22 Ekim 2014 Çarşamba

ALİSİZ ALEVİLİK : Alevilik bir dinmiki Meshebi olsun Alevilik dinse Peygamberi Kim Geçmişten Beri Bu Milleti Dini Ayrıştırma Projesidir

Alisiz Alevilik









Alevilik Din Mi? Alevi İstekleri


Aleviler her konuşmada Müslüman olduklarını söylerler. Kimseye nesin dendiği yok zaten. İstedikleri gibi inanmakta ve davranmakta serbesttir insanlar. Ancak isteklerine göz attığımızda bazı tutarsızlıklar görüyoruz.

1- Alevilik bir inanç kurumu olarak kabul edilmeli ve ayırımcılığa karşı her alanda yasalarca güvence altına alınmalıdır.

Burada karşımıza bir demokrasi sorunu çıkmakta. Gerçek bir demokraside bu gibi sorunlar ortadan kalkacaktır. Bu ülke insanı yıllarca Alevilerle bir arada yaşamış komşusunun alevi olduğunun farkına bile varmamıştır. Yaşanan bazı olaylar oturmamış demokrasimizin derin çabaları sonucunda gerçekleşmiştir. Bunlar biliniyor artık. Ayrıca çoğunluğun var saydığı dillendirilen şimdiki sistemimizin içinde Müslümanların da ne zorluklar yaşadığı biliniyor. Bu bir demokrasi sorunudur. Ancak demokrasimizin zaman içinde gerektiği şekli alacağına inancım sağlamdır.

2- Zorunlu din dersine son verilmeli.

Devletin bütün tebaasını Müslüman kabul etmesinden kaynaklanan bir uygulama. Bunun böyle olmadığı görüldü ve hep sözünü ettiğimiz yerleşecek olan demokrasi bunu çözecektir. Gerek aleviler gerekse başka din mensupları bu konuda haklıdır. Çocuklarımızın sınıflarında başka dine mensup çocuklar olduğu hepimizin malumu. Bu çocuklara İslam’ın şartlarını anlatmanın bir mantığı yok.
3-Resmi olarak cemevleri ibadet yeri olarak kabul edilmelidir.
Cem evlerinin ibadet yeri olarak tanınmasının ne gibi mahzurları olabilir? Hıristiyan’ın ibadet yeri kilise, Musevi’nin ibadet yeri sinagog, Müslüman’ın ibadet yeri ise camidir. İslam’da ibadet yeri tektir ve adına cami denir. Şimdi hem Müslümanım hem de benim ibadet yerim cemevidir dersek çelişki doğar. O zaman caminin bir alternatifi cemevi olur ve yüz yıl sonra camilerin kaldırılıp belki de gelenek olarak cem evlerinin ibadet yeri olarak kullanılmasına kim mani olabilir?



1400 yıldır Peygamberimden bu yana İslam’ın ibadet yeri olan caminin yerini cemevinin alması bidadını yerleştirmeye kim cesaret edebilir ve kim bu vebali alabilir? Hem Müslümanım, hem de benim ibadet yerim cami değil demenin mantığını kim nasıl izah edebilir. Ama cemevleri kültür evi olarak hayatiyetini sürdürebilir ve buna kimsenin itirazı olmaz. Ben Müslüman değilim ve benim ibadet yerim kilisedir yahut havradır diyen insana kim itiraz edebilir ki? Televizyonda izlediğimiz proğramlarla alevi ileri gelenlerine sorulan sorularda net cevaplar alınmamakta, kafa karışıklığı devam etmektedir.

Müslüman olduğunu söyleyip, sonra Müslümanın ibadethanesini reddedip ehlibeyt sevgisini öne çıkarmanın Müslümanlıkla ne alakası var? İslam’ın şartlarını yerine getirmeyip Müslümanlığı ehlibeyt sevgisinden ibaret sanan çarpık bir inanç Müslümanlık diye sunulabilir mi?

Her Müslüman içinde ehlibeyt sevgisini taşır. Peygamberini seven zaten ehlibeytini de sever. Bu sevgi Peygamberimizden kaynaklanan bir sevgidir. Peygamberimizin ikinci planda olduğu ama ehlibeytinin daha öne çıkarıldığı bir sevgiyi anlamakta zorlanıyorum.

4-Nüfus cüzdanlarında din hanesi olmamalı


İşte yerinde ve haklı bir istek. Birden fazla inanç sahibinin bir arada yaşadığı dünya toplumlarında kimin hangi dine mensup olduğunun ne önemi var. Komşumun dini değil insanlığı beni ilgilendirir. İnsan değilse ve Müslümansa ne fark edecek ki? Nüfus cüzdanında hangi ülke vatandaşı olduğumuz önemli. Birde kimlik bilgileri. Demokrasimiz yerine oturdukça bunlar olacak elbette.

5-Yasalar ve uygulamasında fiili eşitlik yaratılmalıdır

Bunun için somut örnekler verilmeli. Ben 50 yaşını aşmış bir insan olarak, şimdiye kadar ağır aksak giden bu demokraside bile hiçbir kurum ve kuruluşta sen alevisin şunu yapamazsın, şuraya giremezsin diye bir ayrımcılığa rastlamadım. Çeşitli kurumlarda genel müdürlük yapmış, parti başkanı olmuş alevi insanlara kim alevi olup olmadığını sormuştur? Bu istek sadece hedef saptırmadır. Ülkeyi karıştırmak isteyen güçlere çanak tutmaktan başka bir işe yaramaz.

6-Din ve ahlak dersleri zorunluluktan çıkarılarak, seçmeli ders haline getirilmelidir.

Zorunlu din dersleri ile ilgili 2 nci maddede gerekenler söylendi. Ama ahlak dersi diye bir dersin olmasında sakınca yok. Dinle ilgisi olmayan ancak bütün toplum tarafından kabul gören dürüst insan olma, devleti hortumlamama, yalan söylememe v.s gibi konuların okutulacağı ve yüksek nitelikli insan vasıflarının öğretileceği bir ahlak dersine sanıyorum kimse itiraz etmez. Bazı şeyler bizler tarafından söylenince çocuklar reddediyor ama hocaları söyleyince kabul görüyor. Bu gibi çatışmaları yaşamayan bir anne baba var mı?

7- Alevi yerleşim bölgelerine cami yapılmasına son verilmelidir.

Bildiğim kadarı ile bir iki istisna hariç camiler devlet tarafından yapılmamakta. Halk kendisi ihtiyaç duyar, eksiklik hissederse yaptırmaktadır. Eğer yaşanılan bölgede Müslüman var ve cami yapmak istiyorsa kimse mani olamaz. Eğer benim bilmediğim Müslümanın yaşamadığı ve külliyen Alevilerin yaşadığı bir bölgeye devlet cami yapmışsa yanlıştır. Bölge halkı inancına göre neye ihtiyacı varsa onu yapar. Namaz kılanın olmadığı bölgeye cami yapmanın mantığı yok zaten. Peygamberimiz ibadet yeri olarak camiyi seçmiş, ehlibeyti camiyi seçmiş ve namaz kılmış. Benim alevi kardeşlerim ehlibeyt sevgisi taşır ama onların ibadet mekânlarını istemez, ibadet yerimiz cemevidir der. Müslüman olmak Peygamberini sevmek ve onun yolunda olmaktır ehlibeytinin değil. Bunu da anlamakta zorlanıyorum doğrusu.

8-Hacı Bektaş Dergâhı ve diğer Alevi büyüklerine ait dergâhlar, Turizm Bakanlığı'ndan alınarak Alevi kuruluşlarının idaresine verilmelidir.

Bu bir teknik konu. Bakanlık tarafından değerlendirilecektir elbette. Bu sözü edilen yapılar kültür varlıkları ise, ülkedeki bütün kültür varlıkları turizm bakanlığına bağlıdır. Aksi halde yakın zamanda şehirlerin tarihi kalelerinin bile birer sahibi olacaktır.

9-Devlet bünyesindeki Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilmelidir

Son derece hassas bir konu bu. Demokratik sistem içinde laiklik ilkesi tam uygulanırsa böyle bir kurum gereksiz görülüyor. Bilinçli bir Müslüman toplumunda kanaatimce bu kuruma ihtiyaç yok. Ancak; bizim toplumumuz içinde Müslüman toplum daha ağırlıkta. Baştan beri sistem böyle düşündüğü için böyle bir kuruma ihtiyaç duyulmuş. Belki okuyan insan sayısı arttıkça ihtiyaç olmayacak. Düşünün Müslümanım diyen insanların büyük bölümü hem müslümanım der hem de yüce kitabımızı hiç okumamıştır. Allah’ın emirlerinden bi haber hayatı sona erer ve gider.

Şimdi bu okumayan insana biri çıkıp soygun yapmak Kuran’da yazıyor derse ne olacak. Tam anlaşılsın diye bu örneği verdim. Zaten yıllardır dinimize hurafeler sokulmuş, dinde olmayanlar var gibi gösterilmiş. Bu işin ticareti yapılmış, insanlar sömürülmüş, Müslüm Gündüzler icat edilmiş. Diyanet işleri başkanlığı hiç olmasa doğru bildiği insanlar aracılığı ile bilmeyen insana ön ayak oluyor.

Netice, isteyen istediği şeye inanmakta hürdür. İstediği ibadeti yapar, istediği ibadethanede yapar. Her dinin ibadet yeri bellidir. Müslümanın ibadet yeri camidir. Camiden başka yeri ibadethane edinmek isteyen Müslüman, dininin adını koyar ibadethanesini seçer.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder