Yahudi ırkçılığının üç merhalede Dünya hakimiyeti programı!.. Almanya’da Yahudi katliamı efsânidir!.. Olanca içyüzü ile yahudilik!..
* Yahudilerin hem Rusya' ya ve hem de Amerika'ya hakim olduklarının ispatı...
* Siyon protokollerinin korkunç tatbikatı...
* Yahudi ırkçılığının üç merhalede dünya hakimiyeti programı...
* Yahudi katliyamı efsanedir!...
* Bolşeviklerin arkasındaki milyarder Yahudiler...
* Hitler'i zorlayan amiller
* Gerçek Harp mücrimleri Yahudiler!...
* Yahudilerin milletleri manen ve iktisaden yok etme planları!...
* Nürnberg mahkemesinin içyüzü!...
* Cihanı yutmaya hazırlanan sinsi canavar!...
CİHANI YUTMAYA HAZIRLANAN SİNSİ CANAVAR
Yahudi» sinsi düşman yahudinin anlaşılması istikametinde yeni bir görüş ufku açacağı kanaatindeyiz. O yahudi ki, Filistine"sahir> olmak hususndaki asırdîde emeline sed çektiği için muazzam Osmanlı Devleti'ni yıkarak ondan her türlü unvan ve sıfatı yolunmuş ve iktisadî kaynaklardan mahrum kılınmş bugünkü «Lâik Türkiyenyi çıkaran siyasî hâdiseleri tertip ve tanzim etmiş olduğuartık anlaşılmıştır. Bu yüzden, «Yahudi»yi her milletten ziyade tanımaya muhtaç bulunduğumuz muhakkaktır.
Asırlardanberi kendisine her yerde «beynelmilel bir tip-» olarak rastlanan«Yahudi» bu sahte görünüş arkasında tatbik edegeldiği müstesna bir ifsat veistismar programı sayesinde bütün milletlerin siyasî ve iktisadî faaliyetlerinimutlak bir murakabe altına alabilmiştir. Asrımızın insanının, yahudi patronlar hesabına çalışan bir esir mevkiine .sokan bu dehşetli istismar ve tahakkümümüdellel bir şekilde ispatlıyan bu eserin yazan, Louis Marschalko, Macar asıllıdır. Komünizm aleyhtarı görüşlerinden dolayı 1945 senesinden berisürgündedir. Herhangi bir partinin mensubu olmamasına rağmen, MacaristanKomünist Partisi Louis Marschalko'-yu bir harb suçlusu ilân etmesi için AmerikaBirleşik Devletleri'ne başvurmuştur.Macaristan komünist olmadan, Marschalko parlak bir romancı, piyes yazarıve şâirdi. A. Sur any i tarafından yapılmış İngilizce tercümesinden Türkçe'yeçevirdiğimiz bu eserinde yazar, «muzaffer milletler »in idaresi altındakimilyonlarca köle Avrupalının acı ve nefretlerini dile getirmektedir. Alman boyunduruğunu atmağa zorlanarak bunların nasıl Sovyet peykleri halinegetirildiğini anlatmaktadır. Ayrıca, harbin asıl suçlularını da açıklamaktadır.Demir perde ardında çekilen acıların korkunç tasvirlerini vermekte ve kölelik sisteminin Batı Dünyasına nasıl kaydırılmak istendiğini izah etmektedir.
Yüz yıldan ziyâde bir müddetten beri milletler, çeşitli vesilelerle birbirlerine karşı daha kuvvetli olmak hususunda bir mücâdeleye girişmişlerdir.Kuvvet; bir çok insanın en yüce gayesi haline gelmiştir. Bankacılar siyâset vedin adamları şirket idarecileri ve Komünist Partilerin faal azaları hep bir «kuvvet avı» peşindedirler. Diktatörlük taraftarları artık eski sosyalistsloganlarını haykırmak yerine «elde etmek istediğimiz kuvvettir!» diyegayelerini açıkça ve zalimane bir surette ilân etmektedirler. Sözde demokratik partiler ise; «istediğimiz kuvvettir» şeklindeki savaş çığlıklarını gönüllerindemuhafaza etmekte ve bunu sır gibi saklamak istemektedirler. Küvet; onlar için bir sihirbazın değneği gibidir ve hayattaki en büyük gayeleri haline gelmiştir.Bunun, muhafazakâr partiler mi, işçi partileri mi, yoksa Hris-tiyan kiliseleritarafından mı sağlanacağı onlar için fark etmez!
DEVAMI :
Kuvvete tapma mahiyetindeki bu neticeyi aşırı nüfusa sahip moderncemiyetlerin bünyeleri doğurmuştur. «Altın Buzağı» yerleştirildiği kaidedenindirilmiş ve bugün ikinci derecede bir remz haline gelmiştir. Kapitalizminremzi olan ve mukaddes kabul edilen bu hayvanın bütün altınları ve varlığı, bugün kasapta et satılır gibi kuvveti elinde bulunduranlar tarafından parçalanmaktadır. Kilise, insan ruhunu kontrol altına almakla, Marksistler maddevasıtasile bir mutlaki-yet kurma yoluyla, bankacı, matbuatı elinde tutarak vealtın stoku vasıtasile, Bolşevikler ise; silâhların tehdidi ile kuvveti eldeetmeğe çalışmaktadırlar. Fakat bütün, parti, grup, cemaat, demokrasi,diktatörlük ve kiliselerin ortak bir tarafı vardır; hepsi kuvvetistemektedirler. Kuvvet çoğu zaman mutlak olarak göründüğünden kolaycaanlaşılmakta ve «Fort K n o x » daki altın-YAHUDİlardan daha yaygın olduğu bilinmektedir. Şöyle ki; oradaki bütün altın dünyadakiinsanlar arasında pay edilseydi, adam başına hiç kıymeti olmayan bir meblâğdüşecekti.
Fakat imparatorluklar, eyaletler, cemiyetler ve hattâ kıt'alarm
üzerindekikuvvet o kadar sonsuzdur ki; Hıristiyanlıktaki «beş somun» ve «iki
balık» gibi paylaştırılabilir. Kuvvet, «Bakanlık» derecesine kadar mevki ve
menfaat sağlar.Ayrıca polis kuvveti, parti sekreterliği gib diğer ehemmiyetli
veya daha azehemmiyetli işler kazandırır. Fakat bu, sadece kuvvetin takipçileri
ve kuvvetielinde tutan patronların teşekkülüne âid olanlar için câri olan bir
hakikattir.Bu, parti liderlerinin, patronun, diktatörün ve bankacıların
sürüsünü takipedenlerin, demokratik birlik âzalarının durumudur. Tabiîdir ki,
Hristiyanticaret birlikleri ile, mason localarına âzâ olanların vaziyetleri de
aynıdır.Böylece, bu günlerde hemen hemen her içtimaî mektebin sadece bir
istikamethedef tuttuğu anlaşılabilir: Kuvveti ele geçirmek! Kiliseler «İbadet
edelim!»derler, fakat bu kelimelerin arkasında yalnız İsa'nın kı-rallığı değil,
aynızamanda papazların küveti de gizlidir.
Komünistler, dolandırılmış parti mensuplarına ve takipçilerine «Hürriyet»diye bağırırlar. Fakat bu boş sloganın arkasında işkence odaları, tevkif kampları ve Sibirya işçilerinin karanlık kulübeleri yer almıştır. Buradaçalışanların sefaleti ile imtiyazlı komünist idareci sınıflarının kuvvet vezenginliğini yan yana bulmaktayız. «Demokrasi», Garp Dünyasının ilân ettiği bir slogan olmasına rağmen, iyi bilinmektedir ki, seçim sistemleri halkın kuvvetinitemsil etmekten çok, gizli kliklerin esrarengiz tesirlerine perde vazifesigörmektedir.
Her Yahudi ferdi mukaddestir, ve bir Yahudiyi gücendirmek Allah'ın kendisinigücendirmektir! Bu kanaat, Yahudi zihinlerinde bugün dahi yaşamaktadır. (*)Bu, ırk mutlakiyetinin en mübalâğalı şekli değil de nedir? Gayet açıktır ki, bu ırk üstünlüğü ve kudsiyet en kibirli halde günümüze kadar ulaşmıştır.Herhangi bir şekilde itham edilen bir Yahudinin muhakeme önüne çıkarılmasını protesto eden bütün bir Yahudi cemiyeti ve bir Yahudiye yapılan hareketin bütünYahudilere teşmil edilmesi, bize bu hakikati göstermektedir. Yahudimilliyetçiliğinin dört bin yıllık standartlarına göre bir Yahudiye karşı yapılantahkir, Allah'a karşı yapılan bir hücum ve İbrahim'in mukaddes zürriyetine karşıişlenen bir cürümdür.Musa'nın birinci ve en önemli şer'î hükmü ırk saflığını korumaktır.Tevrat'ta sık sık tekerrür eden dü(1) Müslümanlarca malûmdur ki, bu sakat görüşler, aslında Benî İsrailPeygamberlerine âid olmayıp, onların getirdikleri semavî emanetleri tahrif edip bu şekle sokarak bu peygamberlere izafe eden egoist Yahudi ideologlarına aittir.(Muti şünce işte Musa'nın, bu emridir. Musa, vaadedilen toprakların fethindenevvel komşu memleketleri işaret ederek İsrail'in çocuklarına şöyle diyor:«...onlarla anlaşma yapmıyacak ve merhamet göstermiyeceksiniz. Onlarlaevlenmiye-ceksiniz de; kızını onun oğluna vermiyecek, onun kızını da kendioğluna almıyacaksm.» (Tevrat 5 ci cüz, 2-3)Dörtbin yıl sonra, Nüremberg kanunları ile Yahudilerle evlenmeyi,arkadaşlığı ve ticarî münasebetleri yasak eden Alman Nasyonal Sosyalizmi de aynınok-ta-i nazardan hareket etmiştir.Nüremberg mahkemelerinde Yahudilerin yerleştirdiği hâkimler, «dünyavicdanı» adına Alman ırk kanunlarının barbarca olduğunu tam mânâsı ile ispatedemediler. Aynı zamanda bu hâkimler, verdikleri cezalarla Yahudilerin tâkendilerini suçladıklarının farkında değildiler. Yahudiler, Bâbil esaretindendöndüklerinde «... karışık bir kalabalık halinde İsrail'den ayrıldılar.»(Nehemiah 3.) Ve «Nazı » peygamber hatıralarına şöyle devam ediyor:«O günlerde Ajdod'un Ammon'un ve Mo-ab'm kadınları ile evlenen Yahudiler gördüm. Çocukları Ajdod lisanı ile konuşmakta ve Ya-hudice bilmemekte idiler.Onları lanetledim ve bazılarına vurdum, saçlarını yolarak Allah'ın lanetiniüzerlerine çektim. Kızlarınızı onların oğullarına vermeyin, onların kızlarını daoğullarınıza veya kendinize almayın dedim...» (Nehemiah, 23-25)O zamanlarda ırk koruma kanunlarının peygamberi olan Nehemiah, bu ırk safiyetini çürütenlere karşı lanet yağdırırken Ezra onlarla daha fazla bir enerji ile mücadele etmekte idi. Kitabında Yahudilerin, Ca-naanitelerin,Hititlerin, Jebusitlerin, Ammonitelerin, Maoabitelerin Mısırlıların,Ammoritelerin kızları ile evlendiklerini, böylece mukaddes soyun bu topraklarınhalkı ile karıştığını söylemektedir. (Ezra, 1, 12). Ezra, Yahudi ırkınınsaflığını bozanların Kudüs'e gelmemelerini emretmekte, kitabında Yahudi olmayankarılarının geri yollanmasını söylemektedir. Tevrat, bu Yahudiler arasındaYahudi olmayan karılarından çocukları olanların da bulunduğunu kaydetmektedir.Fakat bu bir şey değiştirmez! Mukaddes zürriyeti bozanlar kadın olsun; çocuk olsun geride kalmalıydılar. Dini Führerlik yabancı teb'alı anneler ile bunlardan olan çocuklara müsamaha etmiyecekti. Peygamberler, Mr. Sulzberger'in New York Times Gazetesinde bu «müsamahasızlığı» Allah'a karşı büyük bir günah olarak sıfatlandırdığı ikibin yıl sonrasına basiret gösterememişlerdir.Tevratı okutan ve öğreten «Hıristiyan» kiliseleri, Nüremberg'in Hitler kanunlarını «Allah'a karşı» olarak suçlamalarına rağmen 1953 İsrail parlâmentosunun, Yahudilerin Yahudi olmıyanlarla evlenmesini yasaklıyankararlarına tam bir anlayış ve itaat göstermişlerdir.Böyle bir ırk ayırımı, koyu bir batıl itikatçılık ve dalâlet olarak gözükebilir. Fakat Yahudiler, ırk saflığına yine de en ehemmiyetli bir emir gibisaygı gösterirler.«Bir Ammon'lu veya Moab'lı, Allah'ın cemaatine giremiyecektir; hattâonuncu göbek 2 ten sonra bile ebediyen Allah'ın cemaatine gi-remiyeceklerdir.» (Tevrat 5ci cüz, 3.)Sonradan gelen bütün Yahudi nesilleri, Musa'nın bu emrini o kadar ciddiyealmışlardı ki, Houston Stewart Chamberlein'a, göre hâlihazırda Yahudi olmıyanlardangebe kalan Yahudi kızları uzak diyarlara gönderilip oralarda çocuklarıile birlikte öldürülmüşlerdir. 1949 yılına kadar yakın bir geçmişte, AmerikalıYahudi hahamları, Yahudilerin başka dinden olanlarla evlenmesini yasaklıyan bir ferman neşretmişlerdir.«Mukaddes Z ü r r i y e t » in sihirli ve en üstün ırk olma hissi,Tevrat'ta gelmiş geçmiş zamanların en mutaassıp milliyetçiliğin hırçın bir ateşiolarak yanmaktadır. Yahudiler, dinî Führerciliğin dinî ve milliyetçi kanunlarınauyacağız diye eski zamanlarda kendi ırklarından olmıyanları öldürmüşler, ortadankaldırmışlardı. Ve modern «harp canileri» nin Nüremberg'teki mahkemelerinigöz önüne getirince ne kadar Yahudi kral ve peygamberinin aynı itham karşısındakalması gerektiğini düşünmekteyiz. Fakat sözde Hristiyan kiliseleri, hiç bir şeyi suçlamadıkları gibi Yahudi olmıyanlarm çocuklarına da «en kana susamışkitabı», Tevrat'ı okutmaya devam etmektedirler. Sözde mukaddes Yahudi kitablar intikamdan gurur duyduklarını açıkça belirtirken bütün milletlerin de katlinden,ortadan kaldırılmasından bahsetmektedirler. Yine onlar, Yahudi olmıyan bebekler de dahil olmak üzere bütün masumların öldürülmesini en yüksek bir millîvazifenin ifâsı ve Allah'ı en memnun edecek bir hareket olarak ilânetmektedirler.«...onları öldürecek ve külliyen yok edeceksiniz; onlarla hiçbir anlaşmada bulunmıyacak, onlara merhamet göstermiyeceksiniz.» (Tevrat 5 ci cüz, 2.)Musevilerin üstün ırkı bütün cürümleri işlemekte hürdür. Torah'a ve peygamberlere göre diğer ırk ve insanların katli ve imhası yalnız dinî bir vazife değil, aynı zamanda Yahudi miletinin mutlak bir hakkıdır ve bu hak onlara başkalarına hükmetme imtiyazım da verir.İsaiah peygamber, göz alıcı ve parlak renklerle gelen bu câzib Dünyakuvvetini şöyla tarif etmektedir:«Allah şöyle der: İşte, elimi Yahudi olmı.v yanların üzerine kaldıracağım, ve onlar oğullarınızıkollarında, kızlarınız sırtlarında taşıyacaklardır. Ve krallar sizinuşaklarınız, kraliçeler dadılarınız olacaktır; önünüzde yüzleri yere doğruolarak eğilecek ve ayaklarınızın tozunu yalıyacaklardır...» (İsaiah, 22, 23.)«VE yabancıların çocukları sizlerin duvarlarınızı örecekler... Kapılarınızdaima açık kalacak, gündüz veya gece onları kapatmıyacaksı-nız. Size hizmetetmiyen milletler ve krallıklar yok olacaklardır; evet, bu milletler ortadankaldırılacaklardır...» Yahudi olmıyanların sütlerini de emecek ve kralların göğüslerini bitireceksiniz...» (İsaiah 10 - 12, 16.)Bu, yalnız ırk farkından dolayı değil, aynı zamanda ilâhî emir esasındanhareketle Yahudiler, kendilerinde,kuvvet ve idareleri altına aldıkları yabancılara hükmetmek ve onlara kölemuamelesi yapmak hakkını bulmaktadırlar.«Ve Süleyman, İsrail topraklarındaki bütün yabancıları soydu... ve bunların onbinini yük taşıyıcısı, dörtbinini de dağlarda taş kesici olarak çalıştırdı...» (II. Kronoloji, 17-18.)Musa'nın koruyucu «Nüremberg Kanunları» ndan ve Ezra ile Nehemiah'm ırk tefriki ve Dünya kuvveti çılgınlıklarından sonra yabancıların üstün ırk içinçalıştıkları ilk temerküz kampını ve kölelerin iş yerini görüyoruz. Bunlar beşeriyet mahkemesinde, itham etmeden, muvaffakiyet kazanmış hakikatler olarak kabul edilmektedir. Sovyet işkence odaları ve Kaganoviç İmparatorluğunun çalışmakampları hep İsrail topraklarında gerçekleşmiştir.Sulzberger Matbuatının Dünya'ya tanıttığı gaz odasının aslında üstün ırkın bir icadı olduğunu anlamak için «Mein Kampf» (Kavgam) ı değil Tevrat'ı incelemek gerekir. Samuel Peygamber bize «beşeriyetçi» ırkın zafer sorhoşluğu içindemağlup ettikleri düşmanlarına nasıl muamele ettiklerini şöyle anlatıyor:«Ve O, orada (Ammon'un Rabbah şehri) bulunan insanları getirdi ve O'nlarıtesterelerin, demir tırmıkların ve baltaların altına yatırdı, tuğlafırınlarından geçirdi; ve böylece Ammon'un çocuklarına herşeyi yaptı. SonraDavid (Davud) ve diğer halk Kudüs'e döndü.» (II, Samuel 31.)/Dünyada ilk temerküz kampı, ilk gaz odası (tuğla fırını) İsrail'deolmuştur. Ve içinde saf bir ırkı barındıran şehir de ilk defa Avrup'da değilKudüs'te kurulmuştu./Bu hakikatlere temas ederek Houston Stewart Chamberlain, «Yahudiler kendikaderlerini tayin etmişlerdir!» diye yazmaktadır.Eski zamanların saf ırkı koruyucu kanunlarını, safi Yahudi şehirlerini,temerküz kamplarmı ve gaz odalarını icad eden bu Yahudi kabile sosyalizmi,hiçbir zaman ölmedi. Komşu millet ve ırkların katliamı devam etti. Her mağlûbiyetten sonra tekrar dirildi. Esirlikleri sırasında üzüntülerinimelânkolik seslerle ifâde ederken, istiklâlden sonra yeniden dinlen bir milliyetçiliğin öfkesi ile yeni Kudüs'ü yaratmaya koyuldular. Bütün Dünyamilletleri üzerindeki kuvveti Yahudilerin eline verecek olan bir Yahudi siyasîlideri, bir yeni Füh-rer ve bir yeni Mesih arıyorlardı.Yahudiler bu muhteşem millî rüyayı hiçbir zaman akıllarından çıkarmadılar.1897'de Basel'deki Siyonist Kongre sırasında Kiev Üniversitesi profesörlerindenDr. Manderstein 29 Ağustosla konferansı açarken yaptığı konuşmada: «Yahudiler diğer milletlerin yükselmesini ve refahını önliyecek bütün tesir ve kuvvetlerinikullanacaklardır ve tarihî ümitleri olan Dünya kuvvetini eline geçirmeyikararlaştırmışlardır,» demiştir. (Le Temps, 3 Eylül 1897.) Böyle mutaassıpmilliyetçilikle ilk saf Yahudi şehri Kudüs'te kuruldu ve Yahudi olmayanlardantamamen bir kopma gerçekleşmiş oldu. (Joel, kısım, 17.) Yahudi hahamları, Yahudiolmayanları yeni bir Dünya'yı paylaşmaktan veya oradan bir yer almaktan tuzak tutulmasını halka öğütlüyorlardı. (Trak-tat, Gittin, cilt 57, Babil Talmudu.)Yahudi ırk milliyetçiliği, İsa'nın doğumunu müteakiben tarihinin entehlikeli anlarını yaşadı. Bu, Yahudi tarihinin en hayatî anı idi veyaolabilirdi. Acı bir hayal kırıklığına uğradılar. Bekledikleri kurtarıcının Mesiholmadığını öğrenince sarsıldılar. O, kendilerini Romalı askerlerden kurtaracak millî bir kurtarıcı değildi. O, an-timilliyetçi veya bugün bir beynelmilel âsidiyebileceğimiz bir kişi idi. Sanki New York borsasını elinde bir kamçı ile basmağa tayin edilmiş bir McCarthist idi. Bu yeni peygamber Yahudiliğin üstünırk olduğuna inanmıyordu. Yahudi standartlarına göre kendisi Yahudi olmıyanlardan geldiğinde menşe ırkı oldukça şüpheli idi ve Kudüs'te herkes O'nunyabancı şive ile konuşan mü'minlerini kolaylıkla tanıyabiliyordu. Kudüssokaklarında bu lider ile o'nun bağlıları en kuvvetli Yahudi otoritelerininYahudi hayat tarzı ve Yahudi Milliyetçiliği ile alâkalı doktrinlerine karşı,va'azlar veriyorlardı. Meselâ onlar Sanhedrin'lere, Pharise'lere, Scribe'lara veSadduce'lere karşı vaazlar vermişlerdir. Baş Haham Peter'in fikirlerinetamamen zıt olarak başka ırktan gelen balıkçı, Roma İmparatorluğunun kumandanıCor-nelius'a, Allah'tan korkan ve doğrulukla hareket eden «bütün milletlerin»Allah'ın sevgili kulları olduklarından, bir milletin diğerinden ayrı tutulmasıgerektiğini, yalnız Yahudlier için hususî bir Mesih bulunmadığını, bütüninsanoğullarınm yalnız Allah'ın kulları olduklarından dolayı Yahova'nmtakipçilerinin ırkî bir üstünlüğü olmadığını yaymışlardır.O yalnız Yahudilerin değil, bütün insanlığın kurtarıcısı olduğunusöylemişti. Herhangi bir üstün ırkın hâkimiyetini kabul edemiyeceğiniaçıklamıştı. Bundan dolayı çarmıha gerilmeliydi. (*)Roma İmparatoruna, «Çarmıha ger onu!» diye bağırdılar. İmparator Nürembergsavcısının bir benzeriydi ve bu hırçın kalabalığın hiddetini karışık bir hislekarşıladı. «Onu çarmıha gerin». Hepsinden sonra bu, Mesih, İbrahim'in mukaddeszürriyetinden gelmediğini de ispat edebilirdi.
YAHUDİlardan daha yaygın olduğu bilinmektedir. Şöyle ki; oradaki bütün altın dünyadakiinsanlar arasında pay edilseydi, adam başına hiç kıymeti olmayan bir meblâğdüşecekti.Fakat imparatorluklar, eyaletler, cemiyetler ve hattâ kıt'alarm üzerindekikuvvet o kadar sonsuzdur ki; Hıristiyanlıktaki «beş somun» ve «iki balık» gibi paylaştırılabilir. Kuvvet, «Bakanlık» derecesine kadar mevki ve menfaat sağlar.Ayrıca polis kuvveti, parti sekreterliği gib diğer ehemmiyetli veya daha azehemmiyetli işler kazandırır. Fakat bu, sadece kuvvetin takipçileri ve kuvvetielinde tutan patronların teşekkülüne âid olanlar için câri olan bir hakikattir.Bu, parti liderlerinin, patronun, diktatörün ve bankacıların sürüsünü takipedenlerin, demokratik birlik âzalarının durumudur. Tabiîdir ki, Hristiyanticaret birlikleri ile, mason localarına âzâ olanların vaziyetleri de aynıdır.Böylece, bu günlerde hemen hemen her içtimaî mektebin sadece bir istikamethedef tuttuğu anlaşılabilir: Kuvveti ele geçirmek! Kiliseler «İbadet edelim!»derler, fakat bu kelimelerin arkasında yalnız İsa'nın kı-rallığı değil, aynızamanda papazların küveti de gizlidir.Komünistler, dolandırılmış parti mensuplarına ve takipçilerine «Hürriyet»diye bağırırlar. Fakat bu boş sloganın arkasında işkence odaları, tevkif kampları ve Sibirya işçilerinin karanlık kulübeleri yer almıştır. Buradaçalışanların sefaleti ile imtiyazlı komünist idareci sınıflarının kuvvet vezenginliğini yan yana bulmaktayız. «Demokrasi», Garp Dünyasının ilân ettiği bir slogan olmasına rağmen, iyi bilinmektedir ki, seçim sistemleri halkın kuvvetinitemsil etmekten çok, gizli kliklerin esrarengiz tesirlerine perde vazifesigörmektedir.
Bütün bu sahte hedeflerin arkasında dünya hâkimlerinin en şeytanca hülyasıyatmaktadır: Bütün Dün-ya'nm efndileri olmak! Bu haris gayeye, Üzeyir veMusa'dan Büyük İskender'e, Sezar'dan Stalin'e kadar bütün kralların, bankerlerin, diktatörlerin bu en büyük emeline nasıl varılabilir? Bu gayeyeulaşmak için orduların modası artık geçmiştir. Hidrojen bombası her iki grupu da bir anda silmeye kâfidir. Her ikisi de roketlerle bombalanabilir. Fakat böyle bir hareket «zafer» imkânsızdır. Onun için Dünyayı fethetmek maksadiyleyürütülecek plân «sulh» yolu ile olmalıdır. Meselâ bir çek defteri, UNESCO,yeni bir ahlâk düsturu veya sulh propagandası bu plânın birer safhasıolabilecektir. Lenin, bu fikirden hareketle kuvveti ele geçirmek ve yaymak için« B o 1 ş "e v i z m adı altında şeytanca bir stratejik sistem kurmuş ve inkişaf etirmiştir. Bolşevizm, bugüne kadar kuvvet kaynaklarını kullanma tekniğininteferruatından habersiz olan halk tarafından, dâima önünde durulmaz bir kuvvetolarak görülmüştür.Bütün Dünya, Bolşevizm'in aynı zamanda Marksizm, Masonluk ve Kapitalizmdenmürekkep bir cereyan olduğunu anlıyamamıştır. Çünkü bir diğer dev ve âlemşümul proje, bir buçuk asırdan beri yürütülmekte ve başarı noktasına hemen hemenyaklaşmış bulunmaktadır. Eski doktrinlerin ışığı altında bu proje, « i z m 1 e r », partiler, cemiyetler, kiliseler, meslekî teşekküller veya içtimaî sınıfların
Komünistler, dolandırılmış parti mensuplarına ve takipçilerine «Hürriyet»diye bağırırlar. Fakat bu boş sloganın arkasında işkence odaları, tevkif kampları ve Sibirya işçilerinin karanlık kulübeleri yer almıştır. Buradaçalışanların sefaleti ile imtiyazlı komünist idareci sınıflarının kuvvet vezenginliğini yan yana bulmaktayız. «Demokrasi», Garp Dünyasının ilân ettiği bir slogan olmasına rağmen, iyi bilinmektedir ki, seçim sistemleri halkın kuvvetinitemsil etmekten çok, gizli kliklerin esrarengiz tesirlerine perde vazifesigörmektedir.
Her Yahudi ferdi mukaddestir, ve bir Yahudiyi gücendirmek Allah'ın kendisinigücendirmektir! Bu kanaat, Yahudi zihinlerinde bugün dahi yaşamaktadır. (*)Bu, ırk mutlakiyetinin en mübalâğalı şekli değil de nedir? Gayet açıktır ki, bu ırk üstünlüğü ve kudsiyet en kibirli halde günümüze kadar ulaşmıştır.Herhangi bir şekilde itham edilen bir Yahudinin muhakeme önüne çıkarılmasını protesto eden bütün bir Yahudi cemiyeti ve bir Yahudiye yapılan hareketin bütünYahudilere teşmil edilmesi, bize bu hakikati göstermektedir. Yahudimilliyetçiliğinin dört bin yıllık standartlarına göre bir Yahudiye karşı yapılantahkir, Allah'a karşı yapılan bir hücum ve İbrahim'in mukaddes zürriyetine karşıişlenen bir cürümdür.Musa'nın birinci ve en önemli şer'î hükmü ırk saflığını korumaktır.Tevrat'ta sık sık tekerrür eden dü(1) Müslümanlarca malûmdur ki, bu sakat görüşler, aslında Benî İsrailPeygamberlerine âid olmayıp, onların getirdikleri semavî emanetleri tahrif edip bu şekle sokarak bu peygamberlere izafe eden egoist Yahudi ideologlarına aittir.(Muti şünce işte Musa'nın, bu emridir. Musa, vaadedilen toprakların fethindenevvel komşu memleketleri işaret ederek İsrail'in çocuklarına şöyle diyor:«...onlarla anlaşma yapmıyacak ve merhamet göstermiyeceksiniz. Onlarlaevlenmiye-ceksiniz de; kızını onun oğluna vermiyecek, onun kızını da kendioğluna almıyacaksm.» (Tevrat 5 ci cüz, 2-3)Dörtbin yıl sonra, Nüremberg kanunları ile Yahudilerle evlenmeyi,arkadaşlığı ve ticarî münasebetleri yasak eden Alman Nasyonal Sosyalizmi de aynınok-ta-i nazardan hareket etmiştir.Nüremberg mahkemelerinde Yahudilerin yerleştirdiği hâkimler, «dünyavicdanı» adına Alman ırk kanunlarının barbarca olduğunu tam mânâsı ile ispatedemediler. Aynı zamanda bu hâkimler, verdikleri cezalarla Yahudilerin tâkendilerini suçladıklarının farkında değildiler. Yahudiler, Bâbil esaretindendöndüklerinde «... karışık bir kalabalık halinde İsrail'den ayrıldılar.»(Nehemiah 3.) Ve «Nazı » peygamber hatıralarına şöyle devam ediyor:«O günlerde Ajdod'un Ammon'un ve Mo-ab'm kadınları ile evlenen Yahudiler gördüm. Çocukları Ajdod lisanı ile konuşmakta ve Ya-hudice bilmemekte idiler.Onları lanetledim ve bazılarına vurdum, saçlarını yolarak Allah'ın lanetiniüzerlerine çektim. Kızlarınızı onların oğullarına vermeyin, onların kızlarını daoğullarınıza veya kendinize almayın dedim...» (Nehemiah, 23-25)O zamanlarda ırk koruma kanunlarının peygamberi olan Nehemiah, bu ırk safiyetini çürütenlere karşı lanet yağdırırken Ezra onlarla daha fazla bir enerji ile mücadele etmekte idi. Kitabında Yahudilerin, Ca-naanitelerin,Hititlerin, Jebusitlerin, Ammonitelerin, Maoabitelerin Mısırlıların,Ammoritelerin kızları ile evlendiklerini, böylece mukaddes soyun bu topraklarınhalkı ile karıştığını söylemektedir. (Ezra, 1, 12). Ezra, Yahudi ırkınınsaflığını bozanların Kudüs'e gelmemelerini emretmekte, kitabında Yahudi olmayankarılarının geri yollanmasını söylemektedir. Tevrat, bu Yahudiler arasındaYahudi olmayan karılarından çocukları olanların da bulunduğunu kaydetmektedir.Fakat bu bir şey değiştirmez! Mukaddes zürriyeti bozanlar kadın olsun; çocuk olsun geride kalmalıydılar. Dini Führerlik yabancı teb'alı anneler ile bunlardan olan çocuklara müsamaha etmiyecekti. Peygamberler, Mr. Sulzberger'in New York Times Gazetesinde bu «müsamahasızlığı» Allah'a karşı büyük bir günah olarak sıfatlandırdığı ikibin yıl sonrasına basiret gösterememişlerdir.Tevratı okutan ve öğreten «Hıristiyan» kiliseleri, Nüremberg'in Hitler kanunlarını «Allah'a karşı» olarak suçlamalarına rağmen 1953 İsrail parlâmentosunun, Yahudilerin Yahudi olmıyanlarla evlenmesini yasaklıyankararlarına tam bir anlayış ve itaat göstermişlerdir.Böyle bir ırk ayırımı, koyu bir batıl itikatçılık ve dalâlet olarak gözükebilir. Fakat Yahudiler, ırk saflığına yine de en ehemmiyetli bir emir gibisaygı gösterirler.«Bir Ammon'lu veya Moab'lı, Allah'ın cemaatine giremiyecektir; hattâonuncu göbek 2 ten sonra bile ebediyen Allah'ın cemaatine gi-remiyeceklerdir.» (Tevrat 5ci cüz, 3.)Sonradan gelen bütün Yahudi nesilleri, Musa'nın bu emrini o kadar ciddiyealmışlardı ki, Houston Stewart Chamberlein'a, göre hâlihazırda Yahudi olmıyanlardangebe kalan Yahudi kızları uzak diyarlara gönderilip oralarda çocuklarıile birlikte öldürülmüşlerdir. 1949 yılına kadar yakın bir geçmişte, AmerikalıYahudi hahamları, Yahudilerin başka dinden olanlarla evlenmesini yasaklıyan bir ferman neşretmişlerdir.«Mukaddes Z ü r r i y e t » in sihirli ve en üstün ırk olma hissi,Tevrat'ta gelmiş geçmiş zamanların en mutaassıp milliyetçiliğin hırçın bir ateşiolarak yanmaktadır. Yahudiler, dinî Führerciliğin dinî ve milliyetçi kanunlarınauyacağız diye eski zamanlarda kendi ırklarından olmıyanları öldürmüşler, ortadankaldırmışlardı. Ve modern «harp canileri» nin Nüremberg'teki mahkemelerinigöz önüne getirince ne kadar Yahudi kral ve peygamberinin aynı itham karşısındakalması gerektiğini düşünmekteyiz. Fakat sözde Hristiyan kiliseleri, hiç bir şeyi suçlamadıkları gibi Yahudi olmıyanlarm çocuklarına da «en kana susamışkitabı», Tevrat'ı okutmaya devam etmektedirler. Sözde mukaddes Yahudi kitablar intikamdan gurur duyduklarını açıkça belirtirken bütün milletlerin de katlinden,ortadan kaldırılmasından bahsetmektedirler. Yine onlar, Yahudi olmıyan bebekler de dahil olmak üzere bütün masumların öldürülmesini en yüksek bir millîvazifenin ifâsı ve Allah'ı en memnun edecek bir hareket olarak ilânetmektedirler.«...onları öldürecek ve külliyen yok edeceksiniz; onlarla hiçbir anlaşmada bulunmıyacak, onlara merhamet göstermiyeceksiniz.» (Tevrat 5 ci cüz, 2.)Musevilerin üstün ırkı bütün cürümleri işlemekte hürdür. Torah'a ve peygamberlere göre diğer ırk ve insanların katli ve imhası yalnız dinî bir vazife değil, aynı zamanda Yahudi miletinin mutlak bir hakkıdır ve bu hak onlara başkalarına hükmetme imtiyazım da verir.İsaiah peygamber, göz alıcı ve parlak renklerle gelen bu câzib Dünyakuvvetini şöyla tarif etmektedir:«Allah şöyle der: İşte, elimi Yahudi olmı.v yanların üzerine kaldıracağım, ve onlar oğullarınızıkollarında, kızlarınız sırtlarında taşıyacaklardır. Ve krallar sizinuşaklarınız, kraliçeler dadılarınız olacaktır; önünüzde yüzleri yere doğruolarak eğilecek ve ayaklarınızın tozunu yalıyacaklardır...» (İsaiah, 22, 23.)«VE yabancıların çocukları sizlerin duvarlarınızı örecekler... Kapılarınızdaima açık kalacak, gündüz veya gece onları kapatmıyacaksı-nız. Size hizmetetmiyen milletler ve krallıklar yok olacaklardır; evet, bu milletler ortadankaldırılacaklardır...» Yahudi olmıyanların sütlerini de emecek ve kralların göğüslerini bitireceksiniz...» (İsaiah 10 - 12, 16.)Bu, yalnız ırk farkından dolayı değil, aynı zamanda ilâhî emir esasındanhareketle Yahudiler, kendilerinde,kuvvet ve idareleri altına aldıkları yabancılara hükmetmek ve onlara kölemuamelesi yapmak hakkını bulmaktadırlar.«Ve Süleyman, İsrail topraklarındaki bütün yabancıları soydu... ve bunların onbinini yük taşıyıcısı, dörtbinini de dağlarda taş kesici olarak çalıştırdı...» (II. Kronoloji, 17-18.)Musa'nın koruyucu «Nüremberg Kanunları» ndan ve Ezra ile Nehemiah'm ırk tefriki ve Dünya kuvveti çılgınlıklarından sonra yabancıların üstün ırk içinçalıştıkları ilk temerküz kampını ve kölelerin iş yerini görüyoruz. Bunlar beşeriyet mahkemesinde, itham etmeden, muvaffakiyet kazanmış hakikatler olarak kabul edilmektedir. Sovyet işkence odaları ve Kaganoviç İmparatorluğunun çalışmakampları hep İsrail topraklarında gerçekleşmiştir.Sulzberger Matbuatının Dünya'ya tanıttığı gaz odasının aslında üstün ırkın bir icadı olduğunu anlamak için «Mein Kampf» (Kavgam) ı değil Tevrat'ı incelemek gerekir. Samuel Peygamber bize «beşeriyetçi» ırkın zafer sorhoşluğu içindemağlup ettikleri düşmanlarına nasıl muamele ettiklerini şöyle anlatıyor:«Ve O, orada (Ammon'un Rabbah şehri) bulunan insanları getirdi ve O'nlarıtesterelerin, demir tırmıkların ve baltaların altına yatırdı, tuğlafırınlarından geçirdi; ve böylece Ammon'un çocuklarına herşeyi yaptı. SonraDavid (Davud) ve diğer halk Kudüs'e döndü.» (II, Samuel 31.)/Dünyada ilk temerküz kampı, ilk gaz odası (tuğla fırını) İsrail'deolmuştur. Ve içinde saf bir ırkı barındıran şehir de ilk defa Avrup'da değilKudüs'te kurulmuştu./Bu hakikatlere temas ederek Houston Stewart Chamberlain, «Yahudiler kendikaderlerini tayin etmişlerdir!» diye yazmaktadır.Eski zamanların saf ırkı koruyucu kanunlarını, safi Yahudi şehirlerini,temerküz kamplarmı ve gaz odalarını icad eden bu Yahudi kabile sosyalizmi,hiçbir zaman ölmedi. Komşu millet ve ırkların katliamı devam etti. Her mağlûbiyetten sonra tekrar dirildi. Esirlikleri sırasında üzüntülerinimelânkolik seslerle ifâde ederken, istiklâlden sonra yeniden dinlen bir milliyetçiliğin öfkesi ile yeni Kudüs'ü yaratmaya koyuldular. Bütün Dünyamilletleri üzerindeki kuvveti Yahudilerin eline verecek olan bir Yahudi siyasîlideri, bir yeni Füh-rer ve bir yeni Mesih arıyorlardı.Yahudiler bu muhteşem millî rüyayı hiçbir zaman akıllarından çıkarmadılar.1897'de Basel'deki Siyonist Kongre sırasında Kiev Üniversitesi profesörlerindenDr. Manderstein 29 Ağustosla konferansı açarken yaptığı konuşmada: «Yahudiler diğer milletlerin yükselmesini ve refahını önliyecek bütün tesir ve kuvvetlerinikullanacaklardır ve tarihî ümitleri olan Dünya kuvvetini eline geçirmeyikararlaştırmışlardır,» demiştir. (Le Temps, 3 Eylül 1897.) Böyle mutaassıpmilliyetçilikle ilk saf Yahudi şehri Kudüs'te kuruldu ve Yahudi olmayanlardantamamen bir kopma gerçekleşmiş oldu. (Joel, kısım, 17.) Yahudi hahamları, Yahudiolmayanları yeni bir Dünya'yı paylaşmaktan veya oradan bir yer almaktan tuzak tutulmasını halka öğütlüyorlardı. (Trak-tat, Gittin, cilt 57, Babil Talmudu.)Yahudi ırk milliyetçiliği, İsa'nın doğumunu müteakiben tarihinin entehlikeli anlarını yaşadı. Bu, Yahudi tarihinin en hayatî anı idi veyaolabilirdi. Acı bir hayal kırıklığına uğradılar. Bekledikleri kurtarıcının Mesiholmadığını öğrenince sarsıldılar. O, kendilerini Romalı askerlerden kurtaracak millî bir kurtarıcı değildi. O, an-timilliyetçi veya bugün bir beynelmilel âsidiyebileceğimiz bir kişi idi. Sanki New York borsasını elinde bir kamçı ile basmağa tayin edilmiş bir McCarthist idi. Bu yeni peygamber Yahudiliğin üstünırk olduğuna inanmıyordu. Yahudi standartlarına göre kendisi Yahudi olmıyanlardan geldiğinde menşe ırkı oldukça şüpheli idi ve Kudüs'te herkes O'nunyabancı şive ile konuşan mü'minlerini kolaylıkla tanıyabiliyordu. Kudüssokaklarında bu lider ile o'nun bağlıları en kuvvetli Yahudi otoritelerininYahudi hayat tarzı ve Yahudi Milliyetçiliği ile alâkalı doktrinlerine karşı,va'azlar veriyorlardı. Meselâ onlar Sanhedrin'lere, Pharise'lere, Scribe'lara veSadduce'lere karşı vaazlar vermişlerdir. Baş Haham Peter'in fikirlerinetamamen zıt olarak başka ırktan gelen balıkçı, Roma İmparatorluğunun kumandanıCor-nelius'a, Allah'tan korkan ve doğrulukla hareket eden «bütün milletlerin»Allah'ın sevgili kulları olduklarından, bir milletin diğerinden ayrı tutulmasıgerektiğini, yalnız Yahudlier için hususî bir Mesih bulunmadığını, bütüninsanoğullarınm yalnız Allah'ın kulları olduklarından dolayı Yahova'nmtakipçilerinin ırkî bir üstünlüğü olmadığını yaymışlardır.O yalnız Yahudilerin değil, bütün insanlığın kurtarıcısı olduğunusöylemişti. Herhangi bir üstün ırkın hâkimiyetini kabul edemiyeceğiniaçıklamıştı. Bundan dolayı çarmıha gerilmeliydi. (*)Roma İmparatoruna, «Çarmıha ger onu!» diye bağırdılar. İmparator Nürembergsavcısının bir benzeriydi ve bu hırçın kalabalığın hiddetini karışık bir hislekarşıladı. «Onu çarmıha gerin». Hepsinden sonra bu, Mesih, İbrahim'in mukaddeszürriyetinden gelmediğini de ispat edebilirdi.
YAHUDİlardan daha yaygın olduğu bilinmektedir. Şöyle ki; oradaki bütün altın dünyadakiinsanlar arasında pay edilseydi, adam başına hiç kıymeti olmayan bir meblâğdüşecekti.Fakat imparatorluklar, eyaletler, cemiyetler ve hattâ kıt'alarm üzerindekikuvvet o kadar sonsuzdur ki; Hıristiyanlıktaki «beş somun» ve «iki balık» gibi paylaştırılabilir. Kuvvet, «Bakanlık» derecesine kadar mevki ve menfaat sağlar.Ayrıca polis kuvveti, parti sekreterliği gib diğer ehemmiyetli veya daha azehemmiyetli işler kazandırır. Fakat bu, sadece kuvvetin takipçileri ve kuvvetielinde tutan patronların teşekkülüne âid olanlar için câri olan bir hakikattir.Bu, parti liderlerinin, patronun, diktatörün ve bankacıların sürüsünü takipedenlerin, demokratik birlik âzalarının durumudur. Tabiîdir ki, Hristiyanticaret birlikleri ile, mason localarına âzâ olanların vaziyetleri de aynıdır.Böylece, bu günlerde hemen hemen her içtimaî mektebin sadece bir istikamethedef tuttuğu anlaşılabilir: Kuvveti ele geçirmek! Kiliseler «İbadet edelim!»derler, fakat bu kelimelerin arkasında yalnız İsa'nın kı-rallığı değil, aynızamanda papazların küveti de gizlidir.Komünistler, dolandırılmış parti mensuplarına ve takipçilerine «Hürriyet»diye bağırırlar. Fakat bu boş sloganın arkasında işkence odaları, tevkif kampları ve Sibirya işçilerinin karanlık kulübeleri yer almıştır. Buradaçalışanların sefaleti ile imtiyazlı komünist idareci sınıflarının kuvvet vezenginliğini yan yana bulmaktayız. «Demokrasi», Garp Dünyasının ilân ettiği bir slogan olmasına rağmen, iyi bilinmektedir ki, seçim sistemleri halkın kuvvetinitemsil etmekten çok, gizli kliklerin esrarengiz tesirlerine perde vazifesigörmektedir.
Bütün bu sahte hedeflerin arkasında dünya hâkimlerinin en şeytanca hülyasıyatmaktadır: Bütün Dün-ya'nm efndileri olmak! Bu haris gayeye, Üzeyir veMusa'dan Büyük İskender'e, Sezar'dan Stalin'e kadar bütün kralların, bankerlerin, diktatörlerin bu en büyük emeline nasıl varılabilir? Bu gayeyeulaşmak için orduların modası artık geçmiştir. Hidrojen bombası her iki grupu da bir anda silmeye kâfidir. Her ikisi de roketlerle bombalanabilir. Fakat böyle bir hareket «zafer» imkânsızdır. Onun için Dünyayı fethetmek maksadiyleyürütülecek plân «sulh» yolu ile olmalıdır. Meselâ bir çek defteri, UNESCO,yeni bir ahlâk düsturu veya sulh propagandası bu plânın birer safhasıolabilecektir. Lenin, bu fikirden hareketle kuvveti ele geçirmek ve yaymak için« B o 1 ş "e v i z m adı altında şeytanca bir stratejik sistem kurmuş ve inkişaf etirmiştir. Bolşevizm, bugüne kadar kuvvet kaynaklarını kullanma tekniğininteferruatından habersiz olan halk tarafından, dâima önünde durulmaz bir kuvvetolarak görülmüştür.Bütün Dünya, Bolşevizm'in aynı zamanda Marksizm, Masonluk ve Kapitalizmdenmürekkep bir cereyan olduğunu anlıyamamıştır. Çünkü bir diğer dev ve âlemşümul proje, bir buçuk asırdan beri yürütülmekte ve başarı noktasına hemen hemenyaklaşmış bulunmaktadır. Eski doktrinlerin ışığı altında bu proje, « i z m 1 e r », partiler, cemiyetler, kiliseler, meslekî teşekküller veya içtimaî sınıfların
herhangi biri üzerinde kuvvete sahip
olmak gayesi yerine daha geniş bir hedefedoğru hızla gitmektedir: «Tek
millet fikri»Lenin'in sistemi için yapılan plânlar bir dereceye kadar kaba
ve sun'îidi. En büyük zaafı bir generalin, akrabasının düşmana hücum
yerini, ordularınkuvvetini ve takip edecekleri taktikleri
bildirmesi olmuştu.Temel bir plân olan diğerinin ise, daha tesirli olduğu
ispat edilmiştir. Çünkütarihteki bütün muvaffakiyetli askerî harekâtlarda
olduğu gibi sırlar yabancılardan —hattâ kendi insanlarından bile—
dikkatle saklanmıştı. Bu plânınen değerli yönü, meselâ faaliyetleri, sınıf
kavgaları ile sınırlanmış «ticarî birlik idareci» lerinin veya sadece ruhî
mes'elelere bağlı kalan kilisemensuplarının taktiklerinden daha umumî bir şekil
ifade etmesidir.Bu, tam ve mutlak bir totaliter rejimdi. Bu plân,
bugün daha belirli bir hareketle veya siyasî taktikle kuvvet elde etmek
gayretinde değildir. Fakatsistem, bütün dinî ahkâm, kiliseler, maddecilik
ve siyasî doktrinler vâsıtasıyleişlemektedir. Bütün mevkiler, hareketler,
kiliseler, mason locaları ve ticarî birliklere yerleşmesi
istenmektedir. Hem Bolşevizm'i ve hem de Kapitalizm'ielinde tutmayı arzu
etmektedir. Gerçekten hem maddeciliği hem de mefkûreciliğielinde tutmak
için bütün yazarlar, ressamlar, politikacılar ve halk topluluğunukendi hâkimiyetine
almak veya kiralamak ister. Her yerde görülmeyi değil, mevcutolmayı, her
şeyi idare ve murakabe etmeyi hedef tutar. Bölmek
ve hükmetmek!Birbirinden kopmuş parçaları birleştirmek, fakat
belirli bir anda birleşmişlersesaldırmak.Dünyayı ve Dünya hâdiselerini
takip eden herhangi bir kimse, bu plâmn bugünkat'î bir şekil
aldığını kolaylıkla görebilir. İçtimaî yapının parçalanmasıhususundaki
gayede mutlak bir muvaffakiyete ulaşılmıştır. İnsanlık, yalnızAllah'ın
yarattığı ırk ve milletler olarak bir taksim ve ayrılmalara mâruzkalmamış,
milletler de kendi aralarında parçalanmalara uğramışlardır. Doğu veBatı Almanya
da, Kuzey ve Güney Kore gibi ikiye ayrılımştır. Avrupa, demirperdeile
bölünürken Çin ve Hindi Çin de parçalanmış ve birbirlerinden ayrılmışlardır.Cemiyetler,
beyaz ve renkli insanlar, kapitalistler ve Bolşevikler, işçiler
veişverenler, paralı sınıflar ve çalışanlar, Katolikler ve Protestanlar,
ezenler ve ezilenler, galipler ve mağluplar diye farklı sınıflara
ayrılmışlardır. Fakatileride de göreceğimiz gibi, bütün bu karışıklık ve
bölünmeler demir bir irâdetarafından idare edilmekte ve bu irâdenin, aynı
ırktan olan onbeş milyon insanıkeyfine tâbi kılan liderlerin gizli
kuvvetinin eseri olduğu dikkati çekmektedir.Bunlar Kremlin'in kalın duvarları arasında
oldukları kadar, kapitalist Dünyanınkapanmış kapılarının da ardmdadırlar.
Ücretlerdeki artışlarla, enflâsyona sebepolan onlar olduğu gibi
öfkeli kalabalığı bilhassa kışkırtarak grevler,nümayişlere sebep olanlar
da yine onlardır. Hristiyanlığa hücum ederlerken aynızamanda krallığı «dünyevî»
olmayan kiliselerin dünyevî kuvvetlerin müdafaacısıgibi görünürler. Atom
âlimleri de, atoma karşı gelen insan koruyucuları daonlardır. Komünist gizli
polisinin hem kurucuları, hem kaatilleri olduklarıhalde, Birleşmiş
Milletler mensuplarını katletmekle sulçayanlar da onlardır.Vatanperver
fikirlerin baş düşmanıdırlar; eyaletlerin hürriyetlerine karşıdırlar ve
ırk tefrikine karşı göründükleri halde, Dünyada şimdiye kadar görülmemiş
bir
şiddetle «ırkçı» bir milliyetçiliği
temsil etmektedirler.Dünyamız, bütün kıt'alar ile ister açıkça ister gizli bir
şekilde olsun bugün bu «Yahudi Milliyetçiliği» nin hakimiyeti altına
girmiş bulunmaktadır.Geiger âleti ile nasıl atom şualarının varlığı da
bulunabiliyorsa, belirlimetodlar kullanmak suretiyle bu hakikat de kolayca
ortaya konulabilir. Meselâ,eğer bir millet, eyalet, matbuat, siyaset adamı
veya herhangi bir insan bir diğer eyalete, sınıfa veya şahısa kanunlar
veya o cemiyetin örfleri yasaklanmış bir harekette bulunuyorsa demokrasinin
bugünkü en yüksek zamanında herşeyin serbestolmasından ve birçok şeye aşırı
müsaade edildiğindendir. Fakat eğer herhangi bir kimse, aynı hareketi
Yahudiliğe karşı, hattâ tek bir Yahudiye karşı yaparsa,O'nlar bu kabahati
işleyen ister tek bir şahıs olsun, isterse de bütün bir millet olsun onu
yer yüzünden sileceklerdir. Bu, eğer lüzumlu ise, atom bombası,muzaffer
Kızıl Ordu veya «demokratik) teşekküller tarafından sağlanabilir. Belk
de bir çek defterinin veya bir Tommy
silâhın korkunç karanlığı bu işi başaracaktır.Bir çok şeyler arasından
sivrilen bu görünmez kuvvet, muvaffakiyetini sonasır boyunca Yahudi
olmayan insanların yanlış anlayış ve gafletlerine borçludur.Yahudiye dâima
milletlerarası bir insan gözü ile bakılmıştır. Halbuki ona karşıçıkmanın hakiki
sebebi bu değildir. Diğer taraftan, bir kimsenin başkalarınavereceği
zararı meşru kılması kolay değildir. Çünkü dayandığı sebepler olan ırk,din
zaten onu bu türlü davranışa sevk eden âmillerdir. Onun için
Dünyayıhâkimiyetine alan ve Beşeriyeti yok olmaya doğru götürmekte bulunan
küçük fakatmutaassıp milliyetçi bir ekalliyete karşı döğüşmenin Allanın
bize vermiş olduğu bir hak ve insanlık vazifesi olduğuna inanmışızdır.Sonunda,
atom bombasının ışığında sahte, şerefsiz, hilekâr bir Dünyada,karışık bir
cemiyette yaşadığımızı ve umumî bir felâketin arifesinde bulunduğumuzu
anlamışızdır. Bu şeytanvâri kabile milliyetçiliği, Dünya kuvvetiniellerinde
tutmaktadır. Dünyayı bütün insanlarıyla birlikte bir anda
yok edebilecek olan hidrojen bombasına sahiptirler. Bütün bunlar sadece
kötd bir rüya, bir kâbus mudur? Bu suale cevap verebilmek için bu
kabile milliyetçiliğive taktikleri hakkında daha fazla şeyler öğrenmemiz
gerekir. Böylece bu kâbusunhakikatten başka birşey olmadığını görmüş olacağız.DÜNYADAKİ
EN ESKİ NAZİZM«...ve siz, sizlerden daha büyük, daha kuvvetli
milletlerehükmedeceksiniz.» (Tevrat 5 nci cüz, 23.)Eski Ahid yâni Tevrat'ı
teferruatı ile incelemeden ne Yahudilerin Dünya'yıhâkimiyetleri altına
alma sebeplerini öğrenebiliriz, ne de günlük hâdiselerianlıya-biliriz.
Eski Ahid'in ilk beş cüzünü bilmiyenler Yahudilerin hiçbir kötüniyetleri
olmadığı vehmine kolayca kapılabilirler. Böyle kimseler, YahudiliğinDünya
hakimiyetinin eşiğinde olduğunu idrak edememektedirler.İkinci Dünya Harbi sonunda
yâni Alman Nasyonel Sosyalizmi'nin mağlûbiyetinden beri bu müthiş hakikatlere
temas etmeğe cesaret eden herhangi bir kimseye Naziadını vereceklerdir. Bu
kimse, yeni bir diktatörlük kurmak istemekle, belki deyeni bir katliam planlamakla
suçlanacaktır. «Yahudi» kelimesini bir «tabu»yaparak şahısların
fikirlerini açıklamalarına mâni olmakta, aynı zamanda Dünyaüzerinde yaşayan
insanların içinde bulundukları tehlikeyi görmediklerine eminolmak
istemektedirler. Nazizm ile sulçama elverişli, ucuz ve basittir!
Sokaktakiherhangi bir adam Nasyonal Sosyalizm hakkında Yahudi neşir
vasıtalarının onun bilmesini istediklerinden daha fazlasını bilmez ve
cahilliği ile Yahudileri«zulmedilmiş ırk» olarak görür.
Böylece zihne hitâb eden propaganda
ile zehirlenmiş sokaktaki adam,liderlerinin Nüremberg'de «Dünya vicdanı» adına
idam edilen Alman NasyonalSosyalizmi'nde lanetlediği hususların üç - dört
bin yıldan beri mevcut olduğunuidrak etmekten uzaktır. Musa'nın
«Führerliği» sırasında herşey JAH-VE (YAHOVA)totaliter rejimi ile aynıydı. O
günlerin ırk koruyucu Yahudi kanunları ve Yahudikabile sosyalizmi, Alman
Nasyonal Sosyalizmi'nin öncü lideri , halinde idi.Üstün ırk ile dinî ve
siyasî inanışlar, Bitler'-in kendi icatları değildi.Bitler, Goebbels ve
Resenberg, üstün bir ırk fikrini gerçekleştirmeğeçalışırlarken Yahudiliğe
karşı Yahudiliğin silâhlarını kullanmaktan başka bir şey yapmıyorlardı.
Yahudi dünyasının Müttefik Kuvvetler bayrağının altındasuçladığı herşey aslında
kendi eser ve icâd-ları idi. Yahudiler, Nüremberg'dekendilerini astılar.
Irk tefrikini ortaya koyan kanunlar ilk defa Ezra (Üzeyir)ve Nehemiah
peygamberlerin kitaplarında yayınlanmıştır, yoksa Nüremberg'in«Irk Koruma
Kanunu» (Rassenschutz Gesetz) ilk değildir. İlk temerküz kamplarıBeinrich
Bimmler tarafından değil, kral Süleyman tarafından kurulmuştu.
Mağlûpdüşmanın toptan imhası da ilk defa Yahudilerin Führef'ı Musa'nın
emirlerindegörülmektedir. Bitler sadece Almanların Yahudilere nazaran daha
üstün bir ırk olduğunu ilân etmiştir. Bu noktada Musa daha da
ileriye giderek, YahudilerinAllah'ın seçkin kulları olduğunu, dolayısıyle
mukaddes olduklarını söylemişti.
Her Yahudi
ferdi mukaddestir, ve bir Yahudiyi gücendirmek Allah'ın
kendisinigücendirmektir! Bu kanaat, Yahudi zihinlerinde bugün dahi
yaşamaktadır. (*)Bu, ırk mutlakiyetinin en mübalâğalı şekli değil de nedir?
Gayet açıktır ki, bu ırk üstünlüğü ve kudsiyet en kibirli halde
günümüze kadar ulaşmıştır.Herhangi bir şekilde itham edilen bir Yahudinin
muhakeme önüne çıkarılmasını protesto eden bütün bir Yahudi cemiyeti ve
bir Yahudiye yapılan hareketin bütünYahudilere teşmil edilmesi, bize bu
hakikati göstermektedir. Yahudimilliyetçiliğinin dört bin yıllık
standartlarına göre bir Yahudiye karşı yapılantahkir, Allah'a karşı yapılan bir hücum
ve İbrahim'in mukaddes zürriyetine karşıişlenen bir cürümdür.Musa'nın birinci
ve en önemli şer'î hükmü ırk saflığını korumaktır.Tevrat'ta sık sık tekerrür
eden dü(1) Müslümanlarca malûmdur ki, bu sakat görüşler, aslında Benî
İsrailPeygamberlerine âid olmayıp, onların getirdikleri semavî emanetleri
tahrif edip bu şekle sokarak bu peygamberlere izafe eden egoist
Yahudi ideologlarına aittir.(Muti şünce işte Musa'nın, bu emridir. Musa,
vaadedilen toprakların fethindenevvel komşu memleketleri işaret ederek
İsrail'in çocuklarına şöyle diyor:«...onlarla anlaşma yapmıyacak ve merhamet
göstermiyeceksiniz. Onlarlaevlenmiye-ceksiniz de; kızını onun oğluna
vermiyecek, onun kızını da kendioğluna almıyacaksm.» (Tevrat 5 ci cüz,
2-3)Dörtbin yıl sonra, Nüremberg kanunları ile Yahudilerle evlenmeyi,arkadaşlığı
ve ticarî münasebetleri yasak eden Alman Nasyonal Sosyalizmi de aynınok-ta-i
nazardan hareket etmiştir.Nüremberg mahkemelerinde Yahudilerin yerleştirdiği
hâkimler, «dünyavicdanı» adına Alman ırk kanunlarının barbarca olduğunu tam
mânâsı ile ispatedemediler. Aynı zamanda bu hâkimler, verdikleri cezalarla
Yahudilerin tâkendilerini suçladıklarının farkında değildiler. Yahudiler, Bâbil
esaretindendöndüklerinde «... karışık bir kalabalık halinde İsrail'den
ayrıldılar.»(Nehemiah 3.) Ve «Nazı » peygamber hatıralarına şöyle devam
ediyor:«O günlerde Ajdod'un Ammon'un ve Mo-ab'm kadınları ile evlenen
Yahudiler gördüm. Çocukları Ajdod lisanı ile konuşmakta ve Ya-hudice
bilmemekte idiler.Onları lanetledim ve bazılarına vurdum, saçlarını yolarak
Allah'ın lanetiniüzerlerine çektim. Kızlarınızı onların oğullarına vermeyin,
onların kızlarını daoğullarınıza veya kendinize almayın dedim...»
(Nehemiah, 23-25)O zamanlarda ırk koruma kanunlarının peygamberi olan Nehemiah,
bu ırk
safiyetini
çürütenlere karşı lanet yağdırırken Ezra onlarla daha fazla
bir enerji ile mücadele etmekte idi. Kitabında Yahudilerin,
Ca-naanitelerin,Hititlerin, Jebusitlerin, Ammonitelerin, Maoabitelerin
Mısırlıların,Ammoritelerin kızları ile evlendiklerini, böylece mukaddes soyun
bu topraklarınhalkı ile karıştığını söylemektedir. (Ezra, 1, 12). Ezra, Yahudi
ırkınınsaflığını bozanların Kudüs'e gelmemelerini emretmekte, kitabında Yahudi
olmayankarılarının geri yollanmasını söylemektedir. Tevrat, bu Yahudiler
arasındaYahudi olmayan karılarından çocukları olanların da bulunduğunu
kaydetmektedir.Fakat bu bir şey değiştirmez! Mukaddes zürriyeti bozanlar
kadın olsun; çocuk olsun geride kalmalıydılar. Dini Führerlik yabancı teb'alı anneler
ile bunlardan olan çocuklara müsamaha etmiyecekti. Peygamberler, Mr.
Sulzberger'in New York Times Gazetesinde bu «müsamahasızlığı» Allah'a
karşı büyük bir günah olarak sıfatlandırdığı ikibin yıl sonrasına
basiret gösterememişlerdir.Tevratı okutan ve öğreten «Hıristiyan» kiliseleri, Nüremberg'in
Hitler kanunlarını «Allah'a karşı» olarak suçlamalarına rağmen 1953
İsrail parlâmentosunun, Yahudilerin Yahudi olmıyanlarla evlenmesini
yasaklıyankararlarına tam bir anlayış ve itaat göstermişlerdir.Böyle bir ırk
ayırımı, koyu bir batıl itikatçılık ve dalâlet olarak gözükebilir.
Fakat Yahudiler, ırk saflığına yine de en ehemmiyetli bir emir gibisaygı
gösterirler.«Bir Ammon'lu veya Moab'lı, Allah'ın cemaatine giremiyecektir;
hattâonuncu göbek
F: 2 ten sonra
bile ebediyen Allah'ın cemaatine gi-remiyeceklerdir.» (Tevrat 5ci cüz,
3.)Sonradan gelen bütün Yahudi nesilleri, Musa'nın bu emrini o kadar
ciddiyealmışlardı ki, Houston Stewart Chamberlein'a, göre hâlihazırda Yahudi
olmıyanlardangebe kalan Yahudi kızları uzak diyarlara gönderilip oralarda çocuklarıile
birlikte öldürülmüşlerdir. 1949 yılına kadar yakın bir geçmişte,
AmerikalıYahudi hahamları, Yahudilerin başka dinden olanlarla evlenmesini
yasaklıyan bir ferman neşretmişlerdir.«Mukaddes Z ü r r i y e t » in
sihirli ve en üstün ırk olma hissi,Tevrat'ta gelmiş geçmiş zamanların en
mutaassıp milliyetçiliğin hırçın bir ateşiolarak yanmaktadır. Yahudiler,
dinî Führerciliğin dinî ve milliyetçi kanunlarınauyacağız diye eski
zamanlarda kendi ırklarından olmıyanları öldürmüşler, ortadankaldırmışlardı. Ve
modern «harp canileri» nin Nüremberg'teki mahkemelerinigöz önüne getirince
ne kadar Yahudi kral ve peygamberinin aynı itham karşısındakalması
gerektiğini düşünmekteyiz. Fakat sözde Hristiyan kiliseleri, hiç bir şeyi
suçlamadıkları gibi Yahudi olmıyanlarm çocuklarına da «en kana susamışkitabı»,
Tevrat'ı okutmaya devam etmektedirler. Sözde mukaddes Yahudi
kitablar intikamdan gurur duyduklarını açıkça belirtirken bütün
milletlerin de katlinden,ortadan kaldırılmasından bahsetmektedirler. Yine
onlar, Yahudi olmıyan bebekler de dahil olmak üzere bütün masumların
öldürülmesini en yüksek bir millîvazifenin ifâsı ve Allah'ı en memnun
edecek bir hareket olarak ilânetmektedirler.«...onları öldürecek ve külliyen
yok edeceksiniz; onlarla hiçbir anlaşmada bulunmıyacak, onlara merhamet
göstermiyeceksiniz.» (Tevrat 5 ci cüz, 2.)Musevilerin üstün ırkı bütün
cürümleri işlemekte hürdür. Torah'a ve peygamberlere göre diğer ırk
ve insanların katli ve imhası yalnız dinî bir vazife değil, aynı zamanda
Yahudi miletinin mutlak bir hakkıdır ve bu hak onlara başkalarına hükmetme
imtiyazım da verir.İsaiah peygamber, göz alıcı ve parlak renklerle gelen
bu câzib Dünyakuvvetini şöyla tarif etmektedir:«Allah şöyle der: İşte, elimi
Yahudi olmı.v yanların üzerine kaldıracağım, ve onlar oğullarınızıkollarında,
kızlarınız sırtlarında taşıyacaklardır. Ve krallar sizinuşaklarınız, kraliçeler
dadılarınız olacaktır; önünüzde yüzleri yere doğruolarak eğilecek ve
ayaklarınızın tozunu yalıyacaklardır...» (İsaiah, 22, 23.)«VE yabancıların
çocukları sizlerin duvarlarınızı örecekler... Kapılarınızdaima açık kalacak,
gündüz veya gece onları kapatmıyacaksı-nız. Size hizmetetmiyen milletler
ve krallıklar yok olacaklardır; evet, bu milletler ortadankaldırılacaklardır...»
Yahudi olmıyanların sütlerini de emecek ve kralların
göğüslerini
bitireceksiniz...» (İsaiah 10 - 12, 16.)Bu, yalnız ırk farkından dolayı değil,
aynı zamanda ilâhî emir esasındanhareketle Yahudiler, kendilerinde,kuvvet
ve idareleri altına aldıkları yabancılara hükmetmek ve onlara
kölemuamelesi yapmak hakkını bulmaktadırlar.«Ve Süleyman, İsrail
topraklarındaki bütün yabancıları soydu... ve bunların onbinini yük
taşıyıcısı, dörtbinini de dağlarda taş kesici olarak çalıştırdı...» (II.
Kronoloji, 17-18.)Musa'nın koruyucu «Nüremberg Kanunları» ndan ve Ezra ile
Nehemiah'm ırk tefriki ve Dünya kuvveti çılgınlıklarından sonra
yabancıların üstün ırk içinçalıştıkları ilk temerküz kampını ve kölelerin iş
yerini görüyoruz. Bunlar beşeriyet mahkemesinde, itham etmeden,
muvaffakiyet kazanmış hakikatler olarak kabul edilmektedir. Sovyet işkence
odaları ve Kaganoviç İmparatorluğunun çalışmakampları hep İsrail topraklarında
gerçekleşmiştir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder