Geliyorum diyen felâket: 'Kur'ân İslâm'ı' söylemi
İki yıkıcı oryantalist
proje var. Meseleyi kişileştirmeden, kimseyi kırmamaya özen göstererek bu iki
hayatî sorunu kısaca mercek altına almak istiyorum. Dünkü yazıda bazı genel
teorik gözlemlerde bulundum. Dil ve algılama sorunu ekseninde.
Bugünkü yazıda anlaşılır
ve net ifadelerle bu konuya biraz daha açıklık getirmek istiyorum. Umarım,
herkes anlamak istediği gibi anlamaz.
YÜZYILLIK İKİ TEHLİKELİ
PROJE
Batılıların iki asır
önce teorik temellerini attıkları oryantalist söylemin İslâm dünyası için
geliştirdikleri iki tehlikeli proje var.
Birincisi, İslâm'ın
protestanlaştırılması, sekülerleştirilmesi, böylelikle hayattan
uzaklaştırılması projesi.
İkincisi de, İslâm
dünyasının diriliğini, dinamizmini, canlılığını koruyan, her şeye rağmen
İslâm'la irtibatını sürdürmesini sağlayan 500 yıllık mücahede ve mücadeleyle
Selçukluların kurdukları, yine 500 yıllık mücadeleyle Osmanlıların korudukları,
Ehl-İ Sünnet omurganın çökertilmesi projesi.
Bu iki projenin hedefi,
Müslümanları birbirine düşürerek, bir daha ayağa kalkamayacakları kadar büyük
bir darbe vurmak.
Bu iki projenin somut
olarak hayat geçirilebilmesi için belirlenen hedef, hadislere ve Hz. Peygambere
(sav) saldırmak. Bu saldırının, uzun vadede, en kalıcı ve yıkıcı sonuç verecek
saldırı biçimi olduğunu düşünüyor Batılılar.
Soru şu burada:
Batılılar, neden Hz.
Peygambere ve hadislere saldırıyorlar peki?
Düşünün!
Sıra Kur'ân'a gelecek!
Bazı âyetler öne çıkarılacak ve sonuçta, 'bu kitap saçma -hâşâ- bir kitap'
diyecekler!
Müslümanlar da bu durumu
tevil edip duracaklar.
ÖRNEK, HIRİSTİYANLIĞIN
TARİHİ
Muharref Hıristiyanlığı
Aziz Pavlus kurdu. Peygamber olsa, insanlar din icat edemezdi oysa.
İlke şu burada:
Tevhid'in koruyucu kalkanı, Nübüvvet hakikati.
Luther 'İncil
Hıristiyanlığı' çağrısı yaptı. İncil'i çağın zihin kalıbına göre okudu. Her
şeyi yıktı. Sahte bir din icat etti.
İslâm'ı bekleyen tehlike
de bu!
'Kur'ân İslâmı' söylemi,
geliyorum diyen en büyük felâketlerden biridir. İslâm'ı protestanlaştırma
projesidir çünkü bu söylem.
KUR'ÂN TEMEL, SÜNNET
SÜTUN
Din, kuru bilgi kaynağı
değildir. Hayat kaynağıdır. 'Yaşayan Kur'ân' olarak tavsif edilen Hz.Peygamber
olmazsa din kalmaz.
Elbette ki, Kur'ân,
Temel'dir. Sünnet, o Temel üzerinde yükselen ve Temel'i ayakta tutan Sütun.
Sütun çökerse, gökkubbe de, Temel de çöker.
ÖNCE ÇAĞDAŞ HURAFELERDEN
ARINMAK!
İslâm'ı hurafelerle
doldurdular, diyorlar. Luther de öyle demişti. Ama asıl hurafeyi o üretti:
Sahte Din.
Dine Karşı Din icat
edecekler! O yüzden 'Uyuma!' diyorum.
Şunu iyi bilelim:
Kimseden çekmedi bu din, hurafe temizliyoruz, diyerek zihninin çağdaş
hurafelerle iğdiş edildiğini göremeyen çapsızlardan çektiği kadar!
Hurafeleri
temizleyeceğiz, diyorlar. Böyle diyenlere şu soruyu sormak zorundayız: İyi de,
kimsin 'sen'?
Hurafe 'sen'sin:
Ç/ağ'ın, insanın zihnini iğdiş eden seküler hurafelerinin kölesi!
DEVAMI :
VARIŞ NOKTASI NE, KALKIŞ
NOKTASI NEREYE DÜŞER?
Kalkış Noktası ve Varış
Noktası olmadan Kurân'a gidemeyiz. Çağın kavramlarını ve bağlamlarını Kur'ân'a
giydiririz sadece.
Soru şu burada: Varış
Noktası belli, Kur'ân ve Sünnet. İyi de Kalkış Noktası neresi?
Çağ'ın ağları ve
bağları, bağlamları ve kavramları. Yani bizim çağrı'mızın kurmadığı, zihnimizi
ve idrak biçimlerimizi allak bullak eden, bizi İslâmî duyuş ve düşünüş, varoluş
ve yaşayış biçimlerinden uzaklaştıran ve devâsâ bir ağ'a dönüşen seküler çağ!
Kalkış Noktası burası. Bu ağ!
ÜMMÎLEŞME'DEN ASLÂ!
O yüzden, bura'yı zihnen
ve idrak açısından terketmeden, çağ'ın ağlarını ve bağlarını, kavramlarını ve
bağlamlarını aşma çabası göstermeden yani Ümmîleşmeden Kur'ân'a gidemeyiz:
Çağdaş hurafeleri Kur'ân'a giydirir, her şeyi tarumar ederiz!
O yüzden önce Zihinsel
Hicret şart, diyorum.
Özetle 200 yıllık
oryantalist proje şunu hedefliyor:
Hadisler tartışılsın!
Ardından Peygamber'in konumu tartışılsın ve devredışı kalsın!
Sonuçta, Her kafa
Kurân'ı yorumlasın, neredeyse kelle sayısı Kur'ân çıksın. Nifak çıksın ve
insanlar dinden uzaklaşsın, kaçsın!
Sözün özü: Hadisleri,
Hz. Peygamberi tartışmalı hâle getirip Kur'ân'ı kıt akıllarına göre yorumlayan
Müslüman Lutherler icat edecekler!
Oysa, diğer dinler
paçavraya çevrildi. Niçin? Peygamberi olmadığı için.
Tevhid, peygamber varsa,
korunur. Yoksa, önüne gelen 'tanrılığa' soyunur.
Son söz: Hadisler,
Kur'ân'ın önüne geçiyor, diyenler, kendilerini hadislerin de, Kur'ân'ın da
önüne geçirdiklerini görebiliyorlar mı acaba?
YENİŞAFAK / Yusuf Kaplan
*****************
Amerika Türkiyenin Dostu Değil En büyük Düşmanıdır, vede En büyük Düşmanı olmaya devam edecektir.
Amerika hiç birzaman Türkiyenin Toprak bütünlüğünü ve tanımamıştır.
Eskiden Türkiyeye Okullar ile misyoner okulları açar ve diğer ülkelerin okullarına finansal destekte bulunur vede buradan mezun olanları, rum ve ermeni azınlığı devlete kışkırtmakta kullanırdı.
şimdi ise fakir ve zeka seviyesi yüksek başarılı gençleri burslu öğrenci adı altında kendi okullarında eğitip onları beli bir süre kamu kuruluşlarında çalıştırıp ülkemizi karıştırmak için ajan provakatör olarak yolamaktadır.
************
İslamiyet gelince (yahudi hrstyan komünizm ateizm
brahmanizm budizm ) orta çağdaki hakimiyyetleri yıkıldı. İslamiyeti yok etmek
için, HRISTYANLAR : Misyoner Teşkilatını kurdular.
Bu işte en ileri giden, ingilizler
(hrsıtyan) Londrada Müstemlekeler nezâreti [sömürgeler] kuruldu. Yahudiler ve
Materyalizm Masonlar( Rotary kulübü Gladyo Biraderler Bilderberg Lıosn vb) ise, dinleri (islamiyeti) yok etmeğe çalışıyorlar. Akla, hayâle
gelmiyen (ingiliz siyonizm mason projesi) planları hîleleri ile ve askerî ve
siyâsî kuvvetler ile islamiyete saldırdılar. islam devletlerini ülkelerini böl
parcala yok etmek ve .tabî'î servetleri sömürmektir, ekonomik bakımdan,
dünyânın en kuvvetli teskilâtı hâline gelen, misyonerlik ve masonluk
teskilâtları, akl almaz bir faaliyetin içerisine girdiler. islâm ülkelerinde ve
dünya basınında islamı itıbarını ve devletlerini yıkabilmek için, korkunç bir
islâm düsmanlıgı baslattılar.... Bunların yazdıkları, dinleri kötüliyen
kitâpları okuyan ve misyoner yahudi merkezli masonluk kuruluşları islama karşı
yalanlarına, iftirâlarına aldanan bazı osmanlı son dönemleri ittihat terakki ve
günümüzdeki kemalistler de, din câhili müşrik oldular..... ingiliz siyonizm mason
projesi plânlarını, müslimân ülkelerinde sinsice tatbik etdikleri, devlet
adamlarını aldatdıkları, müslimânlara, akla, hayâle gelmiyen işkenceler
yapdıkları ve Hind ve Osmânlı islâm devletlerini yok etdikler.....(arşiv
incele)
KURANI KERİMDE : İNGİLİZ SİYONİZM MASON PROJESİ
Allah Kuranı kerimde Maide 82 Ayetinde : İslamiyyetin en büyük düşmanı,
yahudiler ve müşriklerdir) buyurdu.
Kıskançlık ve maddi (kapitalizm kültür- yaşam) çıkar yüzünden Kur’ana
inanmadılar. (Bekara146)
Ehl-i kitap ve müşriklerden olan inkârcılar, Cehennem ateşinde ebedi olarak
kalırlar. Onlar, halkın en şerlileridir. (Beyyine 6)
Aklı Bilgisi ve Vicdanı olan, bun düşmanları tanır ...
BAKARA 120
Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı
olmayacaklardır.
(İNGİLİZ SİYONİZM MASON PROJESİ : iSLAM DÜNYA düzenini yıkmak inancını yok
etmek tahrif etmek için Türkiye Cumhuriyeti kuruldu (ARŞİV İNCELE)
MÜCADELE 22 AYETİ MEALEN
(Allahü teâlâya ve kıyâmet gününe îmân edenler, Allahü teâlânın ve resûlünün
düsmanlarını sevmezler. O kâfirler ve münâfıklar, mü’minlerin anaları,
babaları, ogulları, kardesleri ve baska yakınları
olsa da, bunları sevmezler. Böyle olan mü’minleri Cennete koyacagım) buyuruldu
( SEVMEK KALPTE OLUR ONLARLA İYİ GEÇİNMEK KALBİNİ KIRMAMAK AYRIDIR BU İNCELİĞİ
ANLAMAK GEREKİR )
Islâmiyyete karsı duranları ve müslimânlara düsman olanları sevmemek, bunları
düsman bilmek farzdır Allah ın emridir.....
TEVBE 17 AYETİ MEALEN:
(Kâfirlerin câmi’ yapmaları câiz degildir. Yerinde ve yarar bir is degildir.
Onların câmi’ yapmaları ve diger bütün begendikleri isleri,(okul vb) kıyâmetde
kendilerine yaramıyacak ve Muhammed aleyhisselâma tâbi’ olmadıkları için,
Cehenneme girip, çok acı azâblarda sonsuz olarak cezâlandırılacaklardır)
buyuruldu.
ALİİMRAN 85 AYETİ MEALEN
(Muhammed aleyhisselâmın getirdigi Islâm dîninden baska din istiyenlerin,
dinlerini Allahü teâlâ sevmez ve kabûl etmez. Dîn-i islâma arka çeviren,
âhıretde ziyân edecek, Cehenneme girecekdir) buyuruldu.
Bir kimse, binlerce sene ibâdet etse ve ömrünü, nefsini temizlemekle geçirse ve
güzel huyları ile TOPLUMA ve kesf etdigi bilimsel buluşlar ile, bütün insanlara
fâydalı olsa,
son peygamber islam dinine İMAN etmedilçe tabi olmakdıkca sonsuz mutluga
kavusamaz. kafirdir...
NİSA 14 AYETİ MEALEN
(Allahü teâlânın ve Peygamberi Muhammed aleyhisselâmın emrlerine aldırıs
etmiyenler, begenmiyenler,
asra, fenne uygun degildir, modern ihtiyâclara kâfi degildir diyenler,
kıyâmetde Cehennem atesinden kurtulamıyacaklardır. Bunlara, Cehennemde, çok acı
azâb vardır) buyuruldu.
FATİHA 7 ( DUA ) AYETİ MEALEN
BİZİ ( müslüman) GAZABINA (geçmiş milletler ve yahudiler ) UGRAYAN VE
SAPIKLARIN ( müşrik ateist hrstyan budizm brahmanizm) YOLUNA DEĞİL DOSDOGRU
YOLLARINA İLET ALLAHIM...
**************
Ülkemizin inanç yapısını bozmak için Müslüman gibi görünüp, misyonerlik faaliyeti yürüten grup ve yapılanmaları izleyen Milli İstihbarat Teşkilatı, Başbakanlık ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na “gizli” koduyla 4 sayfalık bir bilgi notu gönderdi.KURANI KERİMDE : İNGİLİZ SİYONİZM MASON PROJESİ
Allah Kuranı kerimde Maide 82 Ayetinde : İslamiyyetin en büyük düşmanı, yahudiler ve müşriklerdir) buyurdu.
Kıskançlık ve maddi (kapitalizm kültür- yaşam) çıkar yüzünden Kur’ana inanmadılar. (Bekara146)
Ehl-i kitap ve müşriklerden olan inkârcılar, Cehennem ateşinde ebedi olarak kalırlar. Onlar, halkın en şerlileridir. (Beyyine 6)
Aklı Bilgisi ve Vicdanı olan, bun düşmanları tanır ...
BAKARA 120
Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır.
(İNGİLİZ SİYONİZM MASON PROJESİ : iSLAM DÜNYA düzenini yıkmak inancını yok etmek tahrif etmek için Türkiye Cumhuriyeti kuruldu (ARŞİV İNCELE)
MÜCADELE 22 AYETİ MEALEN
(Allahü teâlâya ve kıyâmet gününe îmân edenler, Allahü teâlânın ve resûlünün düsmanlarını sevmezler. O kâfirler ve münâfıklar, mü’minlerin anaları, babaları, ogulları, kardesleri ve baska yakınları
olsa da, bunları sevmezler. Böyle olan mü’minleri Cennete koyacagım) buyuruldu
( SEVMEK KALPTE OLUR ONLARLA İYİ GEÇİNMEK KALBİNİ KIRMAMAK AYRIDIR BU İNCELİĞİ ANLAMAK GEREKİR )
Islâmiyyete karsı duranları ve müslimânlara düsman olanları sevmemek, bunları düsman bilmek farzdır Allah ın emridir.....
TEVBE 17 AYETİ MEALEN:
(Kâfirlerin câmi’ yapmaları câiz degildir. Yerinde ve yarar bir is degildir. Onların câmi’ yapmaları ve diger bütün begendikleri isleri,(okul vb) kıyâmetde kendilerine yaramıyacak ve Muhammed aleyhisselâma tâbi’ olmadıkları için, Cehenneme girip, çok acı azâblarda sonsuz olarak cezâlandırılacaklardır) buyuruldu.
ALİİMRAN 85 AYETİ MEALEN
(Muhammed aleyhisselâmın getirdigi Islâm dîninden baska din istiyenlerin, dinlerini Allahü teâlâ sevmez ve kabûl etmez. Dîn-i islâma arka çeviren, âhıretde ziyân edecek, Cehenneme girecekdir) buyuruldu.
Bir kimse, binlerce sene ibâdet etse ve ömrünü, nefsini temizlemekle geçirse ve
güzel huyları ile TOPLUMA ve kesf etdigi bilimsel buluşlar ile, bütün insanlara fâydalı olsa,
son peygamber islam dinine İMAN etmedilçe tabi olmakdıkca sonsuz mutluga kavusamaz. kafirdir...
NİSA 14 AYETİ MEALEN
(Allahü teâlânın ve Peygamberi Muhammed aleyhisselâmın emrlerine aldırıs etmiyenler, begenmiyenler,
asra, fenne uygun degildir, modern ihtiyâclara kâfi degildir diyenler, kıyâmetde Cehennem atesinden kurtulamıyacaklardır. Bunlara, Cehennemde, çok acı azâb vardır) buyuruldu.
FATİHA 7 ( DUA ) AYETİ MEALEN
BİZİ ( müslüman) GAZABINA (geçmiş milletler ve yahudiler ) UGRAYAN VE SAPIKLARIN ( müşrik ateist hrstyan budizm brahmanizm) YOLUNA DEĞİL DOSDOGRU YOLLARINA İLET ALLAHIM...
Milli İstihbarat Teşkilatı,, Dünya Kiliseler Konseyi’nin “kaynaştırma”,
“kültürel bağdaştırma” adı altında tanımladığı, ABD merkezli iki misyoner
organizasyonun Türkiye’de "C5 grubu" ve “Frontier Mission”
adıyla faaliyet yürüttüğünü belirledi.
İslam ve Hıristiyanlığın ortak noktaları üzerinden hareket eden grupların,
niyetlerini perdelemek ve halkı daha rahat etkilemek için Müslüman gibi görünüp
“Besmele” çektiği ifade edildi. Namaz kılan, “Selamün aleyküm” demeyi ihmal
etmeyen, ezan okunduğunda “Aziz Allah” diyen grubun Müslüman isimleri ile
birbirlerine seslendikleri vurgulandı.
4 sayfalık raporda, diyalog temasını işleyen bu yapılanmanın
Kur’an-Tevrat-İncil karışımı “Gerçek Furkan” adında bir kitap üzerinde
yoğunlaştığı kaydedildi.
MİT BAŞBAKANLIK VE İLGİLİ KURUMLARI UYARDI
Türkiye’nin inanç yapısını bozmak isteyen grup ve yapılanmaları izleyen Milli
İstihbarat Teşkilatı, Başbakanlık ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na “gizli”
koduyla 4 sayfalık bir bilgi notu gönderdi.
“Misyonerlik” konulu, 11.011.03.153-47-385 sayılı bilgi notunda dinler arası
diyalog, “kaynaştırma”, “kültürel bağdaştırma” faaliyetlerinde bulunan ABD
merkezli “Frontier Mission” grubu ile "C5" koduyla isimlendirilen
misyoner gruplarının Türkiye üzerinde yoğunlaştığı ifade edildi.
MÜSLÜMAN GÖRÜNÜMLÜ MİSYONERLER HAKKINDAKİ O ÇALIŞMA
Son 50 yılda dünya Müslümanlarının sayısının yüzde 235 oranında artmasının
misyoner organizasyonları korkuttuğunu, başarısız olan Hıristiyanlaştırma
çalışmalarında yeni yöntem arayışlarına girildiğini kaydeden Milli İstihbarat
Teşkilatı, bilgi notunda Türkiye’deki "C5" yapılanmasının
faaliyetleri ve sızma girişimleri hakkında şu bilgileri aktarıyor: “Başbakanlık
Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı- ABD merkezli misyoner
organizasyonlarda kendilerine “Müslüman Hıristiyanlar” adı da verilen C-5’ler
hakkında, ayakkabılarını kapıda çıkardıkları, ellerini ayaklarını yıkadıkları,
dizleri üstüne çöküp başlarını yere koydukları, Arapça ilahiler okuyup günde
beş vakit namaz kıldıkları, Pazar günleri değil Cuma günleri ibadet ettikleri,
diğer Müslümanlara benzedikleri, ancak onlardan farklı olarak İncil’in
Tanrısına ibadet ettikleri, İsa Mesih’e inandıkları… Mezkur grubun girişimleri
neticesinde 100.000’den fazla Müslüman’ın İsa Mesih’e 100’den fazla camide
ibadet ettiğinin belirtildiği yönünde bilgilere ulaşılmıştır.
SON 50 YILDA DÜNYADA MÜSLÜMAN ORANI YÜZDE 235 ARTINCA YENİ YÖNTEM ARAYIŞINA
GİRİLDİ
Misyoner unsurların, faaliyet yürüttükleri Müslüman ülkelerde, İslam dinine ait
bir takım ritüel ve ibadet şekillerini kullanmalarına “Contekxtualization” adı
verilmektedir. Türkçe karşılığı “Kaynaşma”, ya da “Kültürel bağdaştırma” olarak
ifade edilebilecek kavram Dünya Kiliseler Konseyi tarafından teolojik
reformlarla ilgili bir raporda kullanılmıştır. Konuyla ilgili olarak yapılan
değerlendirmelerde son 50 yıl baz alındığında, dünyada Müslümanların sayısının
% 235 artarken Hristiyanlığın % 47 oranında arttığı, bu durumun misyoner
organizasyonları Müslümanlara karşı yeni yaklaşım yolları aramaya sevk ettiği
hususları vurgulanmıştır.
BURSALI CEM KERVAN, ABD’Lİ G.W. CARVEY ÇIKTI
ABD merkezli “Frontier Mission” adlı misyoner kuruluşa bağlı olarak faaliyet
yürüten Geoffrey Webb Carvey’in Müslümanların sempatisini kazanmak için yeni
bir İncil basmayı düşündüğü, bir ilahiyatçı ile anlaştığı, İslamiyet’e uygun
hale getirileceği, özellikle Tanrı yerine Allah, vaftiz yerine büyük abdest,
oğlu yerine temsilci gibi terimlerin kullanılacağı belirtilmiştir. G.W. Carvey
yaklaşık 15 yıldır Türkiye’de ikamet etmekte olup, 2002 yılında Türk
vatandaşlığına geçmiş ve Cem Kervan adını almıştır.
TAKMA ADI BARIŞ, GERÇEK ADI BRUCE
Diğer taraftan Tekirdağ başta olmak üzere Trakya’da misyonerlik faaliyetlerini
organize eden şahıslardan ABD vatandaşı Barış takma adını kullanan Bruce George
Prıvrastsky’nin propaganda çalışmalarında C-5 özellikleri tespit edilmiştir.
Müjdeleme çalışmaları sırasında besmele çekip Selamün Aleyküm demelerinin
görüştükleri şahıslar tarafından olumlu karşılanacağını, ezanın okunması
sırasında ise Aziz Allah demelerini ifade etmesi bu bağlamda dikkat çekici
görünmüştür.
GÜNEYDOĞU’DA POŞU TAKIP KÜRTÇE KONUŞUYORLAR
Diğer taraftan, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki misyoner unsurların poşu ile
dolaşıp Kürtçe konuştukları, Alevi yerleşim bölgelerinde “Allah Muhammed Ali”
üçlemesinin “Baba-Oğlu-Kutsal Ruh” üçlemesiyle benzediğini, 12 imam inancının
12 Havari’nin birbirini çağrıştırdığını ifade ettikleri yönünde bilgiler
intikal etmiştir.
GERÇEK FURKAN ADINDA BİR ZIRVALIK ÜZERİNDE ÇALIŞILIYOR
Bununla birlikte, kendilerine C-5 adını veren grup mensuplarının ülkemizde
faaliyet gösterdiklerine dair mezkur bilgiler, bu konuda intikal eden ilk
bilgiler olma özelliği taşımaktadır. Kur’an’ın yanı sıra Tevrat ve İncil’den
alıntılar da içeren ve bazı çevrelerde “Büyük Ortadoğu Porjesi’nin kutsal
kitabı” olarak adlandırılan Gerçek Furkan’ın, “Yeni Türkçe İncil” çağrışımı
yaptığının belirtilmesinde de fayda vardır.”
Yeni Akit
********
İslam ve Hıristiyanlığın ortak noktaları üzerinden hareket eden grupların, niyetlerini perdelemek ve halkı daha rahat etkilemek için Müslüman gibi görünüp “Besmele” çektiği ifade edildi. Namaz kılan, “Selamün aleyküm” demeyi ihmal etmeyen, ezan okunduğunda “Aziz Allah” diyen grubun Müslüman isimleri ile birbirlerine seslendikleri vurgulandı.
4 sayfalık raporda, diyalog temasını işleyen bu yapılanmanın Kur’an-Tevrat-İncil karışımı “Gerçek Furkan” adında bir kitap üzerinde yoğunlaştığı kaydedildi.
MİT BAŞBAKANLIK VE İLGİLİ KURUMLARI UYARDI
Türkiye’nin inanç yapısını bozmak isteyen grup ve yapılanmaları izleyen Milli İstihbarat Teşkilatı, Başbakanlık ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na “gizli” koduyla 4 sayfalık bir bilgi notu gönderdi.
“Misyonerlik” konulu, 11.011.03.153-47-385 sayılı bilgi notunda dinler arası diyalog, “kaynaştırma”, “kültürel bağdaştırma” faaliyetlerinde bulunan ABD merkezli “Frontier Mission” grubu ile "C5" koduyla isimlendirilen misyoner gruplarının Türkiye üzerinde yoğunlaştığı ifade edildi.
MÜSLÜMAN GÖRÜNÜMLÜ MİSYONERLER HAKKINDAKİ O ÇALIŞMA
Son 50 yılda dünya Müslümanlarının sayısının yüzde 235 oranında artmasının misyoner organizasyonları korkuttuğunu, başarısız olan Hıristiyanlaştırma çalışmalarında yeni yöntem arayışlarına girildiğini kaydeden Milli İstihbarat Teşkilatı, bilgi notunda Türkiye’deki "C5" yapılanmasının faaliyetleri ve sızma girişimleri hakkında şu bilgileri aktarıyor: “Başbakanlık Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı- ABD merkezli misyoner organizasyonlarda kendilerine “Müslüman Hıristiyanlar” adı da verilen C-5’ler hakkında, ayakkabılarını kapıda çıkardıkları, ellerini ayaklarını yıkadıkları, dizleri üstüne çöküp başlarını yere koydukları, Arapça ilahiler okuyup günde beş vakit namaz kıldıkları, Pazar günleri değil Cuma günleri ibadet ettikleri, diğer Müslümanlara benzedikleri, ancak onlardan farklı olarak İncil’in Tanrısına ibadet ettikleri, İsa Mesih’e inandıkları… Mezkur grubun girişimleri neticesinde 100.000’den fazla Müslüman’ın İsa Mesih’e 100’den fazla camide ibadet ettiğinin belirtildiği yönünde bilgilere ulaşılmıştır.
SON 50 YILDA DÜNYADA MÜSLÜMAN ORANI YÜZDE 235 ARTINCA YENİ YÖNTEM ARAYIŞINA GİRİLDİ
Misyoner unsurların, faaliyet yürüttükleri Müslüman ülkelerde, İslam dinine ait bir takım ritüel ve ibadet şekillerini kullanmalarına “Contekxtualization” adı verilmektedir. Türkçe karşılığı “Kaynaşma”, ya da “Kültürel bağdaştırma” olarak ifade edilebilecek kavram Dünya Kiliseler Konseyi tarafından teolojik reformlarla ilgili bir raporda kullanılmıştır. Konuyla ilgili olarak yapılan değerlendirmelerde son 50 yıl baz alındığında, dünyada Müslümanların sayısının % 235 artarken Hristiyanlığın % 47 oranında arttığı, bu durumun misyoner organizasyonları Müslümanlara karşı yeni yaklaşım yolları aramaya sevk ettiği hususları vurgulanmıştır.
BURSALI CEM KERVAN, ABD’Lİ G.W. CARVEY ÇIKTI
ABD merkezli “Frontier Mission” adlı misyoner kuruluşa bağlı olarak faaliyet yürüten Geoffrey Webb Carvey’in Müslümanların sempatisini kazanmak için yeni bir İncil basmayı düşündüğü, bir ilahiyatçı ile anlaştığı, İslamiyet’e uygun hale getirileceği, özellikle Tanrı yerine Allah, vaftiz yerine büyük abdest, oğlu yerine temsilci gibi terimlerin kullanılacağı belirtilmiştir. G.W. Carvey yaklaşık 15 yıldır Türkiye’de ikamet etmekte olup, 2002 yılında Türk vatandaşlığına geçmiş ve Cem Kervan adını almıştır.
TAKMA ADI BARIŞ, GERÇEK ADI BRUCE
Diğer taraftan Tekirdağ başta olmak üzere Trakya’da misyonerlik faaliyetlerini organize eden şahıslardan ABD vatandaşı Barış takma adını kullanan Bruce George Prıvrastsky’nin propaganda çalışmalarında C-5 özellikleri tespit edilmiştir. Müjdeleme çalışmaları sırasında besmele çekip Selamün Aleyküm demelerinin görüştükleri şahıslar tarafından olumlu karşılanacağını, ezanın okunması sırasında ise Aziz Allah demelerini ifade etmesi bu bağlamda dikkat çekici görünmüştür.
GÜNEYDOĞU’DA POŞU TAKIP KÜRTÇE KONUŞUYORLAR
Diğer taraftan, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki misyoner unsurların poşu ile dolaşıp Kürtçe konuştukları, Alevi yerleşim bölgelerinde “Allah Muhammed Ali” üçlemesinin “Baba-Oğlu-Kutsal Ruh” üçlemesiyle benzediğini, 12 imam inancının 12 Havari’nin birbirini çağrıştırdığını ifade ettikleri yönünde bilgiler intikal etmiştir.
GERÇEK FURKAN ADINDA BİR ZIRVALIK ÜZERİNDE ÇALIŞILIYOR
Bununla birlikte, kendilerine C-5 adını veren grup mensuplarının ülkemizde faaliyet gösterdiklerine dair mezkur bilgiler, bu konuda intikal eden ilk bilgiler olma özelliği taşımaktadır. Kur’an’ın yanı sıra Tevrat ve İncil’den alıntılar da içeren ve bazı çevrelerde “Büyük Ortadoğu Porjesi’nin kutsal kitabı” olarak adlandırılan Gerçek Furkan’ın, “Yeni Türkçe İncil” çağrışımı yaptığının belirtilmesinde de fayda vardır.”
Müslümanlara
gönülden uyarılar
İnanan insanlar, uğraşmaları gereken
noktalardan başka şeylere odaklanınca atı alan Üsküdar'ı geçiyor. Dikkat
ediniz.
Büyük bir tahrifat ve tahribatlarla karşı karşıyayız. Bugün dikkat etmezseniz
yarın evlatlarınız elinizde bulunan bu 'Kuran'dan ve Hz. Peygamber'den (s.a.v.)
uzaklaşacaklardır.
Dışarıdan yapılamayan ihanet öz evlatlarınıza yaptırılacaktır.
Bu bir kahve falı, bir burç falı filan değil, bir öngörü de değil. Bu apaçık
ortadadır.
Dikkat etmemiz gereken bir iki hususa işaret etmek istiyorum.
Müslüman görünümlü misyonerler
Adamların adı Ahmet, Faruk, Ayşe vesair.
Besmele ile başlıyorlar. Ezanı huşu ile dinliyorlar.
Ellerinden meal düşmüyor. İslamî kavramlar kullanıyorlar. Allah'ın selamını
veriyorlar.
Sohbetlerinde Allah'la başlıyor ve sonra Kuran'ı itibarsızlaştırmaya
çabalıyorlar. Kendilerince Kuran'ın içinde çelişkiler var diyorlar. Yeni bir
kitap dizayn ediyorlar. Kuran, İncil, Tevrat'tan karma bir kitap. Bunlar Hz.
Peygamber'i (s.a.v.) devreden çıkarmaya, sünneti hurafe olarak nitelemeye
çabalıyorlar. Bunun dindeki adı ilhaddır. İrtidattır.
Yani İslam'ın dışına çıkmaktır. Tabii daha önce Müslümanlıkla ilgili bir
geçmişleri varsa.
Hz. Peygamber'i (s.a.v.) devreden çıkarırken; Hz. İsa'yı öne çıkarıyorlar. Bu
tehlikeli ve örgütlü tahrifatçı, İslam düşmanı grubun Hz.
İsa ile Hz. Musa ile ne ilgisi olabilir ki!
Bunların kutsallarla ne ilgisi olabilir ki.
Bizler gereksiz hamlelerle birbirimizi üzerken, hırpalarken bu sinsi ve
tehlikeli akımlar evlatlarımızı avlıyor. Dinsizleştiriyor, kendilerine köle
ediyor.
Neo-Mevlanacılar
Ekranlarda, eğilip bükülüp Hz. Mevlana'nın aşkından bahseden nevzuhur kişiler;
birer 'aşk perisi' gibi Hz. Mevlana'yı anlatıyor. Aslında anlattıkları Mevlana
değil. Ruhlarındaki kirli ve tezgâhlanmış ibadetsiz, adabsız, namazsız,
örtüsüz, Hz. Peygamber'siz (s.a.v.) yeni din olgularına Hz. Mevlana'yı kurban
ediyorlar.
İstismar ediyorlar.
Bu ayakları yerden kesilmiş, kıblesi karışık kişilerin 'misyonerlerden' hiçbir
farkı yoktur.
Bunların dini Kuran ve Hz. Peygamber (s.a.v.) odaklı değildir. Nefis, ego,
yılışıklık, istismar ve ibadetsizlik odaklıdır. Bunlara dikkat edin. Bırakın
Mevlana'nın müridi olmayı, Mevlana şehrinin kapısından içeri giremezler.
Bunlar Kuran-ı Kerim ve sahih sünnetteki ibadetleri, emirleri, yasakları,
tarihi kişilikleri sembollerle yaftalarlar.
Cahil olan, konuksever televizyoncular da onları köşeye oturtup; 'amanın, ne
güzel lütuf buyurdunuz... Neden daha önce bilemedim' diyerek takdim ederler.
Bu vebale ve günaha ortaksınız. Cehaletiniz ortaklığınızı gizlemez veya meşru
hale getirmez.
Sizler ehli sünnet dediğimiz 'Kuran ve sünnet' anlayışını, mezheplerin ve
tasavvufun açtığı nezih İslam'ı bozmakla meşgulsünüz. Allah elbet size fırsat
vermeyecek.
Elbette Hz. Mevlana'nın hakkını vererek, Kuran ve sünnet ölçüsünde Hz. Pir'i
anlatan kardeşlerimiz, gönül dostları, gönül mimarları bu sözlerin dışındadır.
Hz.Resulu, Mevlana'nın ruh merkezi yapan edep sahipleri, bu sözlerin muhatabı
değiller.
Yegane sahil Kuran'dır
Etrafınıza bakın. Gözünüzü kapatıp açın. Bir daha bakın.
Rüya mı görüyorum diyorsunuz değil mi? Birbirinize ağır söz söylemeyin.
Birbirinize müşfik olun. 'Ruhema.
Beynehüm'; müminler kendileri
arasında merhametlidirler vasfınızı kaybetmeyin.
Ümmeti üzmeyin. Ümmetin boynunu eğdirmeyin. Yaptıklarımız gayretullaha
dokunmasın. Sonra dualarımız geri döner.
İcabet saatleri sizden çekilip alınır. Dualarımız meleklerin aminlerine isabet
etmez. Ahirette hiç hesaba katmadığınız manzaralarla karşılaşırsınız.
Belki de ahirette; 'Ve beda lehum minellahi ma lem yekunu yahtesibun: Ve onlara hiç hesaba katmadıkları
şeyler Allah tarafından meydana çıkarılır' ayetine muhatap olursunuz.
Hiç kimsenin özelliği yoktur. Hiçbirimize yeni vahiy gelmeyeceğine göre, söz
bittiğine göre, birbirimize neyle üstünlük sağlayacağız.
Sen haklı olduğun kadar, haksız da olabilirsin.
Karşındaki haklı olduğu kadar haksız da olabilir.
Mizan yok. Mizan Allah'ta. Hesabın doğrusu orada.
Bir fırtına var. Ortalık sis kaplı. Allah diyerek yola çıkanlara, Rabbin
Rabbimdir deyin.
İlahın ilahımdır deyin. Sonra Allah nimetini alır. Yukarı kaldırır. Süreyya'ya çıksanız da
ulaşamazsınız. Güneşi indirseniz de sizin güneşiniz olmaktan çıkar. Başkalarını
aydınlatır, başkalarını ısıtır. Gelin; sözün, kelimenin, nefsin, egonun,
düşmanlığın belini kıralım.
Yegâne sahile sığınalım. Allah'ın yüce kitabına ve Resulüne.
***
Veda
haccındaki sözlerinden
Hz. Peygamber (s.a.v.) hayatında sadece bir kez hac yapmıştır. Buna da veda
haccı denmiştir. Bu haccında, Arafat'taki genel 'veda hutbesi' dışında da yer
yer sahabeye konuşmalar yaptı.
Nasr suresi inince
Denilir ki Nasr suresi Mina'da iken efendimize indi. Bu kısa surenin anlamı
şöyledir:
'Allah'ın yardımı ve zafer geldiğinde ve insanlar Allah'ın dinine dalga
dalga girdiklerini gördüğünde, Rabbinin şanını yücelt. O'na hamd et ve O'ndan
mağfiret dile. Çünkü O her zaman tövbeleri kabul edendir. (Nasr, 1-3)'
Bu sure indiğinde sahabe büyük coşku gösterdi. Ancak Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve
Hz. Abbas gibileri çok gözyaşı döktüler. Çünkü onlar bu ayetlerin
Peygamberimizin vefatına işaret ettiğini biliyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.v.)
bu ayetlerden sonra ibadete düşkünlüğü artırdı. Zaten düşkündü. Ama dozunu
günden güne artırdı. Bu değişimi Hz. Ebu Hureyre şöyle anlatıyordu:'Bu
ayetlerin inişinden sonra, Hz. Peygamber kendini ibadete o kadar çok verdi ki,
bundan dolayı ayakları şişti. Bedeni zayıf düştü, az gülümser oldu. Ve çokça
ağlıyordu artık.'
İşte o günler. Arafat'ta devesinin üzerinde ayağa kalktı. Karşısında
ihramlı 120.000 (yüz yirmi bin) kişi vardı. Şöyle dedi: Ey insanlar! Sözümü iyi
dinleyin. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle bir yerde bir daha
buluşmayabilirim. Rabbinize kavuşuncaya kadar canlarınız, mallarınız,
ırzlarınız da öyle mukaddestir. Birbirinize haramdır. Cahiliye devrinde güdülen
kan davaları kaldırılmıştır. Ey insanlar! Bugün şeytan, sizin şu
topraklarınızda kendisine kulluk edilmesinden ümidini kesmiştir. Fakat siz, bu
kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerle ona uyarsanız bu da onu
memnun edecektir. Öyleyse dininizi korumak için bunlardan da sakınınız. Kadınlara
iyi davranın. Onlar sizin yanınızda zayıftırlar. Siz kadınları Allah'ın emaneti
olarak aldınız. Onların namuslarını ve iffetlerini Allah adını anarak helal
edindiniz. Ben size öyle bir şey bırakıyorum ki, ona sımsıkı sarılırsanız, asla
doğru yoldan sapmazsınız.
O, Allah'ın kitabı ve Peygamber'in sünnetidir.
İyi bilin ki, Müslüman Müslüman'ın kardeşidir. Ve böylece bütün Müslümanlar
kardeştirler.
Kişiye kendisinin malı kendisi onu içinden gelerek gönül rızasıyla vermiş
olmadıkça helal olmaz. Kendinize yazık ve zulüm etmeyiniz.
İnanan insanlar, uğraşmaları gereken
noktalardan başka şeylere odaklanınca atı alan Üsküdar'ı geçiyor. Dikkat
ediniz.
Büyük bir tahrifat ve tahribatlarla karşı karşıyayız. Bugün dikkat etmezseniz yarın evlatlarınız elinizde bulunan bu 'Kuran'dan ve Hz. Peygamber'den (s.a.v.) uzaklaşacaklardır.
Dışarıdan yapılamayan ihanet öz evlatlarınıza yaptırılacaktır.
Bu bir kahve falı, bir burç falı filan değil, bir öngörü de değil. Bu apaçık ortadadır.
Dikkat etmemiz gereken bir iki hususa işaret etmek istiyorum.
Müslüman görünümlü misyonerler
Adamların adı Ahmet, Faruk, Ayşe vesair.
Besmele ile başlıyorlar. Ezanı huşu ile dinliyorlar.
Ellerinden meal düşmüyor. İslamî kavramlar kullanıyorlar. Allah'ın selamını veriyorlar.
Sohbetlerinde Allah'la başlıyor ve sonra Kuran'ı itibarsızlaştırmaya çabalıyorlar. Kendilerince Kuran'ın içinde çelişkiler var diyorlar. Yeni bir kitap dizayn ediyorlar. Kuran, İncil, Tevrat'tan karma bir kitap. Bunlar Hz. Peygamber'i (s.a.v.) devreden çıkarmaya, sünneti hurafe olarak nitelemeye çabalıyorlar. Bunun dindeki adı ilhaddır. İrtidattır.
Yani İslam'ın dışına çıkmaktır. Tabii daha önce Müslümanlıkla ilgili bir geçmişleri varsa.
Hz. Peygamber'i (s.a.v.) devreden çıkarırken; Hz. İsa'yı öne çıkarıyorlar. Bu tehlikeli ve örgütlü tahrifatçı, İslam düşmanı grubun Hz.
İsa ile Hz. Musa ile ne ilgisi olabilir ki!
Bunların kutsallarla ne ilgisi olabilir ki.
Bizler gereksiz hamlelerle birbirimizi üzerken, hırpalarken bu sinsi ve tehlikeli akımlar evlatlarımızı avlıyor. Dinsizleştiriyor, kendilerine köle ediyor.
Neo-Mevlanacılar
Ekranlarda, eğilip bükülüp Hz. Mevlana'nın aşkından bahseden nevzuhur kişiler; birer 'aşk perisi' gibi Hz. Mevlana'yı anlatıyor. Aslında anlattıkları Mevlana değil. Ruhlarındaki kirli ve tezgâhlanmış ibadetsiz, adabsız, namazsız, örtüsüz, Hz. Peygamber'siz (s.a.v.) yeni din olgularına Hz. Mevlana'yı kurban ediyorlar.
İstismar ediyorlar.
Bu ayakları yerden kesilmiş, kıblesi karışık kişilerin 'misyonerlerden' hiçbir farkı yoktur.
Bunların dini Kuran ve Hz. Peygamber (s.a.v.) odaklı değildir. Nefis, ego, yılışıklık, istismar ve ibadetsizlik odaklıdır. Bunlara dikkat edin. Bırakın Mevlana'nın müridi olmayı, Mevlana şehrinin kapısından içeri giremezler.
Bunlar Kuran-ı Kerim ve sahih sünnetteki ibadetleri, emirleri, yasakları, tarihi kişilikleri sembollerle yaftalarlar.
Cahil olan, konuksever televizyoncular da onları köşeye oturtup; 'amanın, ne güzel lütuf buyurdunuz... Neden daha önce bilemedim' diyerek takdim ederler.
Bu vebale ve günaha ortaksınız. Cehaletiniz ortaklığınızı gizlemez veya meşru hale getirmez.
Sizler ehli sünnet dediğimiz 'Kuran ve sünnet' anlayışını, mezheplerin ve tasavvufun açtığı nezih İslam'ı bozmakla meşgulsünüz. Allah elbet size fırsat vermeyecek.
Elbette Hz. Mevlana'nın hakkını vererek, Kuran ve sünnet ölçüsünde Hz. Pir'i anlatan kardeşlerimiz, gönül dostları, gönül mimarları bu sözlerin dışındadır. Hz.Resulu, Mevlana'nın ruh merkezi yapan edep sahipleri, bu sözlerin muhatabı değiller.
Yegane sahil Kuran'dır
Etrafınıza bakın. Gözünüzü kapatıp açın. Bir daha bakın.
Rüya mı görüyorum diyorsunuz değil mi? Birbirinize ağır söz söylemeyin. Birbirinize müşfik olun. 'Ruhema.
Beynehüm'; müminler kendileri arasında merhametlidirler vasfınızı kaybetmeyin.
Ümmeti üzmeyin. Ümmetin boynunu eğdirmeyin. Yaptıklarımız gayretullaha dokunmasın. Sonra dualarımız geri döner.
İcabet saatleri sizden çekilip alınır. Dualarımız meleklerin aminlerine isabet etmez. Ahirette hiç hesaba katmadığınız manzaralarla karşılaşırsınız.
Belki de ahirette; 'Ve beda lehum minellahi ma lem yekunu yahtesibun: Ve onlara hiç hesaba katmadıkları şeyler Allah tarafından meydana çıkarılır' ayetine muhatap olursunuz.
Hiç kimsenin özelliği yoktur. Hiçbirimize yeni vahiy gelmeyeceğine göre, söz bittiğine göre, birbirimize neyle üstünlük sağlayacağız.
Sen haklı olduğun kadar, haksız da olabilirsin.
Karşındaki haklı olduğu kadar haksız da olabilir.
Mizan yok. Mizan Allah'ta. Hesabın doğrusu orada.
Bir fırtına var. Ortalık sis kaplı. Allah diyerek yola çıkanlara, Rabbin Rabbimdir deyin.
İlahın ilahımdır deyin. Sonra Allah nimetini alır. Yukarı kaldırır. Süreyya'ya çıksanız da ulaşamazsınız. Güneşi indirseniz de sizin güneşiniz olmaktan çıkar. Başkalarını aydınlatır, başkalarını ısıtır. Gelin; sözün, kelimenin, nefsin, egonun, düşmanlığın belini kıralım.
Yegâne sahile sığınalım. Allah'ın yüce kitabına ve Resulüne.
Büyük bir tahrifat ve tahribatlarla karşı karşıyayız. Bugün dikkat etmezseniz yarın evlatlarınız elinizde bulunan bu 'Kuran'dan ve Hz. Peygamber'den (s.a.v.) uzaklaşacaklardır.
Dışarıdan yapılamayan ihanet öz evlatlarınıza yaptırılacaktır.
Bu bir kahve falı, bir burç falı filan değil, bir öngörü de değil. Bu apaçık ortadadır.
Dikkat etmemiz gereken bir iki hususa işaret etmek istiyorum.
Müslüman görünümlü misyonerler
Adamların adı Ahmet, Faruk, Ayşe vesair.
Besmele ile başlıyorlar. Ezanı huşu ile dinliyorlar.
Ellerinden meal düşmüyor. İslamî kavramlar kullanıyorlar. Allah'ın selamını veriyorlar.
Sohbetlerinde Allah'la başlıyor ve sonra Kuran'ı itibarsızlaştırmaya çabalıyorlar. Kendilerince Kuran'ın içinde çelişkiler var diyorlar. Yeni bir kitap dizayn ediyorlar. Kuran, İncil, Tevrat'tan karma bir kitap. Bunlar Hz. Peygamber'i (s.a.v.) devreden çıkarmaya, sünneti hurafe olarak nitelemeye çabalıyorlar. Bunun dindeki adı ilhaddır. İrtidattır.
Yani İslam'ın dışına çıkmaktır. Tabii daha önce Müslümanlıkla ilgili bir geçmişleri varsa.
Hz. Peygamber'i (s.a.v.) devreden çıkarırken; Hz. İsa'yı öne çıkarıyorlar. Bu tehlikeli ve örgütlü tahrifatçı, İslam düşmanı grubun Hz.
İsa ile Hz. Musa ile ne ilgisi olabilir ki!
Bunların kutsallarla ne ilgisi olabilir ki.
Bizler gereksiz hamlelerle birbirimizi üzerken, hırpalarken bu sinsi ve tehlikeli akımlar evlatlarımızı avlıyor. Dinsizleştiriyor, kendilerine köle ediyor.
Neo-Mevlanacılar
Ekranlarda, eğilip bükülüp Hz. Mevlana'nın aşkından bahseden nevzuhur kişiler; birer 'aşk perisi' gibi Hz. Mevlana'yı anlatıyor. Aslında anlattıkları Mevlana değil. Ruhlarındaki kirli ve tezgâhlanmış ibadetsiz, adabsız, namazsız, örtüsüz, Hz. Peygamber'siz (s.a.v.) yeni din olgularına Hz. Mevlana'yı kurban ediyorlar.
İstismar ediyorlar.
Bu ayakları yerden kesilmiş, kıblesi karışık kişilerin 'misyonerlerden' hiçbir farkı yoktur.
Bunların dini Kuran ve Hz. Peygamber (s.a.v.) odaklı değildir. Nefis, ego, yılışıklık, istismar ve ibadetsizlik odaklıdır. Bunlara dikkat edin. Bırakın Mevlana'nın müridi olmayı, Mevlana şehrinin kapısından içeri giremezler.
Bunlar Kuran-ı Kerim ve sahih sünnetteki ibadetleri, emirleri, yasakları, tarihi kişilikleri sembollerle yaftalarlar.
Cahil olan, konuksever televizyoncular da onları köşeye oturtup; 'amanın, ne güzel lütuf buyurdunuz... Neden daha önce bilemedim' diyerek takdim ederler.
Bu vebale ve günaha ortaksınız. Cehaletiniz ortaklığınızı gizlemez veya meşru hale getirmez.
Sizler ehli sünnet dediğimiz 'Kuran ve sünnet' anlayışını, mezheplerin ve tasavvufun açtığı nezih İslam'ı bozmakla meşgulsünüz. Allah elbet size fırsat vermeyecek.
Elbette Hz. Mevlana'nın hakkını vererek, Kuran ve sünnet ölçüsünde Hz. Pir'i anlatan kardeşlerimiz, gönül dostları, gönül mimarları bu sözlerin dışındadır. Hz.Resulu, Mevlana'nın ruh merkezi yapan edep sahipleri, bu sözlerin muhatabı değiller.
Yegane sahil Kuran'dır
Etrafınıza bakın. Gözünüzü kapatıp açın. Bir daha bakın.
Rüya mı görüyorum diyorsunuz değil mi? Birbirinize ağır söz söylemeyin. Birbirinize müşfik olun. 'Ruhema.
Beynehüm'; müminler kendileri arasında merhametlidirler vasfınızı kaybetmeyin.
Ümmeti üzmeyin. Ümmetin boynunu eğdirmeyin. Yaptıklarımız gayretullaha dokunmasın. Sonra dualarımız geri döner.
İcabet saatleri sizden çekilip alınır. Dualarımız meleklerin aminlerine isabet etmez. Ahirette hiç hesaba katmadığınız manzaralarla karşılaşırsınız.
Belki de ahirette; 'Ve beda lehum minellahi ma lem yekunu yahtesibun: Ve onlara hiç hesaba katmadıkları şeyler Allah tarafından meydana çıkarılır' ayetine muhatap olursunuz.
Hiç kimsenin özelliği yoktur. Hiçbirimize yeni vahiy gelmeyeceğine göre, söz bittiğine göre, birbirimize neyle üstünlük sağlayacağız.
Sen haklı olduğun kadar, haksız da olabilirsin.
Karşındaki haklı olduğu kadar haksız da olabilir.
Mizan yok. Mizan Allah'ta. Hesabın doğrusu orada.
Bir fırtına var. Ortalık sis kaplı. Allah diyerek yola çıkanlara, Rabbin Rabbimdir deyin.
İlahın ilahımdır deyin. Sonra Allah nimetini alır. Yukarı kaldırır. Süreyya'ya çıksanız da ulaşamazsınız. Güneşi indirseniz de sizin güneşiniz olmaktan çıkar. Başkalarını aydınlatır, başkalarını ısıtır. Gelin; sözün, kelimenin, nefsin, egonun, düşmanlığın belini kıralım.
Yegâne sahile sığınalım. Allah'ın yüce kitabına ve Resulüne.
***
Veda
haccındaki sözlerinden
Hz. Peygamber (s.a.v.) hayatında sadece bir kez hac yapmıştır. Buna da veda haccı denmiştir. Bu haccında, Arafat'taki genel 'veda hutbesi' dışında da yer yer sahabeye konuşmalar yaptı.
Nasr suresi inince
Denilir ki Nasr suresi Mina'da iken efendimize indi. Bu kısa surenin anlamı şöyledir:
'Allah'ın yardımı ve zafer geldiğinde ve insanlar Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, Rabbinin şanını yücelt. O'na hamd et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O her zaman tövbeleri kabul edendir. (Nasr, 1-3)'
Bu sure indiğinde sahabe büyük coşku gösterdi. Ancak Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Abbas gibileri çok gözyaşı döktüler. Çünkü onlar bu ayetlerin Peygamberimizin vefatına işaret ettiğini biliyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu ayetlerden sonra ibadete düşkünlüğü artırdı. Zaten düşkündü. Ama dozunu günden güne artırdı. Bu değişimi Hz. Ebu Hureyre şöyle anlatıyordu:'Bu ayetlerin inişinden sonra, Hz. Peygamber kendini ibadete o kadar çok verdi ki, bundan dolayı ayakları şişti. Bedeni zayıf düştü, az gülümser oldu. Ve çokça ağlıyordu artık.'
İşte o günler. Arafat'ta devesinin üzerinde ayağa kalktı. Karşısında ihramlı 120.000 (yüz yirmi bin) kişi vardı. Şöyle dedi: Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyin. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle bir yerde bir daha buluşmayabilirim. Rabbinize kavuşuncaya kadar canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da öyle mukaddestir. Birbirinize haramdır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları kaldırılmıştır. Ey insanlar! Bugün şeytan, sizin şu topraklarınızda kendisine kulluk edilmesinden ümidini kesmiştir. Fakat siz, bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerle ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Öyleyse dininizi korumak için bunlardan da sakınınız. Kadınlara iyi davranın. Onlar sizin yanınızda zayıftırlar. Siz kadınları Allah'ın emaneti olarak aldınız. Onların namuslarını ve iffetlerini Allah adını anarak helal edindiniz. Ben size öyle bir şey bırakıyorum ki, ona sımsıkı sarılırsanız, asla doğru yoldan sapmazsınız.
O, Allah'ın kitabı ve Peygamber'in sünnetidir.
İyi bilin ki, Müslüman Müslüman'ın kardeşidir. Ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler.
Kişiye kendisinin malı kendisi onu içinden gelerek gönül rızasıyla vermiş olmadıkça helal olmaz. Kendinize yazık ve zulüm etmeyiniz.
Hz. Peygamber (s.a.v.) hayatında sadece bir kez hac yapmıştır. Buna da veda haccı denmiştir. Bu haccında, Arafat'taki genel 'veda hutbesi' dışında da yer yer sahabeye konuşmalar yaptı.
Nasr suresi inince
Denilir ki Nasr suresi Mina'da iken efendimize indi. Bu kısa surenin anlamı şöyledir:
'Allah'ın yardımı ve zafer geldiğinde ve insanlar Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, Rabbinin şanını yücelt. O'na hamd et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O her zaman tövbeleri kabul edendir. (Nasr, 1-3)'
Bu sure indiğinde sahabe büyük coşku gösterdi. Ancak Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Abbas gibileri çok gözyaşı döktüler. Çünkü onlar bu ayetlerin Peygamberimizin vefatına işaret ettiğini biliyorlardı. Hz. Peygamber (s.a.v.) bu ayetlerden sonra ibadete düşkünlüğü artırdı. Zaten düşkündü. Ama dozunu günden güne artırdı. Bu değişimi Hz. Ebu Hureyre şöyle anlatıyordu:'Bu ayetlerin inişinden sonra, Hz. Peygamber kendini ibadete o kadar çok verdi ki, bundan dolayı ayakları şişti. Bedeni zayıf düştü, az gülümser oldu. Ve çokça ağlıyordu artık.'
İşte o günler. Arafat'ta devesinin üzerinde ayağa kalktı. Karşısında ihramlı 120.000 (yüz yirmi bin) kişi vardı. Şöyle dedi: Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyin. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle bir yerde bir daha buluşmayabilirim. Rabbinize kavuşuncaya kadar canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da öyle mukaddestir. Birbirinize haramdır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları kaldırılmıştır. Ey insanlar! Bugün şeytan, sizin şu topraklarınızda kendisine kulluk edilmesinden ümidini kesmiştir. Fakat siz, bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerle ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Öyleyse dininizi korumak için bunlardan da sakınınız. Kadınlara iyi davranın. Onlar sizin yanınızda zayıftırlar. Siz kadınları Allah'ın emaneti olarak aldınız. Onların namuslarını ve iffetlerini Allah adını anarak helal edindiniz. Ben size öyle bir şey bırakıyorum ki, ona sımsıkı sarılırsanız, asla doğru yoldan sapmazsınız.
O, Allah'ın kitabı ve Peygamber'in sünnetidir.
İyi bilin ki, Müslüman Müslüman'ın kardeşidir. Ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler.
Kişiye kendisinin malı kendisi onu içinden gelerek gönül rızasıyla vermiş olmadıkça helal olmaz. Kendinize yazık ve zulüm etmeyiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder