti bol) cümlesindeki mevla, ilah manasındadır. (Mevlana Celaleddin)deki mevla da efendi demektir. Şimdi biri çıkıp da (Sen Celaleddine ilah dedin) diyebilir mi?

Bunun gibi kul kelimesi de mahluk, insan, köle, bende, emir altında bulunan, tabi, mensub gibi manalara gelir. Şimdi biri nezaket olsun diye (Bendeniz) dese, bende ise kul, köle demek olduğu için, (Sen karşındakine bendeniz demekle onu ilah yaptın) demek caiz olur mu? Padişahlar, tebasından sadık yardımcılarına "Kulum" derdi. Burada kul, "Sağ kolum” demektir. Sultana ait seçkin askerlere (Kapı kulu) denirdi.

4-
 Dört halifeden sonra, başa gelenler, ibadetleri değiştirmiş, dini kendilerine uydurmuşlardır. Bugünkü din, Allah’ın gönderdiği dinden çok farklıdır. Bu fark Allah’ı bile hayrette bırakıyor. Dört halife zamanında Beytülmalın adı halkın malı idi. Dört halifeden sonra, Beytülmal yani devletin malı denmiş ve başa geçenler, kendileri istedikleri gibi kullanmışlardır.
CEVAPHalifeleri, dini değiştirmekle suçlamak da diğerleri gibi alçakça bir iftiradır. İnsan bilmediği bir şey ile karşılaşınca hayret eder. Fakat Allahü teâlânın bilmediği şey olur mu? Allah hayret eder mi? İkincisi de, -haşâ- Allah’ın hayret ettiğini bu yazar nereden biliyor?
Dinimiz, Beyt-ül-malın gelirlerini ve nerelere sarf edileceğini, bunda kimlerin yetkili olduğunu bildirmiştir. Yazar, halifeleri, halkın malını yemekle suçlamaktadır. Müfteri yazar diyor ki:

5-
 Eshaba dokunulmaz gözü ile bakanlar, sultanlık sisteminin uşaklarıdır. Mısırlı, Suriyeli, Pakistanlı bazı soylu âlimler, Eshabın hatalarını söyleyince sultan uşaklarının hücumlarına uğramışlardır. Biz eshaba kin beslemiyoruz. Çünkü (Önce iman eden kardeşlerinize [eshaba] kin beslemeyin!) âyeti eshaba kin beslemeyi yasaklıyor, fakat onların yaptığı cinayetleri açıklamayı yasaklamıyor. O altın nesle kin beslenir mi hiç? Kin beslemeden onların zulümlerini açıklamak ilmi bir vazifedir.
CEVAPDiyelim ki, Mısırlı yazarın biri, Cennetle müjdelenen, kendisine hesap bile sorulmayacak olan Hazret-i Osman’a dil uzatsa, "Beyt-ül-malın paralarını çarçur edip yedi, akrabalarına yedirdi" dese, biz de, "Bu mısırlı yazar, Eshab-ı kiramdan birine dil uzatıyor" desek, bu müfteri yazarlar, hemen "Mısırlı soylu âlimler saldırıya uğramıştır" diye yaygara koparırlar. Vicdansızlar, "Hazret-i Osman’a hiç dil uzatılır mı?" demezler. Eshab-ı kirama saldıran adi kimselere, soylu veya âlim denir mi hiç?

Eshab-ı kiramın dokunulmazlığı var mıdır, yok mudur? Onların hataları olsa bile söylemek caiz midir, değil midir? Allahü teâlâ ve Resulü bu hususta ne buyuruyor?

Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramın tamamından razı olduğunu bildiriyor. (Maide 119, Tevbe 100, Mücadele 22, Beyyine 8, Feth 118)
Allahü teâlânın bütün sıfatları ebedidir, sonsuzdur. Eshab-ı kiramdan razı olması da sonsuzdur. Onun için, Eshab-ı kiramdan hiçbiri, sonradan sapıtıp kâfir olmamıştır. İstisnasız hepsinin Cennetlik olduğunu da Kur'an-ı kerim haber veriyor. (Hadid 10)
Allahü teâlânın hepsinden razı olduğu ve hepsini Cennete koyacağı müstesna insanların, olsa bile, hatalarını söylemek, gıybet etmek caiz midir? Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Eshabım anılınca, dilinizi tutun!) [Taberani]

(Eshabımın kusurlarını anlatmayın!) [Deylemi]

(Eshabımın hiçbirine dil uzatmayın!) [Buhari]

Yalnız Eshab-ı kiramı değil, ölmüş bir müslüman bile kötülenmez. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kötülüklerini söyleyerek ölülerinizi üzmeyiniz!) [Tirmizi]

Eshab-ı kiram, bizim ölülerimiz değil midir? İngilizlerin ölüsü olmadığı için onlar Eshab-ı kiramı kötüler. Fakat onlara alet olan müfterilere ne demelidir?

Eshab-ı kiram arasında kelleler uçurularak fitne çıkarıldı. Bunlardan da mı söz etmeyeceğiz? Peygamber efendimiz bu hususta buyuruyor ki:
(Eshabım arasında fitneler çıkacaktır. Allahü teâlâ, o fitnelere karışan Eshabımı, benimle olan sohbetleri hürmetine af ve mağfiret edecektir. Sonra gelenler ise, bu fitnelere karışan Eshabıma dil uzatarak Cehenneme girecektir.) [Müslim]

Yukarıda bildirilen âyet-i kerime ve hadis-i şerifler, Eshab-ı kiramı üzecek hiçbir söz söylemenin caiz olmadığını bildiriyor. Onun için Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Eshabıma dil uzatan hariç, kıyamet günü herkesin kurtulma ümidi vardır.) [Hakim]

(Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların laneti, Eshabıma dil uzatanların üzerine olsun! Onların ne farz ne de nafile ibadetleri kabul olmaz.)
 [Ebu Nuaym]

Yabancıların ibadetlerinin kabul edilip edilmeme endişesi yoktur. Fakat nasıl olur da müslümanım diyen bir kimse, Eshab-ı kiram hakkında kötü konuşabilir? Bunlar İngiliz casusu, bir hain değilseler, çok zavallı gafillerdir. [İngilizlerin oyununa gelmemek ve İngilizlerin Müslümanlığı yıkmak için neler yaptıklarını, bu işlerde kimleri kullandıklarını öğrenmek için İngiliz Casusunun İtirafları isimli kitabı okumak gerekir. www.hakikatkitabevi.com adresinden temin edebilir veya okuyabilirsiniz. Ayrıca, Vehhabilik ile Eshab-ı kiramın fazileti ve ibni Sebeciler maddelerine bakınız.]

İngilizlerin İslam düşmanlığıİslam düşmanları, tâ ilk asırdan beri, İslamiyet’i yok etmek için çalışıyorlar. Şimdi de, çeşitli adlarla, çeşitli planlarla saldırıyorlar. Cehenneme gidecekleri bildirilmiş olan itikadı bozuk kimseler de müslümanları doğru yoldan ayırmak için, hile ve iftira yapıyorlar. Böylece, İslam düşmanları ile işbirliği yaparak, Ehl-i sünneti yıkmaya uğraşıyorlar.

Bu saldırıların öncülüğünü İngilizler yaptı. Bütün kaynaklarını, hazinelerini, silahlı kuvvetlerini, donanmasını, tekniğini, politikacılarını ve yazarlarını bu işte kullandı. Böylece, dünyanın en büyük iki İslam devleti olan Hindistan'daki Gürganiyye ve üç kıt'a üzerine yayılmış bulunan Osmanlı İslam devletlerini yıktı. Her yerde İslam’ın değerli kitaplarını yok etti. İslam bilgilerini birçok yerlerden sildi, süpürdü.

İkinci Cihan Harbinde, komünistler yok olmak üzere iken, bunların kuvvetlenmelerine, yayılmalarına sebep oldu. İngiliz Başbakanı James Balfour, 1917'de, müslümanların mukaddes yerleri olan Filistin'de Yahudi devletinin kurulması için çalışan Siyonizm teşkilatını kurdu. İngiliz hükümeti, bu işi senelerce destekleyip, 1947'de İsrail devletinin kurulmasını sağladı. Yine İngiliz hükümeti, 1932'de, Arabistan Yarımadası'nı Osmanlılardan alıp, Süudlara teslim ederek, İslamiyet’e en büyük darbeyi vurdu.

1944'de Japonya'da vefat eden Abdürreşid İbrahim efendi, 1910'da İstanbul'da basılan Âlem-i İslam kitabının ikinci cildinde, (İngilizlerin İslam düşmanlığı) yazısında diyor ki:
(Hilafet-i İslamiyyenin bir an evvel kaldırılması, İngilizlerin birinci düşüncesidir. Kırım muharebesine sebep olmaları ve burada Türklere yardım etmeleri, hilafeti yıkmak için bir hile idi. Paris muahedesi, bu hileyi ortaya koymaktadır. Her zaman Türklerin başına gelen felaketlerde İngiliz parmağı vardır. İngiliz siyasetinin temeli, İslamiyet’i yok etmektir. Bu siyasetin sebebi, İslamiyet’ten korkup müslümanları aldatmak için, satılmış vicdansızları kullanırlar. Bunları İslam âlimi, kahraman olarak tanıtırlar. Sözün özü, İslamiyet’in en büyük düşmanı İngilizlerdir.)

İngilizler, yüzyıllardır İslam memleketlerini kana boyamakla kalmamış, İskoç masonları, binlerce müslümanı ve din adamlarını aldatarak, mason yapmış, insanlığa yardım, kardeşlik gibi laflarla, dinden çıkmalarına, dinsiz olmalarına sebep olmuştur. İslamiyet’i büsbütün yok etmek için, bu masonları maşa olarak kullanmışlardır. Böylece, Mustafa Reşit Paşa, Ali Paşa, Fuat Paşa ve Mithat Paşa, Talat Paşa gibi masonlar, İslam devletlerini yıkmakta kullanıldıkları gibi, Efgani ve Abduh gibi masonlar ve yetiştirdikleri çömezler de, İslam bilgilerini bozmaya, yok etmeye alet olmuşlardır.

Bu mason din adamlarının yazdıkları yüzlerce yıkıcı, bozucu din kitapları arasında Mısırlı Reşid Rıza'nın (Muhaverat) kitabı, tercüme edilip dağıtılarak müslümanların dinlerini ve imanlarını bozmaya çalışmaktadırlar. Ehli sünnet âlimlerinin kitaplarını okumamış, anlayamamış birkaç genç din adamının da bu akıntıya kapılarak felakete sürüklendikleri ve başkalarının da felaketlerine sebep oldukları görülmektedir. (Faideli Bilgiler) 




Sual: (Peygamber tanrı değil ya, o da insan) veya (Âlimler de peygamber değil ya, onlar da insan, mesela İmam-ı a’zam da hata eder) demek doğru mudur?
CEVAPKötülemek maksadıyla söylenen böyle sözler, doğru da olsa yanlıştır. Bu konuda söylenenlerden bazı örnekler verelim:

1- (Peygamber, Allah’ın helal ettiğini haram edemez) deniyor. Sanki Peygamber efendimiz, böyle bir şey yapıyormuş intibaı [izlenimi] verilmeye çalışılıyor.

2- (Peygamber de, Allah’ın sözlerini değiştiremez)
 deniyor. Sanki böyle bir şey yapılıyormuş fikri verilmek isteniyor.

3- (Peygamber de insandır, ona tapılmaz)
 deniyor. Sanki tapan varmış gibi, Resulullah’ı ve onun yolunda olanları küçültmeye çalışıyorlar.

4- (Peygamber de insandır; tanrı değil ki, o da yanılabilir) 
deniyor. Evet, Peygamberimiz de insandır; fakat insanların ve Peygamberlerin en üstünüdür; seyyid-ül beşerdir [insanların efendisidir]. Dini hükümlerde yanılma olmaz; çünkü ictihadla söylediklerinde yanılma olursa, derhal vahiyle düzeltilir, yanlış üzere kalmaz. (Yanılabilir) denilerek, dini hükümlere gölge düşürmeye çalışılıyor.

5- (Peygamber de gaybı bilmez)
 deniyor. En çok istismar edilen de budur. Resulullahın gaybı bilmemesi, devamlı değildir. Bir gün Resulullahın devesi kayboldu. Münafıklar bunu fırsat bilip, (Hani göklerden, Cennetten, Cehennemden bahsediyordu. Kaybolan devesinin yerini bile bilmiyor) dediler. Münafıkların bu sözü Resulullah’a ulaşınca, (Vallahi ben ancak Rabbimin bana bildirdiklerini bilirim. Başkasını bilmem. Şu anda Rabbim, bana devemin nerede olduğunu bildirdi. Devem, şu anda falanca yerdedir) buyurdu. (Mevahib-i ledünniyye)

Tarif edilen yere gidip, deveyi bir ağaca bağlı olarak buldular. Kur’an-ı kerimde de gaybı ancak Allahü teâlânın bildiği; fakat dilediği Peygamberlere de bildirdiği beyan edilmektedir:

(Allah size gaybı bildirmez; fakat resullerinden dilediğini seçip onlara gaybı bildirir. Onun için, Allah’a ve resullerine iman edin. Eğer iman edip 
[günahlardan] sakınırsanız size çok büyük bir mükâfat vardır.) [Âl-i İmran 179]

(Allah gaybı herkese bildirmez; ancak dilediği 
[mucize olarak bildirdiği] resul bundan müstesnadır; çünkü her peygamberin önünden ve ardından gözcüler [melekler] salar.) [Cin 26, 27]

Bu âyet-i kerimelere rağmen, (Peygamber gaybdan haber veremez) demeleri kasıtlıdır. Kur’an-ı kerime inanır gibi görünmeleri, batıl davaları içindir.

6- (Hadisler mucize değil; ama veciz sözlerdir)
 deniyor. Hadis-i şeriflerin lafızları, âyet-i kerimeler gibi mucize değildir; fakat Peygamber efendimizin dine ait sözleri vahiy mahsulüdür. Gelecekte olacak şeyleri bildirmiş, birçok mucize söz söylemiştir. Mesela, kıyametin büyük ve küçük alametlerini bildirmiş, küçük alametlerin çoğu meydana çıkmıştır. Bunlar mucizedir. Mezhepsizler daha ileri giderek, (Kur’an varken sünnete ihtiyaç yok!) diyorlar. Böylece hadis-i şerifleri inkâra kalkışıyorlar. Hâlbuki Kur’an-ı kerimin birçok yerinde, (Allah’a ve Resulüne tâbi olun, itaat edin!) buyuruluyor. Üç âyet-i kerime meali:

(Allah’a ve Onun ümmi nebi olan Resulüne iman edin, Ona tâbi olun ki, doğru yolu bulasınız.)
 [Araf 158]

(De ki, Allah’a ve Resulü’ne itaat edin!
 [İtaat etmeyip] yüz çevirenler [kâfir olanlar], bilsinler ki, Allah, kâfirleri sevmez.) [Âl-i İmran 32]

(Allah ve Resulüne itaat edin.)
 [Enfal 1]

Niçin, (Yalnız Allah’a itaat edin) denmiyor da, (Allaha ve resulüne itaat edin) buyuruluyor? Resulullahın bildirdiklerine uymak, haram ettiklerinden kaçmak, emrettiklerine tâbi olmak için böyle buyuruluyor. Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi]

Yalnız Allahü teâlâya değil, Resulüne de itaat edilmesi emrediliyor:
(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

Demek ki, Resulullahın hadis-i şeriflerine uymak, Allah’a uymaktan başka değildir.

7- (Âlimler peygamber değil ki, onların da hatası olur)
 deniyor. Böylece âlimlerin sözlerinde hata vardır, onlara uymak gerekmez gibi bir intiba verilmeye çalışılıyor. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:

(Âlim, ictihadında hata ederse bir, isabet ederse iki sevab alır.) 
[Buhari]

O halde, âlimin hatası da dinde senettir. Onun hata ettiği de, bizce bilinemeyeceği için, Resulullahın varisleri olan âlimlerin hata ettiğini söylemek yanlış olur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ulema, enbiyanın vârisidir.) [Tirmizi]

Âlimlerin sözleri dinde senet ki, Kur’an-ı kerimde onlar övülüyor:

(Verdiğimiz bu misalleri ancak âlim olanlar anlar.)
 [Ankebut 43]

(Bilmiyorsanız âlimlere sorun.)
 [Nahl 43]

(Allah’tan en çok korkan âlimlerdir.) 
[Fatır 28]

Peygamberlerin vârislerine dil uzatmak, vârisin sahibi olan Peygambere dil uzatmak olur.

31 Aralık 2015 Perşembe

YAHUDİLİK NEDİR ? Yahudiliği doğru anlamak, abartmadan,Arkasındaki esas güçleri bulmak.Güç yahudide değil, onu kullanandadır





Yahudilik için, 

1) tefecilik yeteneğinin büyük güçlere kullanım ve değişim değeri olarak kiralanması,

2) Yahudi elitlerin üstün-seçilmiş kavim asabiyesine dayalı dinsel milliyetçiliği

3- Yahudilik, dinciliktir.

Yahudilik nedir?
1- Yahudilik, tefeciliğin kullanım ve değişim değeridir
Yahudilik nedir? Sorusuna verilebilecek ilk cevap, 'bu soruyu bize sorduran nedenlerdir', olabilir. Nedir bu nedenler? Güncel olarak süper güç ABD'nin müttefiki, küresel finans-kapitalin önemli bir kısmını yöneten ve kendisini sürekli mağdur ve zalim halinde yeniden üreten bir Yahudi topluluğunun varlığı. Yahudilik, kendisini doğuran ilk saiki, yani yükselen bir politik imperium'a (Perslere) kahyalık karşılığında var olma şansı yakalama yeteneğinin sürdürülülebiliyor oluşudur. Yahudilik, kısaca, bir topluluğun kendisini varolmak için adadığı 'kullanım ve değişim' değeridir.

Tarihte, insan topluluklarının var kalmak için kan bağına (aşiret, kabile) ya da bir toprağa tutunduğu, ancak varlığını sürekli kılma çabası yerine 'öteki' ilekarışarak insanlık ailesinin parçası haline dönüştüğünü biliyoruz. Şu veya bu şekilde en ücra coğrafyalarda dahi yaşayan bir topluluk, bir şekilde yüzyüze geldiği başka bir toplulukla ilişkiye geçerek sentezlenir, dönüşür, yenilenir. Bunun iki istisnası vardır. Çingeneler ve Yahudiler.
Çingeneler, Hind kökenli oldukları iddia edilen ve kendi halinde yaşamaktan başka bir iddiaları olmayan, çoğu zamanda kenarda da olsa yaşadıkları toplumla uyum içinde bütünleşebilen topluluklardır.Çingene, ekip biçmez, yerleşmez, üretmez, zanaat, askerlik, siyaset sevmez. Sadece üretenlerden yaşayacak kadar ister.

Yahudileri akraba oldukları çingenelerden ayıran husus, aynı çingene karakterine sahip olmakla birlikte, isteklerini, dışardan baktıkları insan topluluklarının birbiriyle ilişkisinin bir biçimi olan alışverişte aracılık yaparak, yani üretmeden en karlı çıkılan pozisyonda durarak elde etmeyi öğrenmiş olmalarıdır. Yaşadıkları topluma, hatta insanlık ailesine karışma, bütünleşme, ya da bir toprağa aidiyet gibi çabalardan ısrarla uzak durmaları, aksine inatla kendilerine ait bu yabancılık asabiyesini korumaya çalışmaları, işte bu aracılık sırrını sihirli bir varolma yolu, yani fazla çabalamadan başkalarının emeğinden faydalanma tekniğine dönüştürmüş olma hazzından kaynaklanır.. Bu yabanilik, 'seçilmiş kavim' inancıyla ikame edilir, ancak sorun daha farklı bir yerdedir. Seçilmiş kavim inancı da dahil, Yahudiliği var eden temel saik, bu topluluğun ileri gelenlerinin özenle koruduğu 'Torah (Tevrat-Töre) ve Talmud gibi dinsel karizma referansları sayesinde içe dönük kapalı kabile asabiyesini sürdürme ve bu asabiyeyi tarihin her döneminde yükselen güçlere kullanım ve değişim değeri olarak kiralama kabiliyetidir. 

Persler sayesinde dönemin zenginlik merkezi Kudüs ve civarının tefecilik tekelini alan Yahudi tüccarlar, bu misyon ve rolü tarih boyunca yükselen her güce kiralamıştır. Fenike, Sur, Samarya, Kudüs…Akdeniz, Nil, Kızıldeniz, Bara körfezi, Fırat/Dicle kavşağıdır. Yani Hindistan, İran, Yemen, Mısır, Anadolu ve Yunanistan-ki antik çağın dünyasının merkezi buralardır- arasındaki tüm ticaret, alışveriş, yolculuk, bilimsel, teknolojik ve kültürel üretim, bu kavşakta gerçekleşmekte, değiştokuş edilmektedir. Yahudi hahamlar ve tapınakları, bugünkü manada birer bankadır ve Yahudilik, Persler çağında yaşadığı altın yılları hep özlemle anmış, kudüsü ve Süleyman tapınağını da bu özlemin sembolü yapmıştır. O dönemde tatlı karlar elde eden ve üretmeden kazanmanın yollarını öğrenen sonradan görme bu topluluklar, Yahudilik kimliği icat ederek kendilerine bir asabiye bulmuştur. Yani Yahudilik herşeyden önce bir etnos, bir ırk değildir. yahudilik bir ortak asabiyenin süreklileştirilmesiyle oluşmuş bir tefeci asabiyesidir. Bu asabiye, işte bu tatlı kazanç yollarınınsüreklileştirilmesi, kalıcılaştırılması için gereklidir. Tarihte var olmuş bir çok önemli kavmin, topluluğun uygarlıklar yarattıktan sonra bile yok olmasına rağmen, Yahudiliğin hala yaşıyor oluşu, bu dinselleştirilmiş asabiye olgusundan kaynaklanır. Buradan Yahudiliğin bir diğer tanımına ulaşırız.

30 Aralık 2015 Çarşamba

HİSSE SENETLERİ, sermaye piyasasının en önemli aracı haline gelmiş ve bir ortaklık belgesi olarak değil de bağımsız bir mal olarak alınıp satılıyorken , Günümüzde İdaresinin Müslümanların hakim olmadığı Yahudi , Hristiyanların ,Mason ve Ateistlerin hakimiyetinde bulunan , Gerçek değerin üstünde ve dışında kâğıtların aşırı rant sağlamak niyeti ile ucuzken alınması, pahalanıp satılması , değerini düşürüp başkasına zarara ve Ekonomiye üretime önemli bir katkısı olmaksızın paralar kazanılan BORSA da HİSSE SENEDİ DÖVİZ ALMAK SATMAK HİLE, YALAN VE ALDATMA GİBİ VASITALARLA OLAN KAZANÇLAR HELALMIDIR HARAMMIDIR ?


Değerli kardeşimiz;

İktisadi ilişkilerin yoğunlaşıp sermaye piyasasının önem kazandığı günümüzdehisse senetleri, sermaye piyasasının en önemli aracı haline gelmiş ve bir ortaklık belgesi olarak değil de bağımsız bir mal olarak alınıp satılmaya başlanmıştır.

Bu manada günümüzde borsanın temelini oluşturan hisse senedi alım-satımına iki farklı yönden bakmak gerekiyor:

1. İmal edilmesi, ticarî hizmeti caiz olan bir konu ile meşgul bulunan bir şirketin hisse senedini alarak ona ortak olmak. Şüphesiz bu tasarruf caizdir. Alan, şirketin malvarlığına hissesi nispetinde ortak olur, kâr ve zararına katılır, dilediği zaman da hissesini başkasına satabilir. (Piyasada bu tip holdinglerin sayısı da oldukça fazladır.)

2. Ait olduğu iktisadî değerden bağımsız değer kazanıp kaybeden bir hisse senedini eldeki parayı değerlendirmek, değerini korumak, iniş çıkışları gözeterek para kazanmak maksadıyla alıp satmak ki, borsadaki alışverişler daha çok bu ikinci maksada yöneliktir. Bu manada borsaya yatırım yapmak tam olarak değilse de biraz kumara, piyangoya benziyor. Gerçek değerin üstünde ve dışında kâğıtların pahalanıp ucuzlamasına sebep oluyor. Ekonomiye ve üretime önemli bir katkısı olmaksızın paralar kazanılıyor ve kaybediliyor. İşte bu bakımdan borsada soruda geçen ifadesiyle "oynamayı" her yönüyle makbul bir ticaret olarak değerlendirmek çok zor. (Hayrettin Karaman, Günlük Hayatımızda Helaller ve Haramlar, s. 265, İst. 1999)

"İslam Konferansı Teşkilatı"na bağlı "İslam Fıkıh Akademisi"nin girişimiyle 1988 yılında Rabat’ta toplanan Borsa Semineri’nin sonuç bildirisinde ve adı geçen akademinin 1992 yılında Cidde’de yapılan VII. Dönem Toplantı’sında hisse senetlerinin kâr ve zarara iştirak etmesi sebebiyle, kural olarak helal olduğu, fakat şer’i hükmünün bunu çıkaran şirketin ticari işlem ve amaçlarının meşru oluşuyla yakından ilgili bulunduğu belirtilmiştir.

Şirketin faiz, içki imali ve ticareti, karaborsacılık, hile, yalan ve aldatma gibi dinen haram vasıtalarla kazanç sağlaması hâlinde, hisse senetlerini alıp satmanın ve bundan gelir elde etmenin haram ve günaha iştirak etmek olduğundan caiz olmayacağı bildirilmiştir.

Burada şunu da ifade edelim ki, faaliyet alanı haram işlemler yapma, dinen yasak hizmet ve mal üretiminde bulunma olmamakla beraber, bazı haram işlemlere taraf olması sebebiyle şirketin karına haram kazanç karışmış olması hallerinde ise, pay sahiplerinin bu miktarı yaklaşık olarak hesaplayıp kendisinin hayır ve hasenat niyeti ile olmaksızın ve toplum hakkı olduğu inancı ile hayır yolunda harcaması tavsiye edilmiştir.

Evet, çağımızın getirdiği fıkhî problemlerden olan borsa ve hisse senetleri hakkında bir kısım çağdaş din âlimleri caiz değil derken, çoğunluk ise caiz olduğu yönünde görüş birliği yapmışlardır. Ancak hisse senedi alınacak olan şirketin -yukarıda da ifade ettiğimiz gibi- İslam’ın haram kıldığı içki veya domuz eti gibi mamullerin imalatını veya satımını yapmaması gerekiyor.

İMKB'de hisse senedi alıp satmanın İslami kurallara uygun olup olmadığına, şu konulara uygun olup olmadığına bakarak kararı vereceğiz:

1. Doğrudan faiz muamelesi yapan şirketlerin hisse senetlerini almak ittifakla haramdır. Bankalar, bankerlik ve tefecilik kuruluşları gibi.

2. Şer'an mütekavvim olmayan, yani alınıp satılması helal sayılmayan şeylerin üretim ve alım-satımıyla uğraşan şirketlerin hisse senedini almak da aynıdır; şarap, bira vb. şeyler üreten kuruluşlar gibi...

3. Mütekavvim, yani alınıp satılması helal olan mal üretmekle beraber, bizzat ortak olunan o malı faizli muamelerlerle satan ve faiz sebebiyle elde ettiği kârı diğerine karışan ve toplam kârının yarısı ve daha fazlası olan şirketlere hisse senediyle ortak olmak da haramdır.

4. Ortak olunan şey helal bir üretim olmakla beraber, şirketi elinde bulunduran Müslümanlar başka haram işlerle de uğraşıyorlarsa, onlardan hisse senedi almak suretiyle onları desteklemek "günahda yardımlaşma" anlamı taşır. Halbuki bu Kur an'ı Kerim'de yasaklanmıştır,

5. Yahudi ve Hristiyanların hakim olduğu şirketlerden hisse senedi almak, başka hiç bir mahzur yoksa en azından mekruhtur. Fıkıh kitaplarımıza bakıldığında; komünist, mason ve ateistlerin hakimiyetinde bulunan şirketlerden hisse senedi almak caiz değildir, gibi bir sonuç çıkarılabilir.

6. Satın alınan hissenin fabrikanın tümüne nisbeti, yani kaçta kaçından ibaret olduğunu bilmek lazımdır. Yani alınan miktar belirsiz olmamalıdır.

7. Mal olması gerekir. Sermayesi olmayan vücuh-kredi şirketi gibi, bir müesesenin hisselerini satın almak caiz değildir.

8. Aslında helâl olan fakat İslâm'a uygun olarak çalıştırılmayan bir fabrikanın hisse senetlerine sahip olan birisinden alacağını alabilmek için, bu kişinin hisse senetlerini almak caizdir. Şu var ki, bu hisseleri bir an evvel elden çıkarıp satmak gerekir. Ve bu arada hissesine bir kâr düşerse, onu amme maslahatına veya fakirlere vermesi gerekir.

9. İdaresine Müslümanların hakim olduğu, haramla iştigal etmeyen, daha şeffaf olup satıma konu olan şirket varlığını dolayısı ile satılan senede düşen hisseyi açıkça bildiren, senetleri isme muharrer olup, ortaklıktan vazgeçmek isteyenlere bu imkânı sağlayan şirketlerin hisse senetlerini almak ittifakla caizdir.

Ve bu Müslüman iş adamları, İslâmî teşebbüsler ve helal sermaye için son derece önemli bir konudur. Çünkü, işaret ettiğimiz gibi, hisse senetleri, İslâm'a göre en büyük haramlardan olan faizin şu andaki en önemli alternatifi, işletme ve yatırım sermayesi temini için en kestirme yoldur. Müslümanlar bunu haram unsurlardan uzaklaştırarak uygulayabilseler, helal temellere oturmuş, millete hizmeti ibadet bilen çok büyük işletmelerin doğmasına ve faizin belinin kırılmasına sebep olabilirler.

Kaynaklar:


- Halil Gönenç, Günümüz Meselelerine Fetvalar, I/382-383.
- Prof. Dr. Faruk Beşer, Fetvalar, Nil Yayınları, İzmir, 1991, s. 78-79.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet


10 Ağustos 2015 Pazartesi

Günümüz Dünyasında Kendisini Mehdi Mesih Tanrı İlan Etmiş İlginç İnsanlar .Kimisi Mehdi kimisi bizzat Tanrı olduğunu iddia ediyor.


1. Alan John "A.J" Miller
Eski bir Yehova Şahidi. Daha sonra kendi dini olan "Kutsal Gerçek"i kurdu. Kendisi Avustralyalı. Önceki hayatında Hz İsa olduğunu söylüyor. Karısının da Mecdeleli Meryem olduğunu belirtiyor.

2. Vissarion
Ortodoksluk ve Budizm karışımı bir tarikat kurup kendisini de Tanrı ilan etmiş bir adam. Takipçilerine et yemeyi yasakladı. Aynı zamanda alkol, sigara ve para kullanmak da yasak. Kendisi ve 50.000'e yakın takipçisi Rusya'da küçük bir kasabada yaşıyor.

3. Hogen Fukunaga
Ho No Hana adlı bir tarikatın kurucusu. Hem İsa'nın hem Buda'nın hem Sidartha'nın reenkarnasyon geçirmiş kişilikleri olduğu iddiasında. En büyük yeteneği insanların ayaklarına bakarak geleceklerini tahmin etmek. Ayak fetişistliğine kılıf uydurmak için böyle bir yol seçmiş büyük ihtimalle. Dolandırıcılıktan 12 yıl hapis cezası var.

4. Charles Manson
Ünlü seri katil de kendisini ilah ilan edenler arasında. Takipçi sayısı da hayli fazla.

5. Ariffin Mohammed
Malezya'da bulunan "Özgür Gökyüzü" tarikatının lideri. Kendisinin önceki yaşamlarında Hz İsa, Buda, ve aynı zamanda Hz Muhammed (sav) ve Shiva olduğunu iddia ediyor. Şu an Tayland'da sürgün hayatı yaşıyor.

6. Apollo Quiboloy
Flipinli bu adam da Tanrı'nın oğlu olduğunu iddia ediyor. İnsanların beynini yıkamakla suçlanıyor. Ülke seçimlerinin sonucunu tahmin etmeye çalıştı. Ancak, yanıldı. Bunu da seçimlerde hile yapılmasına bağladı.

7. Inri Cristo
Zengin bir Mesih. Dünyayı dolaşıp kendisinin Hz İsa olduğunu söylüyor. Takipçilerinin hepsi genç ve güzel kadınlar.




8. Brian Davis Mitchell
Kendisi bir pedofili suçlusu. Kendisini ilahtan ziyade bir meleğin reenkarne olmuş hali olarak ilan ediyor. Dünyanın geleceği için önemli bilgilere sahip olduğunu söylüyor. 9. Mitsuo Matayoshi
Kendisi Japonya'da seçimlere katılmış bir Mesih iddiacısı. Vaatleri de Japon olmayanları ülkeden sürmek, ekonomiyi sadece tarıma dayandırmak, yozlaşmış insanları yakarak cezalandırmak ve Tanrı'nın isteklerini yerine getiren bir yargıç olmak. Seçimi kazanamadı tabii.


10. Jehovah Wanyoni
Kendisini Tanrı'nın oğlu ilan etmiş bir diğer adam. 25 karısı ve 95 çocuğu var. AIDs'in tedavisini bildiğini söyleyip Kenya hükümetinden 34.6 milyon dolar istedi. Tabii, alamadı. Yaklaşık 1000 kişilik bir takipçi kitlesi var.

11. Shoko Asahara
Aum Shinrikyo adlı bir tarikatın önderi. Kendisini Hz İsa olarak tanıtıyor. Dünyanın sonunun Yahudiler, Farmasonlar ve İngiltere Kraliyet Ailesi tarafından getirileceğini söylüyor. 1995'te Tpokyo metrosuna yapılan sarin gazı saldırısında parmağı var. Saldırıda tam 13 kişi ölmüştü. Tehlikeli bir adam.




12. Wayne Bent
Tanrı'nın kendisiyle konuştuğunu ve onu Mesih ilan ettiğini söylüyor. Diğer kişiliği de melek Mikail'miş. Bent'in kendi öz kızı da dahil olmak üzere birçok kızı tacizden sabıkası var.




13. Marina Tsvigun
"Aydınlanmış İnsanlık" adlı tarikatin lideri. 80.000 civarı takipçisi var. 10 Kasım 1993'te kıyametin kopacağını söylemişti. Tarikat üyeleri de tam olarak o gün polisler tarafından yakalandı.




14. Oscar Ramiro Ortega-Hernandez
Kendisi Obama'yı şeytan kendisini de Tanrı ilan ederek Beyaz Saray'a silahlı saldırıda bulundu. Obama ailesi evde yoktu ve şans eseri kimse yaralanmadı.




15. David Shayler
Eski bir MI5 ajanı. Devlet bilgilerini sızdırdığı için meslekten kovuldu ve hapis yattı. Daha sonra kendisini Mesih ilan etti.


16. Mehmet Ali Ağca
Papa suikastini gerçekleştiren ve daha sonra Papa ile fotoğrafları basılan Mesih iddiacısı. Papa'nın kendisinin Mesih olduğunu söylediğini savunuyor.


17.Adnan Oktar




Eğer Birisinin Dış Görünüşü Mehdi / Mesih Olduğunu Kanıtlamaz İse Mehdi / Mesih’i Nasıl Tanıyacağız? Örneğin Mehdi, Televizyon Programında Koca Göğüslü Kadınlara “İnşallah” Dedirten Birisi Olabilirmi?




Adnan Oktar ve gurubu sürekli olarak Adnan Oktarın mehdi kendilerinin’de cemaatı oldugunu iddia ediyorlarİşlerine geldiği yerlerde Saidi Nursi’den ve diğer tarikatlardan deliller sunuyorlar. Mehdiyle alakalı sahte hadisleri yazıp devamlı müddette Adnan Oktarı ima ediyorlar. Hatta sahte hadisli mehdi tariflerini kendime uyguladım ben bile Mehdi çıkabilirim :Mehdilik yetmezmiş gibi bir de Mesih beklemeye başladılar. Hatta bir dergilerinde Deccalın şu an yaşadığını bir yerlerde gizli olduğunu Yecüc Mecüclerinde Moğollar olduğunu yazmışlardı.

Harun Yahyacılar Mehdi gelince Altın çağın başlayacağını (ki bu Altın çağ lafı pek çok sapkın uzaylı kültünde kullandığı bir terimdir) sanırlar. Efendim buna göre o gelince tüm dinler bir olacak, tüm insanlar bir anda zengin olacak, nefis falanda kalmayıp neredeyse bir dünya cenneti olacak. Bu inanca cidden inanıyorlar ve bu konuda bir ton kitapları’da var. İnşallah hatalarını artık görürler.. Heryerde her defasında ne kadar vatansever ve milliyetci olduğunu söyleyen sahte hoca Adnan Oktar ve ekibi meğer askere gitmemek için nr türlü yollara başvurmuş.Adnan Oktar deli raporu alarak askere gitmemiştir. Yaşlandıktan sonrada Ankara Gata’da sağlam raporu alarak delilik olayını kaldırmıştır. Bu zaman zarfındada yaşlandığı için para verip askere gitmeden askerlik yapmıştır.


Adnan Oktar (Harun Yahya)
• Adnan Oktar 1956 yılında Ankara’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Ankara’da tamamladı. Ortaokulu Cebeci’de, liseyi Kurtuluş’ta okudu. Liseden sonra özel bir dershaneye gitti. 1979 yılında İstanbul’daki Devlet Güzel Sanatlar Akademisi İç Mimari bölümüne girdi.
• Yukarda Adnan Oktarın hayatına yer verdik. Adnan Oktarın İstanbul’a geliş tarihi olan 1979 yılını mehdinin İstanbul’a geliş yılı olduğu ve o dönemde patlayan bir tankerinde kıyamet alameti olduğunu iddia ettiğini kendi internet sitesindeki videodan izleyebilirsiniz. İsterseniz
• (Dailymotion – ADNAN OKTARIN GERÇEK YÜZÜ – Bilim ve Teknoloji Kanal?) bu linkten izleyebilirsiniz.

• Harun Yahya ismi?
• Dikkat edilirse Harun ve Yahya isimlerini kullanmaktadır kitaplarında sitelerinde.
• Peki, neden bu isimleri seçmiş olabilir.
• Veya bu Peygamberler Hangi kavme gönderilmişti.
• Harun a.s Musa a.s kardeşidir. İsrailoğullarına gönderilmiş olan peygamberlerdendir.
• Yahya a.s da İsrailoğullarına gönderilmiş bir peygamberdir. Harun a.s ve Yahya a.s Musa a.s gönderilen Tevrat üzerine insanlara tebliğde bulunmuşlardır.
• Bunları araştırıp okuduktan sonra Adnan Oktarın amacı acaba nedir? diye düşündüm. Ancak Adnan Oktarın böyle bir gayesi var ise eğer yanlış yapmaktadır. Çünkü Tevrat Yahudiler tarafından tahrif edilmiş bir kitaptır. Hak din Allah katında İslam’dır. Hak olan kitap’da Kuran Darwinizm Çökertti mi?


• Adnan Oktar dikkat edilirse Darwinizm’i çökerttiğini söylemiştir.


Ancak çökerttiği sadece kendi kafasındaki Darwinizmdir.


Zaten onun bir çalışma yapmasına gerek yoktur. Çünkü dinini yaşayan bir insan zaten böle saçmalıklara inanmaz.


Bilimsel olarak bunu başardıklarını söylemektedir. Katıldığı programlarda sunucunun sorduğu her soruyu doğru düzgün cevaplamaktan aciz bir ekibi var. Kendisi ise daha kötü bir durumda 3 kelimeyi bir araya getiremiyor.

18.Fetullah Gülen : Fetullah Gülen Gerçekten Kendisinin Mehdi / Mesih Olduğunumu Düşünüyor ve Kendisi Hakkında İleri Sürülen Mehdilik / Mesihlik İddiaları Hakkında Ne Diyor?

Cemaat evlerinde kalan çocukların anlattıklarına şahit olan Erem Şentürk, canlı yayında CIAMAAT Abi’lerinin çocukların beyinlerini nasıl yıkadıklarını anlattı.


Evlerde kalan çocuklara Abi’lerin Gülen’in “mehdi” olduğu propagandası yaptıklarını aktarırken, örgütün birtakım ebced hesaplarıyla dünyanın sonuna gelindiğine inandıklarını, Gülen’in “kurtarıcı” olduğunu düşündüklerini ve “Türkiye batarsa batsın” noktasına nasıl geldiklerini çarpıcı sözlerle anlattı.


Şentürk, “abiler”in cemaat evlerindeki gençlere, “Biz hesapladık dünyanın 160 yıl ömrü kaldı. Biz dünyanın ömrünün sonuna geldik. Hocaefendi de mehdi olacak, dünyanın şu anda kurtuluş umudu.” diyerek propaganda yaptıklarını söyledi.


İşte CIAMAAT Evlerinde Çcukların Beyinleri Böyle Yıkanıyor.

Cemaat Neden Gülen’e Mehdi Gözüyle Bakıyor?: Büyük Ağabeylerimizden Gülen’i 21′inci Yüzyılın Mehdilik Vasıflarını Taşıdığını Söyleyenler Vardı. Biz Sorduğumuz Zaman Gelecek Mehdi’nin Peygamberimizin Kelamını Her Yere Götüreceğini Şu An Günümüzde Gülen’in Bu Vazifeyi Üstlendiğini, Bütün Dünyaya Okul Açmasının Sebebinin Bu Olduğu Söyleniyordu. Mehdi’nin Bunları Yapacağını, 21′nci Yüzyılda Bu Özellikleri Taşıyan Tek Kişinin Gülen Olduğunu Belirtiyorlardı Ama Tepki Çekeceği İçin Açık Açık Söylenemiyordu


Yurtlarda ‘Mehdi Gülen’
sohbeti yapılırdı!

Sabah gazetesi bugün manşetinde Cemaat evlerinde ve yurtlarında uzun süre kalan ve şu an bir belediyede halkla ilişkiler bölümünde çalışan 27 yaşındaki Mustafa Bozkurt’un iddialarını okurlarına aktardı.

Gülen Cemaati’nin paralel bir örgütlenme için devlet kurumlarına sızdığını ileri süren Sabah gazetesi bugün manşetinde Cemaat evlerinde ve yurtlarında uzun süre kalan ve şu an bir belediyede halkla ilişkiler bölümünde çalışan 27 yaşındaki Mustafa Bozkurt’un iddialarını okurlarına aktardı.

Başından geçenleri Sabah’a anlatan Bozkurt, cemaatin desteğiyle Rusya’da yüksek öğrenimini tamamladığını söyledi ve müthiş bir de iddia dile getirdi: ”Bize Fethullah Gülen’in Mehdi vasfını taşıdığını anlatıyorlardı” dedi.

Latif Erdoğan: “Gülen, Bana ‘Allah İle Konuştuğunu Söyledi. Kainatı Hz.Muhammed İçin Yarattım Senin İçin De Devam Ettiriyorum’ Dedi” Diye Konuştu.





Nur Cemaatinin Önemli İsimlerinden Metin Karabaşoğlu, Gülen’in Kendini Mehdi İlan Ettiğini İddia Etti





.GÜLEN’İN HZ. İSA OLDUĞUNU SÖYLEDİLER!”


Hocaefendi’nin ziyaretine gitmiştim. Hizmetini gören Mehmet Tabanca bana ‘Hocaefendi’nin Hz. İsa olduğunu’söyledi. “Hz. İsa’nın anası babası yoktu, oysa ki Hocaefendi’nin anası ve babası var” dedim. “Ahir zamanda Hz. İsa’yı bir anne ve bir babadan dünyaya göndermek, İsm-i Rahim ve İsm-i Hakim muktezasıdır” dedi. Bu sözün Hocaefendi’ye ait olduğunu söyledi. Ahir zamanda gelecek Hz. İsa’nın ancak Nur-u iman dikkatiyle bilineceğini, onun da ancak mukarrebini bileceğini söyledi. Anladım ki bugün Hocaefendi’nin yanında bulunanlar, onun Hz. İsa olduğu kanaatini taşıyorlar.


Peki bunun din açısından bir sakıncası var mı? Hayır yok. Yok, çünkü ahir zamanda Hz. İsa (a.s.m.) gelecek, peygamber olarak değil Efendimiz’in ümmeti olarak gelecek. Bu hususu 20 yıl sır olarak sakladım, hiç kimseye söylemedim. Fitneye sebep olmamak için.


GÜLEN, “HZ. İSA DEĞİLİM” DİYEMEDİ!


Bu Hz. İsa (a.s.m.) meselesini haftalarca düşündüm. İç alemimde sıkıntılar meydana geldi. Isparta’dan Hüseyin Kıymık ile otobüse atlayıp İzmir’e gittik. Hocaefendi’ye özel mesele hakkında görüşmek istediğimi söyledim.“Hüseyin sen dışarıya çık” dedi. Ben kendisine, “Siz Hz. İsa mısınız?” dedim. Yüzü kıpkırmızı oldu. Birbirini tutmayan cümleler sıraladı, “İsa’yım” diyemedi,“İsa değilim” de diyemedi. Öyle sıkıntılı bir duruma girdi ki, soruyu sorduğuma bin pişman oldum. “Ben sizi Hz. İsa olarak değil, Kur’an’ın hizmetkarı olarak seviyorum”dedim ve ayrıldım.


Isparta’ya geldim. Okulların kapanması yaklaştı. Ali Candan “Çocukları kampa götürelim” dedi. Ben de “Hayır burada kamp yapalım” dedim. Aramız açıldı, yollarımız ayrıldı. Ben civardaki ilçeleri dolaşarak takdirlik ve okul birincisi çocukları toplayarak Eğridir Yukarı Gökdere Köyü’nde kamp yaptım. Rahmetli Bayram Yüksel Abikampımızı şereflendirdi.


IV – Fetullah Gülen Mehdi Olamaz Çünkü Alametlere Uymuyor ve Zaten Kendisinin de Mehdi Olduğunu Asla Söylemiyor Çünkü Talebesi 20 Yıllık Sırrı Açıkladı: Fethullah Gülen Hz. İsa İmiş!


Fetullah Gülen Mehdi Olamaz Çünkü Hiçbir Açıdan Beklenen Mehdilik Alametlerine Uymuyor;





19- Abdullah Öcalan




Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez. (Maide–51)

İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak Yahudiler ile şirk koşanları bulacaksın. (Maide - 82)

Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.”
Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır. Bakara Suresi(120. Ayet)
İnanç Konusunda Tavsiyeler;

Allah’ın emir ve yasaklarının tamamına veya bir kısmına tamamen zıt olan beşeri ideolojilerden uzak durun. Bu ideolojilere çağıran insanların yaldızlı sözlerine asla kanmayın.
Yalnızca Allah’a kulluk edin ve sadece ondan yardım isteyin. İbadet anlamına gelebilecek olan dua etmek, kurban kesmek, secde etmek… vb davranışları Allah’tan başkasına yapmayın. Sadece Allah’a ait olması gereken vasıfları; peygamberlere, din adamlarına, yöneticilere… vb asla vermeyin.
Allah’ın apaçık ayetlerine aykırı olan sözler; kime ait olursa olsun, hangi kitapta geçerse geçsin kesinlikle reddedin. Bu konuda size gelebilecek çevre tepkisinden değil, sadece Allah’tan korkun. Ve sakın Allah’ın ayetlerini eğip bükerek, o sözlerin anlamına uyduracak şekilde saçma sapan yorumlar yapmayın.
Allah’ın dinine, uydurulmuş hadislere ve âlimlerin yorumlarına dayanılarak yapılan ekleme ve çıkartmaları asla kabul etmeyin. Böyle yapmanın Allah’a iftira atmak olduğunu da sakın unutmayın.
Allah’ın yasaklamış olduğu hizipçiliği sürdürerek ümmet olmanın yolunu tıkayan hizipçilerden uzak durun. Allah’ın kitabından başka bir rehber, Allah’ın dininden başka bir din, Müslüman isminden başka bir isim kabul etmeyin. Ve unutmayın ki hiziplere ayrıldığınızda; Müslümanların kardeş kavgasına ve emperyalistlerin Müslüman kanı dökmesine destek vermiş olursunuz.
Kur’an-ı Kerim’in en doğruya ileteceğinden asla şüphe etmeyin. Muhammed ümmetine indirilmiş tek vahy olan Kur’an-ı Kerim’in ayetlerine önyargısız ve pazarlıksız bir şekilde teslim olun. O’nun dışındaki kitaplardaki bilgilerin doğru olup olmadığını sorgulamadan asla kabul etmeyin. Yoksa uydurulmuş sahte vahylere tabi olmaktan kendinizi kurtaramazsınız.
Hz Muhammed’in örneğimiz olduğunu sakın unutmayın. O, Kur’an’a uyarak bizlere örnek olmuştur. Biz de Kur’an’ı rehber edinerek O’nu örnek almalıyız. Şunu açıkça belirteyim ki; Peygamber’in adına uydurulmuş hadislerle amel edenler de, o hadislerden hüküm çıkartan mezhepçi âlimlerin içtihadlarına göre amel edenler de Peygamber’in yolunu değil, hiziplerinin yolunu izlemiş olurlar.
Kur’an-ı Kerim’in ayetlerini göz ardı ederek, Kur’an’a rağmenci tutumlarını bırakmayan liderlerin peşinden gidenlerin hepsinin hesap gününde Cehenneme, Allah’ın kitabını rehber edinenlerinse Cennete gideceklerini unutmayın.


Yüce Rabbimiz ahiret hayatının dünya hayatından daha hayırlı ve devamlı olduğunu açıklamıştır. Bu yüzden dünya hayatına aldanıp ahiret hayatını göz ardı etmeyin. Maddi ve manevi tüm gücünüzle ahiret günü için hazırlanın. Dünya hayatına sadece gerektiği kadar zaman ayırın.
Hesap gününde hesaba çekilmezden önce, atalar dini mensubu olup olmadığınızın muhasebesini yapın. Aksi halde Müslüman gibi yaşar, kafir olarak ölürsünüz.

Vatikan ve Papa'nın Gizli Türkiye Senaryosu


vatikan-ve-papanin-gizli-turkiye-senaryosu-tahir-tamer-kumkalePapa'nın Türkiye ziyaretinin perde arkasında yatan gizli olaylar nelerdir? Papa İslam Dini ve Hz. Muhammed'le ilgili sözleriyle yeni bir haçlı seferi mi başlatıyor? 

Dinler arası diyalokla ne yapılmak isteniyor? Türkiye üzerinde sürdürülen psikolojik harekatın perde arkasında yatan gerçekler nelerdir? Katolik ve Ortadoks birlikteliği gerçekleşiyor mu? Papa Ayasofya ziyareti ile ne elde etmek istiyor? Konstantinopolis hayali neden hala gündemde? 

Papa 16. Benediktus 28 Kasım 2006 tarihinde Vatikan Devlet başkanı sıfatıyla cumhurbaşkanımızın davetlisi olarak Türkiye'yi ziyaret edecektir. Müslümanlık ve özellikle Türkiye aleyhtarı beyanları ile gündeme gelen Roma Katolik Kilisesinin ruhani lideri Papa 16. Benediktus'un Almanya ziyareti sırasında Regensburg İlahiyat Fakültesinde akademisyenlere hitaben yaptığı konuşmadaki olay yaratan sözleri bardağı taşırmıştır. 

Bütün İslam alemi adeta yeni bir haçlı savaşı başlatan papayı şiddetle protesto etmiştir. Papa 16'ncı Benediktus'un Türkiye'ye gelişi ile ilgili spekülasyonlar hiç bitmemiştir. İslam hakkındaki radikal söylemleri dolayısıyla halkımız papanın ziyaretinden memnun olmamıştır. Ülkemizin aydınlarından da bu ziyaret ile ilgili son derece menfi görüşler yayılmaktadır. 

Ülke gündemindeki önemli olaylar ardındaki gerçekleri uzman yazarları vasıtasıyla Türk kamuoyuna yansıtmayı görev edinen Pegasus Yayınları elinizdeki özgün eserle Papa ziyaretinin arka perdesini aralamakta ve halkımızı bilgilendirme görevini yerine getirmenin gururunu taşımaktadır.

Ateist profesör Dawkins'e muhteşem cevaplar..