26 Aralık 2014 Cuma

DÖNMELER VEYA BİR YAHUDİ TARİKATI : Dönmeler geçmişte, sinsice saldırıyorlardı. Şimdi ise gün üstüne çıktı. Onlar ki; biz ve onlar diyerek insanları duyguda, düşüncede, inançta, yaşamda ayrıştıranlardır.Onlar ki; toplumun birliğine, bütünlüğüne kardeşliğine dinamit koyanlardır.

 

Birleştirme yerine ayrışmayı, sevgi yerine nefreti, hoşgörü yerine öfkeyi yansıtanlar; haktan, hukuktan adaletten barışta kardeşlikten birlik ve beraberlikten bahsedemez.
Bölenler böldürenler, hak yiyen hak yedirenler, haksızlık yapan haksızlığa neden olanlar cezasız kalırsa, toplumdaki dengesizlik artar, huzur ve güven kaybolur.

Amaç; karanlık odakları, karanlık kişileri, anladıkları dilden karanlığa gömmek. Peki ama ya karanlık odaklar, karanlık kişiler kendileri ise, içiçe ise kim kimi karanlığa gömebilir ki.

Dün laik çağdaş görüntü altında Ermenicilik oynayanlar, soykırım iddialarının papağanlığını yapanlar vardı.

Ermeni terör örgütü Asala terör örgütü yerine PKK’yı kurdular. Kürt kimliği şemsiyesi altında kanlı saldırlar yaptılar.

O da başarılı olamadı. Açılım saçılım süreci adı altında ihanet yapılanması sürerken, bu kez üçüncü sacayağı olan İslamcı görüntülü kanı bozuklar İslamcı kimlikleriyle sahnede yerlerini, aldılar.

Laik çağdaş örgütlerde veya İslamcı tarikat ve cemaatlerde yuvalanmış İslamcı dönme Ermeniler ve terör örgütünde yer alan Marksist Ermeniler nerede?

Onlar siyasetçi kimliğindeler.
Onlar gazeteci kimliğindeler.
Onlar akademisyen kimliğindeler.
Onlar sivil toplum örgütü temsilcisi kılığındalar.

Rum isyanından sonra boşalan Osmanlı hariciyesine yerleştirilen Ermenilere, Osmanlı Devleti’ne hizmetlerinden dolayı millet-i sadıka adı verildi.

Osmanlı döneminde el üstünde tutuldular.
Devletin en önemli görevlerine getirildiler.
Cumhuriyet döneminde müzikten, sanata, her alanda değer gördüler.
Ama onlar kin nefret ve öfkelerini yenemediler.
Anadolu topraklarında kardeşçe barış içinde huzur ve güven içinde yaşamayı içlerine dindiremediler
Tarihi gerçekleri tersyüz etmeyi varlık nedeni sayıyorlar.
Türkleri katil ilan eden kitaplar yayınlıyorlar, makale yazıyorlar.
Nefret söylemciliğini kimlik haline getiriyorlar
Türkler içindeki uzantıları ile Hepimiz Ermeni’yiz, grubu oluşturmayı başardılar.
Hepimiz Ermeni’yiz, diye sokaklara düşüyorlar.
Kalem oynatıcılarını el üstünde tutuyorlar.
Türkleri daraltmak, bunaltmak, ezmek için ellerindeki bütün imkanı kullanıyorlar.
İlmi gerçekleri tersyüz ediyorlar.
Bütün bulguları çarpıtıyorlar.
Kışkırtıcılıkları, nefretleri, kinleri her an canlı tutuyorlar.
Kalemlerinden kin nefret öfke kokuları akıyor.
Tek dertleri Türklerdir, Müslümanlardır.
Her sokağa düşüşlerinde kinlerinin, nefretlerinin şiddetini daha artırıyorlar.
Milli andı kaldırdılar.
Müslümanın  devlet dairelerinden silinmesini istiyorlar.
islamla ilgili hiç bir şey ağızlarına almazlar.
Onlar ne kadar vatan haini Yahudi , Hiristiyan , Dinsiz ,Ateyist varsa onlara övgü düzerler.
Geleneksel  Osmanlı , Arap , İran  ve Müslüman düşmanlığının gizli sinsi alçak savunucularıdır.

Onlar; içimizdeki dönmelerdir. Crypto-Yahudilerdir.
Bir Dönmenin  kuyuya attığı taşı bir milyon Müslüman çıkartamaz.

ABD de , Avrupada Hiristiyanmış gibi görünürler ( Avanjelik )

Türkiyede ( Sabatayist ) Selanik dönmeleri
Ermenistanda ( Pakrudinu )
Müslüman görünen Bahailer ve bozuk tahrifçi dini cemaatları
Kürt Yahudiler
Alevi Yahudiler
İran’da MEŞHED Yahudileri. Dıştan Şiî gibi görünür, içten Yahudidir.
KAFKASYA TAT Yahudilerinin bir kısmı Müslüman postuna bürünmüştür.
Tatar kökenli Kırım KIRIMÇAK Yahudilerinin bir kısmı da Müslüman görünür.
OSMANLI devletinin ve hilafetinin yıkılmasına sebep olan isyancı, radikal, tekfirci tahrifçi hareketin kurucusubunlardır.



Moiz Kohen, “Tekin Alp” takma adıyla niçin ateşli Atatürkçülük ve Türkçülük kitapları yazmış ve niçin kitaplarından birine Kahr Olsun Şeriat başlıklı bir bölüm koymuştu?
Müslüman Türklerle Müslüman Kürtleri birbirine bunlar  düşürmüştür?
Yirminci asırda Türkiyede Marksizm , Sosyalizim  bayrağını açanların tamamı niçin Yahudi veya Sabataycıdır?
Türkiyedeki İslamî uyanış hareketi dejenere edilmiştir?
Dünyanın her yerinde Türkiyedeki gibi sağcı solcu davalarını çıkarmışlar ve insanları birbirine kırdırmışlardır.
Türk ve Müslüman isimleri taşırlar ama gönülleri kalpleri hınç doludur.
Onlar; Müslüman görünümlü Gürcü, Rum, Yahudi ve Ermeni dönmeleridir.
Ajite etmek, nefret kusmak kimlik kişilik yaşam amaçları olmuştur.
Vatan evlatlarını kirli niyetlerle suçlamak, zan altında bırakmak, karalamak amaçları olmuştur.
Rum, Gürcü, Yahudi, Ermeni kimliklerini taşıyan ve bu ülkenin asıl vatandaşları olanlardan hainler çıkmaz. Onlar gerçek kimlikleriyle varlıklarını sürdürmektedirler.
İhanet içinde olanlar; kimlik değişimi içinde zehir kusanlardır.
Türk Müslüman Milleti kışkırtıcı tipleri iyi tanımalıdır.

DÖNMELER yalan söylemekte, kandırmakta, aldatmada çok beceriklidir. İftira atmakta üzerlerine yoktur. Ne yazık ki başarılı olanlar da, amaçlarına ulaşanlar da bunlar olmaktadır.
Hemen her toplumda; yönetici-yönetilen ilişkileri benzerdir. İnsanlar rollerini oynar. Toplum oyuncuların yeteneğine göre alkışlar ya da protesto eder. Toplumda cinayet, intihar, fuhuş, hırsızlığın artması, yalan talan, ikiyüzlülüğün meziyet haline gelmesi, halkın bir kesimini ilgilendirmez.. Yandaşlık; gözleri kör, kulakları sağır, kalpleri mühürlü yapar.
Her şeyin çok iyi olduğunu söyleyenlerin veya tersini ileri sürenlerin aynı sakızı çiğneyenlerin Deve mi, Kuş mu olduklarını düşünürüm!
Devekuşuna sormuşlar; Deve misin, Kuş musun? O da, Ben deveyim demiş… O halde Koş demişler. Ben kuşum, koşamam demiş. Madem kuşsun, o halde uç demişler. Ben deveyim, uçamam, demiş.
Yani, ne develiğin gereğini yerine getirebilmiş, ne de kuşluğun.
Aynı soruyu, din edebiyatı yapanlara da sormak gerek. Siz; Müslüman mısınız, münafık mısınız?


Ne diyeceklerini, nasıl cevap vereceklerini gerçekten merak ediyorum. Çünkü bunların Müslümanlıkları da sahte, sözleri ve yaptıkları da.
Aynen devekuşu gibiler. Ne develer, ne de kuşlar.
Ama, şu da var: İşlerine geldiğinde hem develiği, hem de kuşluğu çok iyi kullanıyorlar!..
Münafık, kafirden daha alçaktır.
Toplumların en büyük sorunu; öyle olanlar değil, öyle görünenlerdir. İnsanlar, yanlış da olsa, samimi olarak bir yolda yürüyor ise, ondan bir zarar gelmez.
Ama öyle değil de, öyle görünüyor ise; böylelerinden uzak durmak ve onlardan korkmak gerekir! Öyle görünenler olarak münafıkları gösterebiliriz…
Kur’an’da 3 sınıf insandan söz edilir. Mü’minler, Kâfirler ve bir de münafıklar.
Buyrulur ki; Münafıklar, kâfirlerden daha tehlikelidir. Ve hatta, daha alçaktırlar.
Niçin? Çünkü, kâfir olanı herkes bilir ve ona göre tavır alır. Ama münafıklar; kâh Müslüman görünürler, kâh kâfirlerle iş tutarlar. Yani, fırıldaktırlar. Dolayısıyla, onlara güven olmaz.
Aynı tehlike, görüntüler ile müslümancılık oynayan münafıklar için de geçerlidir.
Müslüman geçinenlerden kork.
Zira, her zaman yazdığım gibi; Bu ülkede, Samimi Müslümanlar evet vardır.
Ama, Müslüman geçinenler ile Müslümanlıktan geçinenlerin sayısı da yabana atılmayacak kadar çoktur. Aynı düşünce; milliyetçi, demokrat liberaller için de geçerlidir…
Gerçekten de; Türkiye’nin bağımsızlığını ve bağlantısızlığını savunup, bu ülkenin peyk olup sömürülmesine karşı çıkan ve bunun da gereğini yapan samimi Müslümanlar, demokratlar, milliyetçiler vardır.
Ama, bunun yanı sıra; Müslüman geçinenler de vardır… Din, iman der malı götürür, şeytanın dostları olarak sömürüde istismar çarkının sürmesinden yararlanırlar, onların sözcüsü olur, soygunlara sessiz kalırlar.
Bu ne perhiz, bu ne turşu. Müslüman geçinenler böyledir işte.
Bir de Müslümanlıktan geçinenenler var ki, onları hiç sormayın. Gazetelerdeki manşetlerde, yazılarda ve TV’lerdeki konuşmalarda görülüyor.
Bunlar, Müslüman mıdırlar, Müslüman geçinenlerden midir, yoksa Müslümanlıktan geçinenlerden mi?
Bir başka şekliyle sorarsak; Devekuşu mudurlar, yoksa deve veya kuş mu?
Ama, şurası bir gerçek: insanlar aladatılıyor, yanıltılıyor. Ama yanıltılan da, aldatılanlar da ne ilginç ki halinden memnun. Ya memnun olmayanlar?



Dönmelerin inanç Esasları

Dönmelik, “Osmanlı tebasından olup dini ve siyasi ideallerine daha rahat ulaşabilmek için İslâmı kabul etmiş görünen Yahudi cemaati şeklinde tanımlanmaktadır.

Dönmeliğin tarihçesine baktığımızda Dördüncü Sultan Murad döneminde Sabatay Sevi’nin sahte ihtidasıyla başlar. Bu yüzden onlara dönme dendiği gibi liderlerinden hareketle “Sabatayistler” de denir.

XII. yüzyıldan beri süregelen bu batıl itikat hareketi, Selânik’in Osmanlı’dan Yanunistan’a ilhakından sonra Yunanistan’da siyasi ve dini anlamda Yahudiliğe rücu etmek için bazı teşebbüslerde bulunurlar. Bunlar şöylece sıralanmaktadır:

1- Selânik’in Yunanistan’a ilhakından sonra orada Yunanlı olarak kalan bazı dönmeler Yahudiliğe rücu için Yunan hükümetine müracaat ederler. Bu iş için görüşlerine başvurulan Selânik Yahudileri çeşitli manialar ileri sürerek olumsuz kanaat serdederler.

2- Atina’da Yunan Meclis-i Mebusanı azasından olanMustafa Efendi adında bir dönme tarafından Gonatas’a müracaat ederek, mübadele hükümlerinin Türk ve Rumlara münhasır kalmasını ister. Ayrıca kendilerinin Türk ve Müslüman olmadıklarını ileri sürerek mübadeleden azade bırakılmaları lazım geldiğini talep eder. Kendi harslarının/kültürlerinin Yahudi olduğunu iddia eder. Gonatas ise Meclis-i Vükelâda bu meseleyi müzakere ederek red cevabı verir.

3- Yine Meşrutiyet’in ilânından sonra kendi aralarında akdettikleri bir kongrede asıllarına (Yahudiliğe) dönmek meselesi uzun uzadıya münakaşa edilir. Meşhur dönme Cavit Bey vakit gelmediğini beyanla buna mani olur.Türkiye’de ise Cumhuriyetin kurulmasıyla dönmeliğin tarihe kavuştuğu savunulmuştur.

İtikadlarına gelince, onların hurafelerle dolu inanç esasları şöyle hülasa edilir

“1- Gerçek tanrı olan İsrali’in Tanrısı’na inanırım.
“2- Sabatay Sevi’nin gerçek mesih olduğuna inanırım.
“3- Tevrat’ın gerçek Tevrat olduğuna inanırım.
“4- Tevrat’ın değiştirilmediğini ve yürürlükte olduğuna inanırım.
“5- Sabatay Sevi’nin dünyanın dört trafına dağılmış olan İsrailoğulları’nı bir araya toplayacağına inanarım.
“6- Ölülerin dirileceğine inanırım.
“7- İsrail’in Tanrısı’nın, Süleyman Mabedini yukarıdan aşağıya bina edilmiş olarak göndereceğine inanırım.
“8- İsrail’in Tanrısı’nın bu dünyada cemalini göstereceğine inanırım.

“Dönme âmentüsünün son maddesi “gerçek mesih” Sabatay Sevi’nin gönderilmesini isteyen dua cümlelerini ihtiva eder(*).”

Bunların dışında yine inanç nokta-i nazarında bazı özellikleri de şöyledir:

1- Gizli Yahudi adı kullanırlar.
2- Reislerini mukaddes sayarlar.
3- Osman babayı ilah sayarlar.
4- Gizli Yahudi nikahı yaparlar.
5- Türklerle evlenmezler.
6- Ölülerini Müslüman mezarlığına gömmezler.
7- Dönmeliklerini gizlerler.
8- Dönmeliğin gündeme gelmemesi için çabalarlar.
9- Günah çıkarırlar.
10- Gizli mabedleri vardır.
11- Ölü kadınları erkek gasaller yıkarlar. Dönmeler kendi aralarında
Karakaşlar, Kaplancılar, Yakubiler diye de üç guruba ayrılırlar.


Bunlar daha çok Edirne, İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa’da yaşamaktadırlar. Yoğun olarak bulundukları yer Selânik olduğu için dönmelere “Selanik dönmesi” de denilmektedir. Bundan dolayı mübadele sonrasında Türkiye’nin çeşitli şehirlerine gelip yerleşen dönmelerden doğum yerleri Selânik olanlar Selânik ismini değiştirmişlerdir. Kapalı bir cemaat hayatı yaşadıkları için dönmeler sır vermemeye özen göstermişler, eskiden olduğu gibi bugün de Türklerin yanında Türk isimlerini, kendi aralarında ise Yahudi isimlerini kullanagelmişlerdir.

“Dışişleri, maliye, eğitim, basın-yayın ve üniversiteler başta olmak üzere çeşitli alanlarda görev yapanların yanında, özellikle ticaret ve sanayide önemli başarılar elde eden dönmeler de vardır. Bugün Türkiye’nin en etkili aydınları, gazete sahipleri ve köşe yazarları arasında dönmelerin de bulunduğu iddia edilmektedir. (**)”

Siyonist kongrelerde önemli mevkilerde yer alan dönmelerin bazan sinsi, bazan ise açıktan açığa fakat muttariden İslâm’a ve Müsülanlara saldırmaktan, karalamaktan geri durmadıkları bir gerçektir. Gayız ve husumetleri hiç bitmeyen dönmelerin, intikam hislerini tatmin için Türk milletinin mukaddes hislerini hançerlemek başlıca görevleridir. Müslümanlığa avdeti irtica telakki ederken, Yahudiliğe avdeti ilerleme olarak kabul ederler...

TARİHİMİZİ tahrif ede ede, milletimizi hafızasız aliene bir toplum haline getirdiler.

 Ortaya sun'î (yapay), düzmece, uyduruk bir tarih çıkarttılar. Halide Edip Adıvar "Türkiye'de Şark, Garp ve Amerikan Tesirleri" adlı kitabında; bizde lisan ve tarihe yapılan devlet müdahalesinin, Hitler Almanya'sındakinden ve Stalin Rusya'sındakinden daha fazla ve daha şiddetli olduğunu yazıyor.

Okullarda, üniversitelerde okutulan resmî tarihte birçok gerçek ya tersyüz edilmiştir,
yahut hiç okutulmamaktadır

Tanzimat'tan bu yana vaki olan ihtilal, darbe, büyük değişim hareketlerinde
• Masonların,
• Sabataycıların,
• Dönmüş veya dönmemiş öteki Yahudilerin,
• Tekin Alp takma adıyla sözde Türkçülük ve milliyetçilik yapan kişinin ve benzerlerinin,
• "Boğaziçi aşireti"nin,
• Misyonerlerin,
• İngiliz, Amerikan ve diğer emperyalist ülkelerin ajanlarının... isimlerinden,
rollerinden, tesirlerinden bahs edilmemektedir.

Düşünebiliyor musunuz? Yüzlerce, binlerce yakın tarihimiz kitabı yazılıyor, okutuluyor ve bir kere bile Sabataycılardan bahs edilmiyor. O Sabataycılar ki, yakın tarihimize damgalarını vurmuşlardır. 

O Sabataycılar ki, şişirme ünlülerinden birinin New York'ta "Biz, yirminci asırda iki devlet kurduk. Biri İsrail, ötekisi de Türkiye....." dediği iddia ve rivayet edilmektedir. 

Son seksen-doksan yıl içinde Türkiye'de birtakım marksist faaliyetler yapıldı; birtakım Türkiyeliler bu ülkeyi, bu halkı, bu devleti Marks'ın ve Lenin'in ideoloji ve sisteminin kurtaracağını iddia etti. Bu konuda binlerce araştırma yayınlandı.

Türkiye'deki bütün marksist fikir adamlarının, aksiyoncuların, önde gelen şahsiyetlerin Sabataycı olduğunu bir tek satırla yazan tarih kitabı var mıdır? Maalesef yoktur. Farmasonlar da yakın tarihimize damgalarını bastılar. Peki okul ve üniversite kitaplarında onlardan niçin bahsedilmiyor? Bir liseli Türkiye çocuğunun Sultan Beşinci Murad'ın Farmason olduğunu bilmeye hakkı yok mudur?

Müslüman Türkiyelilerin, bir kitabına "Kahr olsun Şeriat!" fasıl başlığını koyan Tekin Alp'i, nâm-ı diğer Moiz Kohen'i tanımaya hakları yok mudur?

Tarihçi Nihal Adsız'ın "Gök Sultan" diye övdüğü Sultan İkinci Abdülhamid Han'ı okul ve üniversite kitaplarında yerin dibine batırıyorlar; onu tahtından indiren İttihad'çıları, Jön Türkleri, cryptoları baş tacı ediyorlar. Otuz üç yıllık saltanatı boyunca devletin, ülkenin bütünlüğünü korumuş, memlekete nice faydalı müessese kazandırmış Türk asıllı ve imanlı bir devlet başkanına olan bu kin nereden geliyor?

 Onu beğenmeyenlerin, onu alaşağı edenlerin bu halka, bu devlete, bu ülkeye verdikleri zararı biliyoruz. 1909'da Abdülhamid Han'ı tahttan indirdiler, 1911'de Trablusgarb'ı (Libya) ve Oniki adaları İtalya'ya; 1912'de koskoca Rumeli'yi Balkan devletlerine kaptırdılar; 1918'de Mondros'ta teslim bayrağını çektiler ve Alman denizaltıları ile Türkiye'den kaçtılar.

1909 ile 1918 arasında sahte hürriyet kahramanları Osmanlı ülkesini, devletini, halkını batırdılar, bitirdiler, mahv ettiler. 

Vatan sathını darağaçları ile doldurdular, gazetecileri sokak ortasında katl ettiler, savaş yıllarında halkı açlıktan öldürdüler, Sarıkamış'ta yüz bin askerimizi soğuktan dondurdular, vagon ve bulgur ticaretleriyle efsanevî haram ve kara servetler elde ettiler, on yıl boyunca "Hürriyet, adalet, müsavat, uhuvvet" bağırtıları ve böğürtüleri içinde korkunç bir devlet ve parti terörü icra ettiler.

 Onlar kahraman oldu, zavallı Sultan Abdülhamid kızıl sultan ve hain oldu. 

En büyük suçu neydi? Filistin'i siyonistlere peşkeş çekmemek mi?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder